SORUMLULUKLARI KARŞISINDA İNSAN

Keşkeleri azaltırsak dünya ve ahiret mutluluğumuz artar. Keşkeler pişmanlık ifadesidir. Mutluluk için keşkesiz bir hayatı öğrenmeliyiz. Şimdiki anı iyi değerlendirmeliyiz. Yapacaklarımızı yarına bırakmamalıyız. Dünyadaki pişmanlıkların telafi edilme imkânı var. Ahiretteki pişmanlığın telafisi yoktur. Dünya işlerinde başarılı ve mutlu olanlar her şeyi vaktinde yapanlardır. İşlerini ertelemeyenlerdir. İmam Gazali öğrencisine nasihat ediyor:” Bugün imkânın varken ilminle amel etmez, geçmiş günleri telafiye çalışmazsan yarın kıyamet gününde “Rabbim bizi dünyaya gönder de salih amel işleyenlerden olayım.” diyeceksin. Bunun üzerine sana” Ey akılsız! Sen zaten oradan geliyorsun” denir.
Hayat yolculuğumuz varlığın idrakine varmamız ve varoluşumuzun hazzını tatmamız için bize lütfedildi. Hiç doğmayabilirdik, adımız varlık defterine hiç yazılmayabilirdi. Onun için Rabbimizi unutmayıp O’na teslim olacağız. Sezai Karakoç” Allah’a teslim olmayan eşyayı teslim alamaz.” diyor.
İnsan yaptıklarından sorumludur. İnsanın işi insanı ortaya koyar. Nurettin Topçu” İnsanın cevheri hareketidir. Yaptığı ne ise insan odur.” der.
Allah bizi imtihana tabi tutuyor. Talut ordusuyla birlikte ayrıldıktan sonra,” Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir. Eliyle bir avuç içenler hariç ondan içenler benden değildir.” dedi. Onlardan pek azı hariç sudan içtiler.”
Buradaki nehri dünya hayatı olarak düşünürsek dünyadan bir avuçtan fazla içen, ihtiyaçtan fazla harcayan, israf eden, malını mülkünü çarçur eden insanın imtihanı geçemeyeceğini kolayca anlayabiliriz. Dolu bir mide, meşgul bir zihniyet ve dünyayı yüklenmiş bir kalple nasıl imtihanı geçeriz? Bize pompalanan mesaj şu:” Kendini iyi hissetmek için bol bol tüketeceksin.” Bu yüzden günümüz insanı canı sıkılınca, morali bozulunca alışveriş yapmaya gidiyor. Kapitalizmin pazarlama taktiği hepimizi kandırıyor. Halbuki tüketmek değil tüketmemek esas olmalı. Asıl zengin çok parası olan değil, az şeye ihtiyacı olandır. Hız, haz ve tüketim odaklı bir hayat yaşıyoruz. Hayatın akışı içinde savrularak fani olanda kayboluyor, baki olanı savsaklıyoruz.
İslam insanının en temel özelliği, evrensel bir sorumluluk şuuruna sahip olmasıdır. Yani İslam’ı insan olan her yere ulaştırmaktır. Şu soruları kendimize hep soralım:
“Ben değilse kim?
“Benim görevimi benden başkası neden yüklensin?
“Bana düşenin hesabını ben vereceğim. Benim hesabımı başkası çekemez.
Böyle bir misyonda ya varsın ya da yoksun. Ya İslam sen de bitsin dersin ya da senin yüreğinden başka yüreklerde de hayat bulsun dersin. İslam evinde yaşansın istiyorsan evinin dışında da yaşanması gibi bir derdin olmalıdır.
Yalnız yaptıklarımızdan değil yapamadıklarımızdan da sorumluyuz. İslam ölü bir kültür, ölü bir gelenek değil, bütün yönleriyle yaşanması gereken bir dindir. İslam bir tefahür yani övünme değil, bir zihin konforu değil ameli bir faaliyettir. Bizim nazarımızda her insan müstakbel bir müslümandır. Batıdaki ilmin gayesi insandır. İnsanla başlar, insanla son bulur. İnsanı ilahlaştırır. İslam’da ise ilmin gayesi insanın Allah’ın bir kulu olduğunu insana öğretmektir. Sorumsuz bir insan olmaktan Allah’a sığınırız.
BİR AYET
Göklerde ve yerde olanlar hep O’na aittir. O’nun huzurunda bulunanlar, O’na ibadet etme hususunda ne büyüklenirler ne de yorulurlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz Allah’ı tenzih ederler. (Enbiyâ, 21/19-20)
BİR HADİS
‘Rabbime kaç defa dua ettim ama duamı kabul edmedi’ diyerek acele etmedikçe duanızın karşılığı verilir. (Buhârî, “Daavât”, 21)
BİR FETVA
Fıtır sadakası nedir ve ne zaman verilir?
Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 103-105). Vacip oluşu, sünnetle sabittir (Buhârî, Zekât, 70-78; Müslim, Zekât, 12-16; Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21).
Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 20).
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.
Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur. Kişi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir. (Merğînânî, el-Hidâye, II, 224). Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır. (DİYK Fetvalar, s.256)

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. aç kal bağış yap! 19 Nisan 2021 Pazartesi 18:29:44

    Tam olarak köleciliği öven üstteki döktürmenin sahibi nereden bilsindi ki insanlar yeryüzüne bilinç bulunç akıl erdem ve ahlak evrimi için geliyorlar bir şeytanî azınlığa kölelikle zombileşmek için değil...!

  2. Bilinç bulunç ne yav ? 21 Nisan 2021 Çarşamba 09:02:55

    Yorumcu arkadaşı artık kelimelrdeki üslubundan tanır olduk. Bulunç ne be ?

  3. cahil cahile baka baka 24 Nisan 2021 Cumartesi 20:32:35

    "Düşünüyorum o halde varım " diyebilen bilinç şuur sahibidir. "Başkalarının acılarını hissedebilen" insan bulunç vicdan sahibidir. Tepelerinizde bunların temsilcileri olmayışından kaynaklıdır cehaletiniz...