“Plansız büyüyen kentler, kontrolsüz artan nüfus çölleşmeyi tetikliyor”

Lüleburgazlı aktivist Hakan Dedeoğlu Dünya Su Günü sebebiyle bir basın açıklaması yayınlad. dedeoğlu açıklamasınd aşunları kaydetti; "Dörtte üçü şiddetli ve çok şiddetli erozyon tehdidi altında olan ülke topraklarımızın, erozyon ve çölleşmeden korunması için, 30 yılı aşkın süredir çeşitli platformlarda dostlarımızla birlikte bilinçlendirme çalışmalarını yürütmekteyiz. Türkiye nüfusunun dörtte üçünün artık kentlerde yaşadığına ve kontrolsüzce artan nüfusun ihtiyaçlarının, plansız kentleşme ile birlikte doğal varlıkların üzerindeki baskıyı arttırdığına defalarca dikkat çektik.
Ayrıca, erozyon, ormansızlaşma gibi düzeltilebilir çölleşme nedenlerinin yanı sıra topraklarımızın hızla yapılaşmaya açılması ve ormanlarımız, sularımız, sulak alanlarımız gibi doğal varlıklarımızın hızla tüketilerek, geri dönülemeyen ve düzeltilemeyen kalıcı çölleşme sorunlarına yol açtığını anlatmaya çalıştık.
Bu temelden hareketle “Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı“ adı altında Trakya Üniversitesi’nin öncülüğünde ortalama 35 bilim adamının çabasıyla 13 Temmuz 2004 günü resmen onaylanan bir planımız oldu. Daha sonraki aşamada değiştirilen planlar, özellikle de İstanbul’un baskısı altında kalan Trakya’nın, haksız ranta kurban edilmeye çalışıldığını gördük, buna karşı yeni mücadele biçimleri geliştirdik.
Sivil toplum olarak, yıllardır birçok önemli günde benzer sorunlara dikkat çekmemize rağmen bazı noktalarda iyileştirilmeler olsa da istenilen düzenlemeler sağlanamıyor. Dünyanın gelecekteki en önemli sorunu içilebilir temiz suyun yokluğu olacaktır. Genel olarak, suların sadece % 2,5’inin içilebilir temiz su, bu suyun da %1'inden azının insanlar ve ekosistemler için kullanılabilir durumda olduğunu biliyoruz.
Bu, bölgemiz içinde böyle… 3 il, 75 belediye ve 750 köyden oluşan (Tekirdağ büyükşehirde köyler, mahalle oldu) Trakya’da ortalama her gün 4-5 milyon/ton su yeraltından çekilerek, kirletiliyor ve kirli biçimde Ergene Havzası’na deşarj ediliyor. Bu konuda son dönemdeki çalışmaların umut verici olduğunu söyleyebilirim. (Suyu birden fazla arıtan bölgesel arıtmalar ve atık kanalı - Derin deşarj) Ancak sürdürülen çalışmaların planlı şekilde sonuçlanması halinde bu umut gerçeğe dönüşebilir.
Ayrıca, OSB dışında fabrikalaşmanın önü kesilmelidir. Islah OSB diye belirlenen bölgelerdeki çalışmalar en kısa sürede tamamlanmalı, içerikleri asla genişletilmemelidir. İleride pişmanlık duymamak için bugün itibarıyla kesinlikle doğru hareket etmek zorundayız.Bu çerçevede, kesinlikle “Su Yasası”na ve “Arazi Kullanım Planlaması”na İhtiyacımız var.
Kanun ve yönetmeliklerimizin su varlığımızı korumak için yeterli olmadığına, ülkemizin suyu kaynak olarak değil varlık olarak tanıyan, yaşam için vazgeçilmez bir hak olduğunu kabul eden ve tek elden yönetecek bir Su Yasası’na her zamankinden çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatmış oluyoruz."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol