SAHTE DEMOKRATLAR

Bir TV kanalında, iyi bir tartışma izliyorum.
Bu kanalda özellikle iki insanın yaptığı tartışma yapımlarını zaten yüzde doksan dokuz izlerim.
Hadi isimlerini de vereyim: Ahmet Hakan'ın düzenlediği "Tarafsız Bölge" ve Şirin Payzın'ın düzenlediği "Ne Oluyor".
Şirin Payzın'ın konukları arasında, alabildiğine demokrat, hem de öyle böyle değil, özgürlük ve demokrasi'nin partisini kurmuş, öğretim üyeliğinden gelme, bu işin üstatlarından, katmerli demokrat birisi var.
Öylesine demokrat ki…
Kendi partisini meclise sokamadı ama bir biçimde, allem etti kulam etti, kendisini meclise sokturdu, öylesine bir "aydın!".
Ülkede demokrasi ve söz söylemek özgürlüğünün en ateşli savunucularından biri.
Milletvekili olduktan sonra, kurduğu partisini terk ederek, "öbür türlü" milliyetçi partinin saflarına gayri kaydî biçimde katılıp onların her hareketine ortak oldu, destek verdi…
Kendisini seçenlerden, oy verenlerden büyük bir kesime de: "Madem ki onlardan olacaktın da bizim oyumuzu neden aldın?" dedirtti.
Sonra, meclis dışı kaldı.
Yeni bir parti kurmuş, onunla da "öbür türlü milliyetçi" partinin payandası olmayı sürdürüyormuş.
Son seçimlerde, artık cirmi ne kadarsa, "o"nu desteklemiş.
Olur'a, gün gelir belki kendisini de aday yaptırabilir bir biçimde diye düşünerektir tabi.
"Ne Oluyor"a ABD'den bağlanan Selçuk Şirin, öyle veya böyle, yakışıklı veya yakışıksız, yerli veya yersiz, bir örnekleme getirdi, "mundarlanmış tabak" örneği.
Adam, bir konuyu iyice, apaçık anlatabilmek için beyninde kurgulamış, öyle bir örnekleme yaptı işte. Ne yaparsın!
Alabildiğine demokrat, basbayağı aydın, herkes için demokrat, kendi için gerektiğinde kıvırtabilen "geçici politikacı"mız…
Bir kızdı, bir köpürdü, bir azarladı ki Selçuk Şirin'i.
Hayretler içinde kaldım.
Zaten onun öncesinde de, bir başka konuşmacının, onun sözünün arasına bir kelimeyle girişine verdiği tepki çok manidar, çok dikkat çekiciydi: "Müsaade edin de kendi düşüncemi kendime göre anlatabileyim!"
Bu demokratlık ilginç bişey.
Günümüz demokrasisinin kaynağı da zaten ordan geliyor: "Beni övdüğün sürece, yalan da söyleyebilirsin, abartı da yapabilirsin, tüm atışlar serbest. Ammaaaa, beni eleştirmeye yeltenirsen… olmaaaaz! Keserim!"
En "demokrat" görünenimizin, en "demokrat" olduğunu söyleyenimizin bile, bir başkasına bu denli hoşgörüsüz, bu denli saldırgan olduğu bir Türk toplumu, Türkiye toplumu ile…
Kafdağı'nın ardındaki o "demokrasi"ye nasıl ulaşabiliriz bilmem ki!

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol