SOHBET

Geçenlerde 9 yaşındaki torumunla, hafta sonunu beraber geçirdik. Televizyonu kapattık, bilgisayarın fişini çektik elimize birer kitap alarak okumaya daldık.
Bir hayli zaman sonra kitaptan sıkılmış olacak ki, bir anda minik kollarını boynuma dolayarak; “Ben büyüyünce kitaplar yazacağım demez mi?”
Aniden ortaya atılan bu kitap yazma hevesi beni de şaşırttı ama hiç bozuntuya vermeden ben de kollarımı onun boynuna dolayıp, sarı saçlarını öperek,  bunun için çok ama çok çalışman gerekiyor dedim.
Biliyorum diye cevap verdi hemen kendinden fazla emin bir ifadeyle.
Ben derslerime çalışmazsam öğretmenim beni sevmez, o beni sevmezse ben okulu sevmem, okulumu sevmezsem başarılı olamam.
Ben büyüyünce bunları ve     hayvanları yazacağım.
Bazı yaramaz çocuklar minik köpek ve kedi yavrularını annelerinden ayırıp sonra sokaklara atıyorlar, o küçücük yavrulara anneleri süt veremiyor bir daha ve onlar alçılığa mahkum kalıyorlar.
Bir de kuşlar için yazmak istiyorum, hani o çiğnediğimiz sakızlar var ya, onları sokaklara attığımızda kuşlar onları yem sanarak yemeye çalışırken gagaları yapışırmış ve kuşlar da aynen o annesiz köpek ve kedi yavruları gibi açlıktan ölüyorlarmış öğretmenim söylemişti bize hala ona üzülüyorum dedi ve sustu.
Sonra, suskunluğunu bozarak sen o yüzden mi bana sakız kağıtlarını ve sakızlarını yere atma diyordun hep ben küçükken diye bir soruyla dikildi karşıma soruyu sanki dudakları değil de bu defa gözleri soruyordu.
Evet bir tanem dedim, eğer sakız kağıtlarını sokaklara atarsak çevremiz temiz kalmaz ve çiğnenmiş sakızların da sokaklara atılmasının tehlikelerini bak öğretmeniniz ne kadar güzel anlatmış uygulaması bize ait dedim. Derslerimize çalışmış, kitaplarımızdan okumuş, yemeğimizi yemiştik, akşam oldu olacak karanlık çökmek üzere olduğunu sezen ve onu dışarıya bırakmayacağımı da anlayışla karşılayan bu minik çocuğumun biraz bilgisayarda zaman geçirme isteğine karşı koyamadım.
O bilgisayarda oynarken,  ben  yatağını ve akşam sütünü hazırladım.
İyi geceler dileyip hemen uykuya daldı.
Onu uyutunca ben geçtim bilgisayara, bir de ne göreyim bana ATATÜRK’ÜN Bir resmini paylaşmış ve altına; “ATATÜRK yoktu düşmanlar çoktu, ATATÜRK geldi düşmanları yendi bu güzel ülkeyi bizlere verdi” yazmıştı.
Bu şiiri ben ona henüz 3-4 yaşlarında iken öğretmiştim demek unutmamış.
Çocuklar birer fidandır büyüme arifelerinde iken onları yönlendirecek bizleriz ama biz yönlendirmezsek eğer onların yine bir yönü olacaktır hayatta ama bu bizim dilediğimiz yönden başka bir yön olabilir. Çocuklarımızı susturarak söz hakkı vermeyerek insan edemeyiz, bilâkis onları dinleyerek, anlamaya çalışarak, hedeflerini, düşüncelerini paylaşarak ancak o minik kalplere hitap edebiliriz. Onlara saygı duyduğumuzu hissettirmesek, düşüncelerini de anlayamayız.
Hiçbir çocuk annesinden kötü doğmaz çocukları kötü yapan eğitimsizlik ve ilgisizliktir, onları ilgisiz ve eğitimsiz     bırakmayalım.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol