Pancar Kooperatifi’nden miting gibi basın açıklaması

S.S. Alpullu Pancar Ekicileri Kooperatifi 31 Mart 2018 Cumartesi günü Alpullu Şeker Fabrikası önünde basın açıklaması düzenledi. Katılımın oldukça yoğun olduğu açıklamada, 14 şeker fabrikasının satılması kararı protesto edildi.
Burada konuşan S.S.Alpullu Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Ramis Özgen, şeker fabrikalarının satışında gerekli araştırmanın yapılmadığını yapılan araştırmanın da doğru sonuçlar içermediğinin görüldüğünü söyledi.

Alpullu Şeker Fabrikası önünde 31 Mart 2018 Cumartesi günü bir araya gelen S.S. Alpullu Pancar Ekicileri Kooperatifi üyeleri 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesini protesto etti. Katılım yüksek olduğu basın açıklamasını S.S.Alpullu Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Adına
Başkan Ramis Özgen yaptı. Özgen, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.ye ait Alpullu Şeker Fabrikası ile birlikte toplam 14 şeker fabrikasının satılması kararını aldığını ve 14 fabrikanın “Satış” yöntemi ile ayrı ayrı özelleştirileceğini belirterek, 1926’da Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Alpullu Şeker Fabrikası’nın Türkiye’de ilk şeker üreten fabrika olduğunu, fabrikanın 4 yıl aradan sonra geçen yıl Trakya çiftçisine yeniden kapısını açması ve faaliyete geçmesinin üreticiler tarafından memnuniyetle karşılandığını söyledi. Fabrikanın faaliyete geçmesi sonrasında Trakya Bölgesindeki pancar üretiminin 18 bin tonlardan 130 bin tonlara kadar yükseldiğini kaydeden Özgen, ‘Bizler önümüzdeki sene bu rakamın 250 bin tona yükseleceğini beklerken bu fabrikanın satış kapsamına alınması büyük bir hayal kırıklığı yaşanmasına neden olmuştur” dedi. Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamalarda şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili konuştuğunu ve “Türk Telekom'u, Tüpraş'ı özeleştirebilirsiniz ama iş şeker fabrikalarının özelleştirilmesine geldi mi bu konuyu 40 kere düşünmemiz lazım" dediğini anımsatan Özgen, “Ancak gelinen noktada şeker fabrikalarının satışında gerekli ve yeterli araştırmanın yapılmadığı ve alınan kararın doğru olmadığı da anlaşılmıştır” diye konuştu. Şeker fabrikalarının satılması kararı ile birlikte kamuoyunda farklı kesimlerde farklı bilgilerden kaynaklanan çok farklı görüşlerin tartışılmaya başlandığını belirten Özgen, bu tartışmaların; “Devletin şeker fabrikası işletmemesi gerektiği” ve buna bağlı olarak şeker fabrikalarının “kamu mâliyesinin dengesini olumsuz yönde etkilediği” ve şeker üretiminde daha “kârlı” bir işletmecilik anlayışının yerleştirilmesi gerekliliğini dile getiren kesimler ile “Özelleştirme politikaları sonucunda doğacak boşluktan yararlanmak için konuyu kasıtlı olarak yanlış yönlendiren uluslararası kartelin ve pancar şekeri üretim piyasasında ortaya çıkacak pazar boşluğundan faydalanmayı düşünen, çoğunluk pay oranı yabancı menşeli nişasta bazlı tatlandırıcı (NBŞ) üreten firmaların müdahaleleri çerçevesinde yürütüldüğü” şeklinde olduğunu belirtti. Özgen, “Öncelikle belirtmek isterim ki: Şeker fabrikalarının satılması sadece basit anlamda bir fabrika satışı olarak yorumlanamayacak kadar geniş kitleler üzerinde etkisi olan bir konudur. Şeker fabrikalarının satılması pancar çiftçisi başta olmak üzere Türk tarımını ve gıda sektörünü doğrudan ilgilendirmektedir. Pancar üreticisi ürününü sadece kendi bölgesindeki fabrikaya satabilmektedir. Depolanabilir nitelikte olmayan şeker pancarının uzak mesafelerdeki fabrikalara taşınması da ekonomik değildir. Bu nedenlerle şeker fabrikaları, pancar çiftçisi açısından bölgesel tekel niteliğinde bir yapı arz etmektedir. Ehil ellerde idare edilmeyen fabrikaların çiftçiyi zarara uğratması, çiftçiyi küstürmesi ve orta vadede fabrikanın kendi bölgesindeki pancar tarımını bitirmesi kuvvetle muhtemeldir. Şeker fabrikalarının satılmasında pancar çiftçisi ve fabrikaların kader birliği içerisinde hareket etmesi doğası gereğidir. Pancar şekeri fabrikalarının hem devlet hem de özel sektör tarafından işletilmesi tercih edilen bir uygulama değildir. Çiftçi kuruluşları günümüzde dünya ekonomik örgütlenmesinde rolleri tartışılmaz hale gelmiş bulunmaktadır. Çiftçi kuruluşlarının işletmecilik faaliyetlerinde üstlendikleri etkin görevler hem ekonominin canlanmasına hem piyasanın düzenlenmesine hem de istihdam yaratılmasına hizmet etmektedir” diye konuştu.
Bölge dışından pancar teminine
müsaade ediliyor
“Fabrikaların satışına ilişkin İhale şartnamesinde yer alan şirketlerin şeker fabrikalarının bölgesi dışından da pancar teminini mümkün kılan hüküm, pancar çiftçisinin bölgesel pazar güvencesini ortadan kaldırarak hem üreticiyi hem de pancar üretimini olumsuz etkileyecektir” diyen Özgen, “Çünkü şirketler bu hükme dayanarak ucuz hammadde temini için başka bölgelerin üretim desenini ve münavebe disiplinini bozacaktır. Bu durumda toprak ve yeraltı kaynakları hızla tükenecek, pancar üretiminde hastalık ve zararlılar baş gösterecek ve bu bölgelerde orta ve uzun vadede pancar tarımı yapılamaz hale gelecektir. Beş yıllık üretim zorunluluğundan sonra sektörün geleceği belirsizdir. Beş yılsonunda fabrikaların kapatılmasında herhangi bir engel olmadığı için, fabrika arazisinin değerinin fabrika maliyetinin üzerinde olduğu yörelerde arazi rantçılarının faaliyet konusu haline gelmesi veya bu kotayı NBŞ üreten fabrikaların satın almasının önünde hiçbir engel yoktur. Ayrıca; beş yıldan sonraki süreçte fabrikaların kapanması dolayısıyla ortaya çıkacak olan pancar şekeri açığı doğrudan NBŞ tarafından doldurulacaktır. Böylece, sağlıklı olmadığı tüm dünya tarafından ısrarla dile getirilen nişasta bazlı tatlandırıcı kullanımı artacağından ‘toplum sağlığı’ da olumsuz yönde etkilenecektir. Uluslararası gıda tekeli konumundaki Cargill firması ülkemizdeki şeker piyasasının durumunu tartışan bir raporu kaleme alıp ilgili Bakanlığa sunmuş bulunmaktadır. Nişasta bazlı şeker alanında ülkemizde tekel konumunda bulunan Cargill, bu raporu ile ülkemizin tüm şeker üretim olanaklarını ele geçirmek istediğini açıkça dile getirmekte, Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllardan bugüne kadar en büyük emelimiz olan ‘üç beyazlar’ alanında dış bağımlılıktan kurtulma ve en zor günlerde halkımızı besleyebilme hedefini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır” şeklinde konuştu.
Özgen, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Şeker pancarı, istihdam sorununa çözüm olabilecek en önemli üründür. Çapa ve hasat dönemlerinde 250 bin tarım işçisi ve az topraklı çiftçiler ile işsizlere 100 gün süreyle iş imkânı sağlar. Çevresel en önemli katkısı bir dekarının ürettiği oksijenin eşit orman alanından 3 kat fazla olmasıdır. Şeker pancarı, yüksek oranda tarımsal girdi kullanımı gerektiren bir bitkidir. Bu nedenle yan sektörlerin gelişmesine en fazla destek sağlayan, en önemli sanayi bitkisidir. Şeker pancarı tarımı ve Şeker sanayi kendi sektörü dışında taşıma sektörüne de yılda yaklaşık 25-30 milyon ton iş hacmi yaratmaktadır. Bu yönüyle şeker pancarı, tarım ve endüstri kesiminde yarattığı geniş istihdam alanı ile etkin bir sosyal boyut kazanmaktadır. Pancar, dünyada olduğu gibi ülkemiz şartlarında da katma değeri en yüksek üründür. Yetiştirildiği alanlarda diğer ürünlere göre dört kat daha fazla katma değer sağlamakta, şeker pancarı ve pancar şekeri sanayii ülkemize yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmaktadır. Fabrikaların satılması sonrası kapanması durumunda fabrikalarda fiilen çalışanların yanı sıra, fabrikaların hinterlandındaki on binlerce çiftçi ailesi ile birlikte, bölge hayvancılığı, nakliyeciler, esnaflarda olumsuz etkilenecektir. Ben iddea ediyorum ki satılacak 14 fabrikanın en az 10 tanesinin faaliyetine devam etmesi mümkün değildir. Kapanmaları kaçınılmazdır. Bu durumdan milyonlarca kişi etkilenecek, işleri ve aşları tehlikeye girerek KAOS yaşanacaktır.
Yanlış satış uygulamalarının yaratacağı milli hasarları bertaraf etmek hiç kolay değildir. Tarımsal işletmelerin özelleştirilmesi kapsamında yapılanma veya yönetim modellerinin ortak noktasında tek bir gerçek vardır. Bu da üreticilerin, çalışanların ve sanayicilerin de içinde bulunduğu bir model olmadan sektörün sürdürülebilmesinin mümkün olmadığıdır. Bugüne kadar Sümerbank, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Tekel gibi daha nice tarım ve gıda KİT’lerindeki özelleştirme örneklerini ülkemiz acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Bu özelleştirmeler sonucunda özellikle ülkemiz hayvancılığının bugün geldiği noktada yapılan hata fark edilmiş ve Et ve Süt Kurumu oluşturularak bugüne kadar yaşanan kayıplar telafi edilmeye çalışılmaktadır. İhale şartnamesinde bulunan hüküm gereği özelleştirilecek 14 fabrikada şeker üretiminin Beş Yıl süre ile devam ettirilmesi zorunlu tutulmaktadır. Öngörülen ceza caydırıcı olmadığı için üretimin bu fabrikaları alan kişiler tarafından sürdürülüp sürülmeyeceği, şeker üretiminin yapılıp yapılmayacağı tümüyle alan kişilerin inisiyatifine bırakılmış durumdadır. Beşinci Yılın sonunda şeker üretiminin ne olacağı konusunda da herhangi bir hüküm yoktur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini düzenleyen şartname bu anlamda hem şeker hem de pancar üretiminin sürdürülebilirliğini güvenceye almaktan yoksundur. Tüm şeker pancarı üreticilerin temsilcisi olarak bizler; Fabrikaların özelleştirilmesinde varlık satışı yönteminin tek yol olmadığı görüşündeyiz. Dünyadaki gelişmiş ülke örneklerinden de yola çıkarak (ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere, Polonya gibi ) ve şekerin stratejik önemi göz önünde bulundurularak ülkemiz açısından fabrikaların çiftçi kuruluşlarına işletme devri yöntemiyle özelleştirilmesinin daha doğru bir metot olduğu görüşündeyiz. Zira, fabrikalarla kader birliği içerisinde girmiş olan pancar çiftçisi, pancardan kaybederse fabrikadan, fabrikadan kaybederse pancardan kazanarak tarım-sanayi ittifakının önemli bir parçası olmuş olur. Böylece şeker pancarı tarımının, dolayısıyla şeker fabrikalarının çalışmasının sürekliliği sağlanmış olacaktır. Halihazırda çiftçi kuruluşları eliyle yönetilen 5 fabrikanın ülkemiz ekonomisine katkıları göz önünde bulundurulacak olursa bu konudaki ısrarımızın ülkemizin hayrına olduğu açık seçik ortaya çıkacaktır. Tüm bu nedenlerle Şeker fabrikalarının satış kararının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Sektörün geleceği için ve gıda güvenliği açısından satışların yapılmaması, mutlaka satılacaksa da ehil ellere, yani ABD ve AB örneklerinde olduğu gibi işletme hakkı Pancar Kooperatiflerine devredilmelidir. Bizim kıymetli arazilerle işimiz yoktur. Talebimiz işletme hakkının ve kotaların bedelsiz olarak bizlere devredilmesidir. Talebimiz ve beklentimiz bu yöndedir. Kısacası bu şartlar altında gerekli altyapı oluşturulmadan sadece hazineye gelir sağlama amaçlı yapılacak satışlar sektörün sonunu getirecektir ve siyasilerin de aldıkları bu kararın sonuçlarını iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
Bu mesele siyasi veya parti meselesi değil, milli bir meseledir. Her kesimden her insanın meselesidir. Çocuklarımızın, torunlarımızın meselesidir. Sonuç ne olursa olsun bizim tavrımız bellidir. Bu fabrikalar tabiatı gereği üreticinin içinde olduğu modelle işletilmelidir. Bugün her ne olursa olsun eninde sonunda geleceğimiz nokta şeker pancarı üretenlerin şeker sanayinde de işletmeci olarak yer alacağı bir üretim organizasyonu olmalıdır.”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol