SERÇE KUŞU

Mutfak penceresinin camını okşayan Yasemin dalına minik bir serçe kuşu kondu ve gözlerimiz karşılaştı bir anda.
Öylesine bakıştık bir hayli zaman, camın öte yanında o, berisin de ben, aramızda bir metre kadar yakın bir mesafe olmasına rağmen, ürküp kaçmamasından cesaret alarak kahvaltı masamdan ekmek kırıntılarını toplayarak camın kenarına koyarken fırladı gitti gözlerimin önünden.
Bakışlarını bende bırakmıştı sanki ne zaman mutfağa bir göz atsam onu görüyordum pencereden el eden Yasemin ağacının dalında.
Sonbahar dişlerini tenimize batırmaya başladığı bir günde onu gördüm yine aynı Yasemin dalına konmuş kuru dallar arasından bakışlarını fırlatıyordu bana.
Yine uzun uzun, bakıştık sanki arada mutfak camı olmasa gelip konuverecekti, omzuma.
Onu korkutmaktan korktuğum için mıhlanmış gibi kaldım yerimde o da camın öte yanından cik cik  diye sesler çıkarsa da onu tekrar ürkütmeyi göze alamadığım için soluğumu bile kesmiş öylece bakışıyorduk birbirimize.
Bir ara rüzgâr dalı yerlere kadar eğdi ve arka bahçemde,  kedilerimden kalan bir yudum ekmeği gagasına alıp, uçup gitti yeniden.
Anladım o bir anne idi kendi karnını doyurmadan önce yavrularını düşünüyor, aynen insanlar gibi.
Arka bahçeye sık sık gelişi ise, kedilerden kalan ekmek kırıntılarından yararlanmasıdır.
  O günden sonra cam kenarına kocaman yudum yudum,  ekmekler ve elma parçacıkları bırakmaya başladım ve kısa bir zaman içinde arkadaşlığımız pekişti, cam kenarına koyduklarımı her gün alıp gidiyor bazen benden erkenci olduğu zamanlar olursa gagası ile cama vurarak gelişinden haberdar ediyordu.
Son günlerde, elimden yemeğe de başladı aramızdaki güven Yasemin ağacından kalbime kadar kök salmıştı.
Yuvasına doğru her kanat açtığında bile uzaklara değil kalbime yol alıyordu.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol