TARIMDA NEOLİBERAL ARAYIŞ: TARIM ve ORMAN BAKANLIĞI ÖZELLEŞTİRİLİYOR!

Geçenlerde tarım, gıda ve ormancılık alanındaki sorun ve çözümleri konusunda kafa yoran/mücadele eden/sorumluluk alan meslek odaları ve STK’ndan TMMOB/Ziraat-Gıda-Kimya Mühendisleri odası, Tarım Orman-İş, Tarım Orkam-Sen, Çiftçi-Sen, Tüketici Hakları Derneği ve Türkiye Ziraatcılar Derneği genel merkezler düzeyinde ortaklaşa olarak bir basın açıklaması yaptı.
Ülkemizdeki tarım, gıda, hayvancılık, orman ve su işlerinin, elbette ilgili kamu kuruluşları tarafından sevk ve idaresi yapılmaktadır. Siyasi iktidarlarca yürütülen bu hizmetleri ne denli başarılı, ne denli milli çıkarlarımıza uygun ve ne denli yurttaşımızı ya da onun sivil örgütlerini mutlu ediyor bu tartışmalı. Zira; sözünü ettiğim sivil yapıların ortaklaşa yaptıkları basın açıklamasında, öyle iddialar var ki, maşallah gaflet, delalet hatta hıyaneti mumla aratıyor.
Açıklamadaki iddiaların giriş bölümünde verilen başlangıç noktası bilgisine göre; ‘Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı birleştirilerek Tarım ve Orman Bakanlığı kurulmuştu. Tarım ve Orman Bakanlığı birleşmenin sancılarını gideremeden, yapılanmanın ilk sonuçları henüz görülmeden yeni bir yapılanma girişimi gündeme geldi’ denilmiştir.
‘Tarımda Milli Birlik Projesi adıyla gündeme gelen yeni yapılanmaya ilişkin olarak kamuoyuna yansıyan bilgiler son derece kısıtlı olmakla birlikte, bu kısıtlı bilgiler dahi yeni yapılanma girişiminin Bakanlığın kendisinde olduğu kadar, ülkemizin kamu örgütlenmesinde de çok büyük tartışmalara yol açacağını gösteriyor’ denilerek devam etmektedir.
“Tarımda Milli Birlik Projesi” tarımımıza ne getirir, neler götürür? Sorusuna yanıt olarak;
’Tarım ve Orman Bakanlığı tarımsal üretimde her geçen gün artan sorunlara çözüm bulamazken, daha önce kamuoyuna iddialı bir şekilde açıklanan ‘Milli Tarım Projesi’nin şimdilerde adı bile hatırlanmazken, tarımda yaşanan sorunların hiçbirine çözüm getirmeyecek bu yeni girişimin çok daha önemli sorunlara yol açmasından kaygı duyuyoruz’ ve devamla;
‘Ülkemizin son yıllarda tarım alanında yaşadığı temel sorun üretimle ilgiliyken, tarımda yıllardır sergilenen başarısızlığı itiraf edercesine ortaya koyan bu projede üretim geri planda bırakılmıştır. Sürecin ürün pazarlaması ile işlenmesine, yanı sıra dışsatımına yönelik aşamaları ağırlıklı olarak yerli ve yabancı özel sermayenin yönlendiriciliğine bırakılmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı, özellikle de taşra örgütlenmesi özel sektörün belirleyici olacağı bir holding yapısının destekçisi konumuna getiriliyor’ denilmektedir.
Bu projede, “Yalın Sistem” ne anlama geliyor?
Tarımda Milli Birlik Projesinin temelini “Yalın Sistem” adı verilmiş piramit şeklinde bir yapı oluşturmaktadır. Dört katmanlı olarak tasarlanan piramidin en alt katmanında “çiftçiler”, “ormancılar”, “balıkçılar” şeklinde sıralanan üreticiler, üzerindeki katmanda Milli Birlik Kooperatifi, üçüncü katmanında ise Semerat Holding, piramidin en tepesinde ise ne anlama geldiği açıklanmayan ‘Dünya Markası’ yer almaktadır. Projenin irdelenmesine devam edilerek;
‘Yeni sistemde Bakanlığın merkezinde yer alan Genel Müdürlükler birleştirilerek Daire Başkanlığı düzeyine indirgenmektedir.Üreticilerin bir üst örgütlenmesi olarak sunulan Milli Birlik Kooperatifi (MBK), Bakanlık taşra teşkilatı ile “Tarım Kredi Kooperatifi”nin konsolide edilmesiyle kurulmaktadır. MBK on iki bölge müdürlüğünden oluşurken, bölge müdürlüklerinin de bölümlerden oluşması öngörülmektedir. Bakanlığın il müdürlüğü örgütlenmesine karşılık gelen bölümlerle, il müdürlüğü düzeyindeki örgütlenme, şube müdürlüğü düzeyine indirgenmekte, bu yapıda ilçe müdürlüğü örgütlenmesine ilişkin bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bu yapılanmayla Bakanlık taşra teşkilatı ortadan kaldırılmakta, Bakanlık karar merci olmaktan çıkarılarak temsili, işlevsiz bir yapıya dönüştürüleceği’ söylenmektedir.
Açılımın devamında; ‘Ürün tedarikçisi olarak rol verilen MBK’nın %35, KİT’lerin %15, özel sektörün ise %50 pay ile ortak olduğu Semeratholdingin, ürün ticareti ve pazarlaması görevini üstlenmesi planlanmaktadır. “Milli” iddiasıyla yola çıkılmasına karşın, Semerat holdingin hakim ortağı olan özel sektör şirketleri içerisinde yer verilen Unilever gibi küresel bir şirket ve sayılan diğer şirketlerin ortaklık yapıları, üreticilerin, tüketicilerin, meslek kuruluşlarının ve kamunun hiçbir şekilde söz sahibi olamayacağı, neoliberal politikalara göre belirlenecek bir “milli tarımı (!)”açıkça göstermektedir. Yapının içerisine dahil edilecek KİT’ler ise tümüyle yerli ve ulusötesi sermaye gruplarının egemenliğine açılacağı’ ifade edilmektedir.
Dış alım/satım konusunda ise; ‘Tarımsal İthalat Artarak Devam Edeceği!’ kaçınılmaz olacaktır. Yani;
‘2023 yılına kadar 100 Milyar Dolarlık tarımsal hasıla elde edilmesi hedeflenen projenin uzun vadeli hedefleri arasında yer alan “Arz açığı olan kategorilerde yurt dışından Yalın Sistemle ürün temin edilecek” hedefi, ülkemizde arz açığını kapatmaya yönelik önlemlerin alınmayacağını, aksine dışalımın kurumsallaşacağını” göstermektedir. Uzun vadeli hedeflerden bir diğeri olan “2030’da genel bütçeden pay almayan bir bakanlık yapısı sağlanacaktır” hedefi ise, özelleştirme yoluyla dünyada bir ilk olarak kamunun tümüyle tarım sektöründen çekilmesinin öngörüldüğü’ ifade edilmektedir.
Projenin yorumuna devamında; ‘Tarım sektörünün kamusal örgütlenmesini genelleştirerek küçülten, taşra örgütlenmesini ortadan kaldırıp merkezde işlevsiz hale getirerek etkisizleştiren, kurumsal uzmanlaşmaya, konu bazlı çalışmaya imkân vermeyen bu tür bir yapı,ülkemizin ve halkımızın yararına olmayacaktır. Tarımsal üretime ve kırsal alana ilişkin sorunların çözümü yerine, kamunun tarım alanındaki düzenleyici, destekleyici ve denetleyici işlevleri kaldırılmaktadır. Kamu gücü ile kamu yararı ilkesi doğrultusunda yapılan bu görevler, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini korumak amacıyla kurulan kooperatiflere devredilemez.
Tarımda Milli Birlik Projesi, daha önce örneklerini gördüğümüz birçok çalışmada olduğu gibi, konuyla ilgili tarafların ve bilimsel çevrelerin görüşleri alınmadan, kamuoyunda tartışılmadan “yaptık, oldu” mantığıyla hazırlanmıştır. Kullanılan terminolojiden projenin Bakanlık dışında, konunun temel bilgilerinden yoksun bir danışmanlık şirketine hazırlatıldığı açıkça görülmektedir.
Tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimlerine uygun şekilde yeniden düzenlenmelidir. Ülkemizin önceliği bu tür ayağı yere basmayan, yalnızca büyük sermayenin çıkarlarını ön plana alan projeler değil; tarımsal kaynakları, üreticiyi,tüketiciyi ve kırsal kalkınmayı öncelikleyen planlı bir tarım politikası olmalıdır. Bakandan Bakana, ortaya çıkan her soruna göre değişen, üreticilerin hiçbir şekilde geleceğe dönük planlamalarını yapamadığı bir tarım politikasıyla sorunlara çözüm getirilmesi mümkün değildir.
Tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimlerine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, sulama, arazi toplulaştırması gibi tarımsal altyapı hizmetleri ivedilikle bitirilmelidir. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı, hızla el değiştirmesi ve köylünün mahalleli yapılıp üretim süreçlerinden koparılarak şehir merkezlerine göçmesi, ya da kendi toprağında işçi haline getirilmesi önlenmelidir. Bu amaçla üreticilerin piyasaya karşı menfaatlerini korumak amacıyla kooperatifler şeklinde örgütlenmesinin özendirilmesi, etkin ve verimli çalışmalarının önündeki engellerin kaldırması, güçlenmelerinin sağlaması önemli ve gereklidir.
Ama, bunun yolu tüm üreticileri tek bir kooperatif çatısı altında örgütleyerek, onları kâr güdüsüyle hareket eden yerli ve ulusötesi sermaye gruplarının belirleyicisi olduğu bir holdingin insafına terk etmek olmamalıdır.
Tarımsal üretimimizin artırılması, gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanması, kırsal alanın sorunlarının çözümü için gerekli adımların atılması zorunludur. Bunlar bilinmeyen sorunlar değildir.
Ancak bu sorunların çözümüne odaklanılması yerine, bir öncekinin sonucu alınmadan, bir yenisinin uygulamaya konulduğu, tarım teşkilatının enerjisini ve motivasyonunu düşüren, kurumsal yıkımlara yol açan yeni yapılanma denemelerinden artık vazgeçilmelidir’ denilmektedir.
Sonuç olarak:
Tarımda Milli Birlik Projesi;
- Tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak…
- Anayasal ve yasal birçok yeni soruna neden olacak…
- Tarım örgütlenmesini kamusal olmaktan çıkarıp, tümüyle yerli ve yabancı sermayenin destekçiliğine indirgeyecek…
- Tarımsal üretimimizde gıda güvenliği ve güvencesini sağlayamayacak…
- Yalnızca kârlılık amacını öne çıkaracak…
- Ülkemizde tarımsal üretiminin temeli olan küçük üreticilerin tasfiyesine neden olacak…
- İthalatçı politikalar kurumsallaştırarak tarımsal ürün ve gıdada dışa bağımlılığı pekiştirecektir!..
Bu nedenlerle; Tarımda Milli Birlik Projesi adıyla uygulanmak istenen bu projeden vazgeçilmelidir…
* Tarımsal kaynaklarımızın korunmasını sağlayacak,
* Üreticilerimizin çıkarlarını gözetecek,
* Gıda güvencesinden, halkımızın gıda güvenliğinden hiçbir nedenle ödün vermeyecek,
* İthalata dayalı politikalardan vazgeçerek, ülkemizin gıdada kendine yeterliliğini sağlayacak,
* Tarımsal üretimin her alanında çok boyutlu demokratik planlamayı ilke edinecek,
* Ülkemizin ekolojisiyle, toplumsal ve kültürel yapısıyla uyumlu teknik ve teknolojiler geliştirilip ve yaygın olarak kullanılmasını sağlayabilecek,
Demokratik bir kamusal tarımsal örgütlenme, konuyla ilgili tüm tarafların işbirliğiyle ülke gereksinimlerine uygun şekilde tasarlanarak yaşama geçirilmelidir.
Talep ve uyarılarda bulunulmuştur.
Siyasi iktidarlar gelip geçicidir. Milli mutabakat sağlanmadan siyasi tercihler doğrultusunda köklü değişikliklerin yapılması, ülkeye geri dönüşü zor olan durumlar yaratılmamalıdır.
Özellikle de gelinen bugünkü durum gibi değişimin ayak sesleri duyulduğunda buna hiç teşebbüs edilmemelidir. Buradan yola çıkarak, ülkenin kaderini değiştirecek konularda halkın çok daha duyarlı olması, olup biteni çok daha yakından takip etmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol