RESİM DEYİNCE

Resim deyince, aklımıza hemen anılar gelir ve tutup saçlarımızdan geçmişlere sürükleyiverir bizleri.
Sevdikleri uzaklarda olmayanlar, vatanından ayrı kalmayanlar belki bu anıların gerçek yüzünü tanımazlar.
Hani diyor ya şair, hasret bakınca bir cana kırılırmış tüm aynalar diye, bu sözün doğruluk payını yine hasret çekenler bilir.
Bir resim bazen neler, neler anlatır, bazen sarandır dört yanımızı sıcacık bir yorgan gibi, bazen sarı sıcaklarda dondurur kalbimizi.
Kendimize bile itiraf etmeye cesaret edemediklerimizi resimlere dökeriz birçok zaman.
Gözpınarlarına söz geçmez olur, kırıp kirpiklerin prangalarını, süzülüverirler yanaklarımızdan o resmin üstüne.
Camlardan süzülen buharlar misali yıkarlar bendimizi.
Resimle konuşur, resimle gülümser bağrımıza basarız hayallerin enginini.
Bazen çerçevede ki cam bile o kadar büyük mesafedir ki resimle aramızda, onu bile söküp atarız soğuk, soğuk girmesin diye resimle aramıza.
Bazen bir resme bir ömür adanır, bazen tek bir resmin anısı dünyaya sığmaz.
Bazen de koskoca ömrün ardından sadece birkaç resim kalır.
İnsanoğlu demir kadar sağlam görünse de, yumurta kadar da kırılgandır.
Bilmek istesek de, istemesek de hayatta sadece bu gün vardır.
Yarınlar neler verir, neler alır bizlerden bunu asla bilemeyiz, çünkü yarınlarda olacağımızı da bilemeyiz.
Geçmiş zaten adı üstünde mazi olmuştur, istesek de asla geri gelmez.
Bunları şöyle bir derinden derine düşünecek olursak eğer, geleceğe ve geçmişe gam yememek gerekliğini çözebiliriz.

Böylece bu gün ayağımızın altında olan mutlulukları ertelemenin hayatımızdan çalınan bir şans olduğunu da görmek gerekir bu gün de maziye karışmadan.
İnsanların en büyük pişmanlıkları her zaman yaşadıkları değil, yaşayamadıkları olabilir.
Ertelenen her şans ve güzellik arkasında gözyaşı ve pişmanlıklar vardır.
O yüzden değer verdiğimiz her şey ve bizi mutlu edenler için gerekirse kendimizle bile savaşmayı bilmeliyiz.
Kendi mutluluğu için savaşmayı bilmeyenleri hayat af etmez.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol