SİYASETTE YENİ BİRŞEY YOK

Her şeyde olduğu gibi, siyasette de anlayış değişmeli/dönüşmeli… İyiden-güzelden, modernlikten ya da çağdaşlıktan yana ne varsa siyasetin strateji ve taktikleri de değişmeli/dönüşmelidir.
Ama; bu konuda ne yazık ki, bir arpa boyu yol almadığımız son birkaç ayda su yüzüne çıkmıştır. Bu iddianın kanıtı ve göstergesine gelince, örneğin;
Henüz; 7 Haziran Genel Seçim sonuçlarını unutacak kadar zaman geçmedi. Seçmen, tek başına çoğunluğa sahip iktidarı bir kalemde silip atmadığı doğru. Ama, şu da doğru. 'Barış ve Demokrasi' konusundaki genel anlamıyla "Açılımlar" konusundaki söylemleri ve girişimini onaylıyorum ancak, 'uygulamalar nerde? Pratik hayata ne zaman yansıyacak? Artık, bunu görmek istiyoruz' da dedi.
Hükümet kurmakla görevlendirilen parlamentonun en büyük partisi, bunca hafta (ancak şimdi anlaşılıyor olmalı ki) sanki, hükümet otağı olarak bir başka siyasi parti ile birlikte koalisyonun koşulları yerine dedikodu yaparak ülkenin geleceği ile alay etmişler. Eğer; aranızda ülke yararına konuştuğunuz varsayılan konuları açıklayın da, biz de 'iyi niyetle uğraşmışlar ama, olmamış işte' diyelim.
Bana göre; hükümet olmaya en yakın adayın, ortak hükümet kurma şansı, yani koalisyon için birine gücü yetmedi, diğerine de yüreği elvermedi. Büyük özveri gösterip, bu ülkede 'barış, demokrasi ve özgürlüklerin yeminli savunucusu olan üçüncü koalisyon adayı' ile (yeşil ışık almasına karşın) görüşmeyi aklının ucundan bile geçirmedi. Zira; parlamentodaki diğer alternatif adaylarda (aleni ya da dolaylı olarak) olduğu gibi, şiddet ve terörden beslendiği için yan yana gelmesi mümkün olmadı.Tabii, bu konuda sarayın sadrazamının pardon, Tiranının da hakkını inkar etmek mümkün değildir.
Eğer; ne pahasına olursa olsun, her şeye rağmen barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren ve 6 milyon seçmenin oyunu, 70 milyon yurttaşın gönül desteğini almış siyasi partinin (bir Karadeniz fıkrasında olduğu gibi), 'siz beni tanımıyorsanız, ben sizi hiç tanımıyorum' demesi gerekir ki; bu ülke halklarına, yüreğimizi yakan terör konusunda ne söyleyeceklerini bırakın onlar düşünsün.
GIDA GÜVENLİĞİNDE; KOZMETİKLER VE KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİNDEKİ KİMYASALLAR VE TEHLİKELER
Cilde ve deriye uygulanan preparatlar, cildin geçirgen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza girer ve kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine geçebilirler. İçerdikleri maddeler toksik ve kanserojen ise bunları da bu vesileyle vücudumuza almış oluruz. Eğer derimiz ve cildimiz geçirgen olmasaydı tehlike bu kadar önemli olmazdı. Ancak; cildimizce emilen kimyasalların içinde kanserojen ve nörotoksik maddeler, özellikle koku amaçlı katkılarda metilen klorid, toluen, metil etil keton, etilen glikol, benzil klorid gibi değişik toksik kimyasallar bulunabilir. Bu binlerce kimyasaldan %84'ünün, insan üzerindeki toksik etkileri test olunmamıştır.
Ürünlerin üzerindeki 'natürel' veya '%100 doğal' ifadeleri, içindeki kokuların doğal olduğunu garanti etmez. Naturel veya doğal olarak pazarlanan kozmetik ürünlerinin çoğunda bulunan koku maddeleri sentetiktir.
Günümüzde, vücudumuzun en duyarlı, narin bölgelerinde kullandığımız ve uyguladığımız sabun, deodorant, parfüm, diş macunu, kolonya, krem vb gibi ürünlerin büyük çoğunluğu, üreticilerin dışında tarafsız ve güvenli bir kontrol mekanizması tarafından test edilmiyor. ABD'de bu işlerle görevli olan Food and Drug Administration'ın (FDA) tahminine göre, ülkedeki 5.000'den fazla kozmetik distribütörünün sadece %3'ü ürünler nedeniyle ortaya çıkan sorunları rapor etmektedir. ABD'de 1990 yılında kozmetik kullanımı nedeniyle 38.000 hastanelik vaka olmuş. Bu rakamın içinde hastanelere gitmeyen ancak kozmetikler nedeniyle alerji ve tahriş sorunları yaşayan on binlerce vaka olduğunu tahmin ediliyor.
Doğal veya doğal olmayan bazı kozmetiklerin etiketlerinde görünen DEA (dietilamin) ve TEA (trietilamin) kanserojen madde değildir. Ancak; üretimden sonra rafta beklerken kozmetiğin içinde bulunan diğer kimyasallarla reaksiyona girerek nitrozamine dönüşebilir ve işte bu kimyasal madde kanserojendir. Kozmetik sanayinde kullanılan 'Blue-1', 'Gren-3', 'DCRed-33', 'FDCYellow-5' adlı suni renklendiricilerin de (boyalar) kanserojen olabileceği FDA tarafından ifade edilmektedir.
Kişisel bakımda kullanılan ürünler ve risklerini şöyle sıralayabiliriz:
Lanolin: Kendisi kanserojen değildir ve cilt için faydalı bir maddedir. Ancak; ABD'de üretilen kozmetik sınıfı lanolinlerde yapılan testlerin bazılarında kanserojen böcek ilaçlarına rastlanmıştır.
Şampuanlar: Sentetik deterjan içerdiklerinden saç derisinde doğal yağ kaybı ve gözlerde yanma gibi tahrişlere neden olabilirler. Kepek şampuanları formaldehit, diğer şampuanlar da suni koku, renk verici, kanserojen etkili kresol ve PVP (plyvinilprolidon) maddelerini içerebilirler. Ayrıca, bazı hallerde quaternium-15 kodu ile koruyucu madde olarak da formaldehit kullanılabilmektedir. Formaldehit, potansiyel bir kanserojen maddedir. Yine bazı şampuanlarda kanserojen amin bileşiklerinin üremesine neden olan '2-bromo-2-nitroprono-1,3 diol' ve 'polyethilen glikol' kimyasalları bulunabilir. Bu preparatlardan, kömür katranı ve formaldehit içeren tüm şampuan türlerinden uzak durulmalıdır. Polisorbat-80 ve polisorbat-60 içeren saç ürünleri kanserojen 1,4-dioksan ile kirlenmiş olabileceklerinden kullanılmamalıdır.
*YARARLANILAN KAYNAK
Mennan Aysan KUZANLI - Kimya Mühendisi
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 26.08.2015
Hüseyin Kahraman

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol