Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve yeni torba yasa için ortak basın açıklaması yapıldı

Çiftçi-Sen Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Tarım Orkam-SEN Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraatçılar Derneği genel merkezleri tarafından hazırlanan şeker fabrikalarının özelleşmesi ve yeni torba yasanın getirdikleri hakkındaki ortak basın açıklamasını Kırklareli temsilcilikleri adına TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi Erol Özkan okudu.


Önadım Haber
‘’Çiftçiye, orman köylüsüne ve ülke ekonomisine darbe indiriliyor!’’ başlıklı basın açıklaması dün saat 12.30’da Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilciliği’nde okundu.
Basın açıklamasına TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Erol Özkan, TMMOB Kimya Mühendisleri İl Temsilcisi Hüseyin Kahraman, Ziraatçılar Derneği temsilcisi Necdet Göç, Kırklareli Kent Konseyi Başkanı Seyfi Meriç, CHP Kırklareli Eski İl Başkanı Ünal Başkur, CHP Kırklareli Eski İl Başkanı Recep Zengin ve kurum temsilcileri katıldılar.
‘’Fabrikaların satılması salt ekonomik bir yaklaşımla değerlendirilmemelidir’’
Özkan’ın okuduğu basın açıklaması şu şekilde; ‘’ Asıl hedefi yalnız ülkemizin şeker gereksinimini karşılamak değil, tarımı ve dolayısıyla çiftçiyi kalkındırmak olan şeker fabrikalarının özelleştirilmek istenmesi, toplumun her kesiminde haklı tepkilere ve endişelere yol açmaktadır. Şeker pancarı ülke tarımının gelişmesinin, modern tarım tekniklerinin uygulanmasının, tarım sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direğidir. Fabrikaların satılması salt ekonomik bir yaklaşımla değerlendirilmemelidir. Aynı zamanda sanayileşme ile kalkınma düşüncesinin terk edilmesi de söz konusudur. Neo liberal politikalara geçiş uğruna terk edilen bu anlayış yerliliktir, milliliktir, bağımsızlıktır. 24 Ocak kararlarının uygulanması için kurgulanmış 12 Eylül Darbesi sonrası planlamadan vazgeçilmiş, tarımda desteklemeler kaldırılmış ve küresel sermaye dayatmaları sonucu özelleştirme adı altında ülke yağma ve talana açılmıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi aynı zamanda, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansımasıdır. Nişasta bazlı şekerin sağlığımıza olan zararları yapılan her yeni bilimsel çalışmayla artarak ortaya çıkmaktadır. Nişasta bazlı şekerin üretimine ve ithalatına ilişkin etkin kontroller söz konusu değilken, bir anlam ifade etmeyecek kota azaltmalarının, kamuoyunu yatıştırmaya yönelik göstermelik bir hamle olması dışında bir anlamı bulunmamaktadır.
DSİ’nin sorunsuzca işlettiği sulama sistemi ve düzeni; bugünleri hazırlamak için önce lağvedilmiş ve daha sonra da sulama birlikleri kurdurularak tarla içi dağıtım ve yönetim işi sulama birliklerine devredilmişti. Sulama birliklerinin yaşadığı sorunların çözümü konusunda herhangi bir çaba gösterilmeyip, durumun içinden çıkılmaz bir hale dönüşmesi beklenmiştir. Hazırlanan tasarıyla sulama birlikleri ve sulama kooperatiflerinin önce DSİ’ye sonra yerel yönetimlere ve özel sektöre devrinin önü açılmak istenmektedir.
‘’Bu uygulama sonrası topraklarımız küresel tarım sermayesinin eline geçecek’’
Düzenlemenin bu şekilde yapılması yıllar önce hazırlanan Dünya Bankası Raporlarında önerildiği gibidir. Bu hizmetlerin özel sektöre devredilmesi, tarlalara su saati takılmasıyla birlikte zaten üretim yapmakta zorlanan çiftçilerin tümden tasfiyesine, kırsaldan koparılmasına ve toprakta mülkiyet değişimine yol açacaktır. Dünyada örneğini başka ülkelerde de gördüğümüz bu uygulama sonrası topraklarımız küresel tarım sermayesinin eline geçecek ve ülkemiz gıda güvencesinden yoksun, açlıkla terbiye edilen bir ülke haline gelecektir.
‘’Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir’’
Tasarıda endişe uyandıran bir konu da zorunlu arazi toplulaştırmasıdır. Halen toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekmesine karşın, tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu Kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir” hükmü yer almaktadır. Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı “kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için, zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir. Torba tasarıyla ayrıca orman alanları için de son derece zararlı olabilecek kullanım biçimlerine tahsisin önü açılmakta, ormanların altına bedeli karşılığında yirmi dokuz yıllığına her türlü depolama yapılması ile imkânı getirilmektedir. “Yeraltı depolamasına” izin verilmesi, orman ekosistemlerinin, başta nükleer santraller olmak üzere çeşitli tehlikeli atıklar için depolama alanlarına dönüştürülmesi olasılığını akla getirmektedir. Ormanlara yapılan müdahale altı ile sınırlı kalmamakta, dikili ağaçların satışına imkân verilmek suretiyle, üstü de bu saldırılardan nasibini almaktadır.’’

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol