SAĞLIKLI VE YETERLİ GIDAYA ERİŞİM

Sağlıklı ve yeterli gıdaya erişim, evrensel bir tüketici hakkıdır. Nasıl ki, ilkel bir yaklaşımla tüketilen su ve hoyratça kullanılan su kaynakları nedeniyle dünya nüfusu yakın gelecekte susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ise; gıda konusunda da aynı risk kaçınılmaz görünüyor.
Bu kaygılara neden olan durum, yakın geçmişimize kabaca bir göz attığımızda, gördüğümüz gerçeklerdir. Su konusundaki yaklaşan tehlikeleri tekrarlamamızın anlamı yok. Zira; dünyadaki 'suyun tekelleşmesi' girişimlerine karşı 'su temel insan hakkıdır, ticarileştirilemez' sloganıyla anlamlı bir mücadele yürüten dünya sivil inisiyatiflerinin mücadelesinde açıkça görülüyor.
Gıdalardaki beklenen tehlikeler; başta GDO'lar olmak üzere, giderek tekelleşmeler ve fiyatların yükseğe çıkarılmasını sağlayan kontrollerin ele geçirilmesidir.
Tüketici Hakları Derneği'nin merkezi düzeyde yaptığı araştırmalar gösteriyor ki;
"Son bir yıllık gıda enflasyonu rekor düzeyde!
"12 yıl boyunca gıda enflasyonunda böyle bir artış görülmemiştir!
"68 temel gıda maddesinde tüketicilerin satın alma gücü düştü!
"TÜİK rakamlarına göre 14 milyon, Türk-Iş rakamlarına göre ise 54 milyon dolayında tüketici açlık sınırında yaşamaktadır!
"Tüketiciler, gıda harcamalarından kesip diğer zorunlu giderlere harcama yapmak zorunda kaldıkları için beslenemeyip hastalanmaktadırlar!
Şubat 2014 sonu ile Şubat 2015 sonu itibariyle, bir yıllık dönemde tüketicinin gıda enflasyonu rekor düzeyde artış göstermiştir. Bu dönemde, çalışan memurlar ve memur emeklileri ile emekli öğretmen ve emekli işçilerin 68 temel gıda maddesinde, çalışan asgari ücretli işçinin ise 54 temel gıda maddesinde satın alma güçleri düşmüş ve yoksullaşmışlardır.
Gıda enflasyonunda son bir yıl itibariyle artış oranı TÜİK'e göre yüzde 13.7, Türk-İş'e göre ise yüzde 15.67 olmuştur. TÜİK'e göre, son oniki aylık normal tüketici enflasyonu oranı yüzde 7.55'dir. Görülüyor ki, gıda enflasyonu normal enflasyonun iki katı artmıştır. Son 12 yıl boyunca gıda enflasyonunda böyle bir artış görülmemiştir.
TÜİK'in açlık sınırı rakamına göre, Türkiye'de 14 milyon dolayında kişi açlık sınırında yaşamaktadır. Türk-İş'in açlık sınırı rakamına göre ise, Türkiye'de 54 milyon dolayında kişi açlık sınırında yaşamaktadır. Tüketiciler, zorunlu harcamaları olan kira, elektrik, yakıt, su, ulaşım ve okul masraflarını gıda harcamalarından keserek karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle de dar gelirli yoksul tüketiciler yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenemedikleri için çeşitli hastalıklara yakalanmaktadırlar.
"Sağlıklı ve Yeterli Gıdaya Erişim" evrensel bir tüketici hakkı olması nedeniyle, devleti ve ülkeyi yönetenler şunu asla unutmamalıdır;
-Tüketicilerin bu hakkına saygılı olmak ve gereğinin yerine getirilmesi.
-Belli bir azınlık ile emperyalist gıda ve tarım tekellerinin lehine olan, ancak, halkımızın ve ülkemizin aleyhinde olan yanlış gıda ve tarım politikalarını terk edilmesi.
-Azınlığın çıkarları uğruna halkımızı açlık sınırının altında bırakmaya ve sağlıksız gıda tüketmek zorunda bırakmaya hakkının bulunmadığı.
-Halkımızın ve ülkemizin yararına olan doğru ve sağlıklı gıda ve tarım politikalarını bir an önce uygulamaya koyulması.
'8 MART' DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ…
Biz , kimsenin kimseye emaneti değiliz!
Biz, 'kadınlarımız' diye söze başlayanların değiliz!
Biz, kutsal değiliz!
Biz, çiçek hiç değiliz!
KADINIZ!
BİZ;
Yüzyıllardır evde, tarlada, fabrikada, ofiste, ezilen, sömürülen, taciz edileniz.
YAŞAMIN PEK ÇOK ALANINDA YOK SAYILAN VE YOK EDİLENİZ.
BİZ;
Bundan tam 158 yıl önce 8 Mart 1857 de New York' ta bir fabrikada, hak aramak için grev yaparken içeri kilitlenip, dışarıda ayrıca barikat kurularak, yakılarak katledilen tekstil işçisi kadınlarız.
158 yıl sonra bugün yine hak arayışımız sırasında gaz atılan, dövülen, saçlarından çekilerek süründürülen, tutuklanan emekçi kadınlarız.
Doğduğumuz andan itibaren dayattıkları 'kadın modelleri' ile bizi, hem bir tüketim öznesine,
hem de, sahip olunan, alınıp/verilen, emanet edilen hatta öldürülen birer nesneye dönüştüren erkek egemen sistemi değiştirmek, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın insanların ve tüm canlıların bir arada yaşayacağı adil bir dünyayı kurmak, biz kadınların boynumuzun borcu olsun.
8 Mart'ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olmasını sağlayan Clara Zetkin başta olmak üzere, yolu Kadın Hakları Mücadelesi'nden geçen herkesi coşkuyla anıyoruz.
Diyerek; özgürlüğüne, bedenine, emeğine, geleceğine sahip çıkan kadınların '8 MART' DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ'nü ben de kutlarım.
YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI ŞÖYLE OLMALIDIR…
En azından, yaşadığımız kentte olduğu gibi olmamalıdır.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 11.03.2015
Hüseyin Kahraman

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol