SANATTA KISKANÇLIK

Hepimizin bildiği bir şey vardır sanat insanları birleştir diye, ne yazık ki sanatçılar arasında ki, biri birlerini çekemezlikler ölmez otu gibi kıskançlıklarını sürdürmüştür ta ezelden bu günlere.
Sanat dediğimiz bir deryadır içinde işe yaramayan taşlarda, inciler de barındırır.
Her sanatçı bu deryada bir incidir ama düşüncelerini gönülden süzerek sunmasını bilirse eğer
Çünkü onun eserleri onun bilincidir, onun dünyasından kopup dökülür ırmak, ırmak gönül denizlerine.
Kıskançlık duygusu da sevgi kadar güçlü ve eski olmasına rağmen zehirleyici bir etkiye sahiptir, belki de sanat var oldukça da var olacaktır.
 İnsanlar kendi güzelinden başka güzele güzel demeyi öğrenemedikçe bu böyle sürüp gider.
Benim şiirim en güzeli, benim romanım en çok satan, benim tablom en etkileyici diye, diye soyutluyoruz bizi bizden.
Biz zamanlarda bile SALİERİ ve MOZART arasında var olan bir kıskançlık Mozart'tı öldürtmeye kadar gitmiş olduğu romanlara konu olmuştur.
Bazı kişiler sanatın zirvesinde olma umudunu başkalarına kaptırmak istemedikleri için kıskançlık duygusu ile nice zararlalar ziyanlar verebilecekleri hiç belli olmaz.
Yine dünya örneklerinden bir ayrıntıya yer vermek istiyorum kıskançlık konusunda.
Kendisini çok yükseklerde gören bir yazar, beklediği Nobel ödülü bir başkasına verilince kıskançlıktan ölür.
Oysa TOLSTOY gibi gerçek sanatçılar ödüllerin kendilerine getireceği büyük yüklerden hep kaçınmışlardır.
Sanat camiasının içinde olanlar genellikle biri birlerini çekemeyerek devamlı birilerini karalayarak, yaralayarak yol almaya çalıştıkları bilindiği gibi bu yaşla başla da alakalı değildir.
80 yaşlarının üzerinde bile arkasında gelen nesillere örnek olacakları yerde onlar hakkında yazıp çizdikleri kıskançlık kokan eserlerle yüklüdür, o yüce bildiğimiz kişiler böylece farkında bile olmadan kendilerini küçültmeye devam ederler.
Çünkü gerçek bir sanatçı kendisine duyduğu saygıyı başkalarına da duyandır, arkadaşlarının başarısıyla sevinen ve başarısızlıklarına da üzülebilen biridir.
Mesela Nazım Hikmet,Danthe,,Goethe, Yunus Emre ve Mevlana gibi düşünürlerimiz kimselere sataşmadan ,kıskançlık duygusuna  yenilmeden sürdürmüşlerdir ömürleri boyunca sanattaki derinliklerini.
Hala fikirleri ile beslen sekte onların sularında yüzmeyi öğrenemedik, çünkü sanat suları derindir yüzmeyi bilmeyenleri öldürür. Bir sanatçının kalbi parmak izleri gibi kaleminden süzülen duygularında gizlidir, eserlerine bir göz atmak ruhuna ayna tutmak gibidir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol