“Peki geleceğe ne bırakacağız?”

Son 10 yıldır, doğal yapıyı bozabilecek ve hatta bozan girişimlerle mücadele eden Trakya’da, yeni ve ilave tesisler için başvuru yapılmaya devam ediliyor. Bunlara karşı hukuksal zeminde direnen çevreciler ve bölge sakinleri, son olarak Vize’ye bağlı Soğucak, Doğanca ve Pazarlı köyleri arasında kurulmak istenen Kil Ocağı’nın halk bilgilendirme toplantısını yaptırtmadı. Firma yetkilileri tepkiler üzerine köyden ayrıldı.
Çevre platformları, bölgenin bilimsel olarak Dünya Mirası konumunda olduğunun kanıtlandığını kaydederek; “Onlarca kil ve kalker ocağı açılmış, açılması da planlanıyor. Peki geleceğe ne bırakacağız?” diye konuştu.

Vize ilçesine bağlı Soğucak Köyü yakınlarında yapılması düşünülen ‘Kil Ocağı’ için, dün “Halkı Bilgilendirme Toplantısı” yapmak isteyen firma, köylülerin, çevrecilerin ve çeşitli STK’ların tepki göstermesi üzerine köyden ayrıldı. Konu ile ilgili olarak Kırklareli Kent Konseyi Doğal Varlıkları Koruma Çalışma Grubu adına bir açıklama yapan Göksal Çidem; Soğucak, Doğanca ve Pazarlı köyleri arasında açılması planlanan ‘Kil Ocağı’ için halkı bilgilendirme toplantısı yapmak isteyen kurum yetkililerinin, toplantı mahalline giremeden, toplantı başlatılamadan, yapılamadan ve tutanak tutmadan köyden ayrıldıklarını belirterek şunları söyledi:
“Köylüler, bahse konu faaliyetin geçimlerini sağladıkları, yaşadıkları doğal ve sosyal yaşam alanları ile ormanların olduğu, su kaynaklarının bulunduğu yerlerde inşa edilmesini istemiyor. Projeye sadece Soğucak Köyü sakinleri değil, faaliyetten etkilenen ve etkilenecek olan Vize ilçesi ve köylerinde yaşayanlar da karşılar.”
Bölge sakinleri ise yaptıkları açıklamada şu ifadelere yer verdiler:
“27 köyden 2 köye düştü”
Köyden “Bizler bölgede yaşayanlar olarak, madencilik şirketlerinin çevre hakkından sonra, yaşam hakkımızı da yok etmesini istemiyoruz. Madencilik faaliyetleri başlamadan önce Soğucak köyü kaynakları 27 köyün su ihtiyacını karşılamakta iken, günümüzde sadece 1-2 köyün su ihtiyacını karşılamaktadır. Patlatmalı madencilik sonucu, tarım ve hayvancılık ile geçinen köylerin üretim faaliyetleri azalmış, geçimde acze düşmüşlerdir. Köylerin son kalan doğal yaşam alanları ile birlikte hayvancılık ve su kaynakları yok olacak, sosyal yaşam bitecektir.”
Kent Konseyi Doğal Varlıkları Koruma Çalışma Grubu ise çevre mevzuatına göre proje değerlendirilmesinde “halkın katılımı” ilkesinin esas olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:
“Bu faaliyet mevzuata, hukuka ve bilime aykırıdır”
“Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmelerine göre halkın istemediği hiçbir projeye, hiçbir yatırıma izin ve onay verilemez. Bölgede yaşayanlar, muhtarlar, dernek, oda ve temsilcileri olarak bölgemizde yapılmak istenen bu madencilik faaliyeti bilime, hukuka ve mevzuata ‘aykırıdır’ diyoruz. Danıştay 6. Dairesi’nin 2013/9178 sayılı kararı ile iptal ettiği 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında birisi de “bölgenin en hassas ve ciddi ölçüde zarar görmüş su ve toprak kaynaklarının korunması ve sağlıklaştırılması” gerektiği hükmedilmiştir. Anayasa’nın 56. Maddesine göre; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek, devletin yükümlüğü, vatandaşların ise ödevidir.” insanların, hayvanların, kuşların, bitkilerin, çiçeklerin, böceklerin, balıkların yaşadığı çevrenin bozulmasına, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının ihlal edilmesine neticede “sağlık hakkı”, “çevre hakkı” nın özü nedeni ile Anayasa’nın 17,maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı ”’na aykırılık oluşacaktır. Anayasanın 17. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" denilmektedir.
Çevre düzeni planlarına, Anayasamızın ilgili maddelerine, Çevre Kanununa, ÇED yönetmeliğine ve mevzuata aykırılık teşkil eden projenin ÇED Yönetmeliği Madde 6 – (4) göre, “Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.” hükmünün uygulanmasını talep ediyoruz. Bölgede faaliyette olan birçok Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesislerinin yarattığı olumsuz etkileri yaşarken ve gözlemlerken, yenilerinin ilave edilmesi doğal ve sosyal yaşamı yok edeceği açıktır.”
Konu ile ilgili olarak verilen diğer bilgilere göre Soğucak Köyü’nün Istrancaların en önemli su kaynaklarına ve ormanlarına sahip bir yer olduğu, Pazarlı’nın ise Eski İstanbul’a su sağlayan 1653 yıllık dünyanın en uzun su ikmal sisteminin başlangıç noktası olduğu ifade edildi. Kent Konseyi Çevre Meclisi ve bileşeni oldukları Trakya Platformu da şu açıklamayı yaptı:
“Geleceğe ne bırakacağız?”
“Proje yürütücüsü İTÜ’den Prof. Dr. Derya Maktav ve Edinburgh Üniversitesi’nden Prof. Dr. James Crow’a göre bu, üzerinde mühendislik harikası 40 kemer bulunan dünyanın yeni harikasının keşfi. Istırancalar’dan başlayarak İstanbul’a ulaşan 450 kilometrelik sistem antik çağda muazzam bir hidrolik mühendisliği temsil ediyor ve dünya kültür mirası ilan edileceğine kuşku duyulmayan bir noktada. Onlarca kil ve kalker ocağı açılmış ve açılması planlanıyor. Geçmişe, bugüne, ormana, toprağa, suya sahip çıkıp korumazsak, geleceğe ne bırakacağız? Yaşamı savunan, üreten köylümüze dün olduğu gibi, bugün ve yarın her şart ve koşulda, her yerde, her zaman destek olmaya devam edeceğiz. Soğucak, Pazarlı ve Doğanca köy muhtarlıklarına gösterdiği duyarlılık ve kararlılıktan dolayı teşekkür ediyoruz.”

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol