PERSLERİ TRAKYA'DA SOLUKLANDIRAN KAYNARCA'NIN TEAROS KAYNAKLARI

M.Ö. 512 yılında Persler yani Güney İranlılar Boğazlar'dan, Asya'dan, Avrupa'ya geçen ulus olmuşlardır. Bu Daryüs'ün Krallar Kralı olduğu zamana rastlıyor. O yıllarda Boğazları geçen bir ulus olmak olağanüstü bir başarıdır. Helenler (Eski Yunanlılar), Romalılar Boğazları geçmeyi denemişlerse de başaramamışlardır.
Zamanın tanınmış mimarı Mandroklees gemileri yanyana koyup köprü yapmış, bir rivayete göre 600 bin askeri İskitlilerle savaşmak üzere Asya yakasından Avrupa yakasına geçirmiştir. O sıra İskitler Balkanlar'da yaşıyorlardı. Zaman zaman Güney Trakya'ya yani bugünkü Türkiye Trakyası'na sarkıyorlardı. Mobil bir ulus idiler. Yaşadıkları yerde bu ulusu bulmak mümkün değildi. Nitekim Daryüs'ün ordusu Balkanlar'a geldiğinde İskitler bilindikleri yerde yoktular. Bunun üzerine Daryüs İskit Kralına bir mektup yazarak, "Neredeysen ortaya çık savaşalım" demiş ise de İskit Kralı buna "Benim Vatanım yok ki senin istediğin yerde olayım" diye yanıt vermiştir.
Daryüs ordusu ile Menzil Merkezlerinde konaklayarak Trakya'yı ne kadar zamanda geçtiğini bilmiyoruz. Vize-Pazarlı Köyü arasında ordusunu istirahata çektiğini, burada Karpuzkaldıran Kaynağı'ndan su içtiğini biliyoruz. Daryüs bundan sonra Kaynarca (YENE) Ovası'nda, Tearus Kaynakları başında kalmıştır. Tarihin Babası Heredot,Daryüs'ün burada 3 gün kaldığını, neden 3 gün kaldığı hikayesi ile anlatmıştır.
Bunun anısına Kaynarca'ya bir anıt dikmiştir. Anıta, Kaynarca'da soğuk ve sıcak akan Tearus Kaynakları'nın cazibesinden kurtulamadığını yazdırmışdır. Ancak başka Bilgi Kaynakları Daryüs'ün Kaynarca ve çevrede imar çalışmaları yaptığını yazmaktadırlar. Kaynarca o yıllarda şifa aranan yerdir. Trakyalılar hem şifa bulmak, hem eğlenmek için Kaynarca'ya gelmekte, Tearus'un soğuk-sıcak akan kaynaklarından içerler, yıkanırlar, hastalıklardan, günahlardan arındıklarına inanırlardı. Kral Tearus'un kaynakları yalnız Kaynarca'dakiler değildir. Pınarhisar, Erenler(Tekke) ve Poyralı Kaynakları da Tearus Kaynakları'nın uzantılarıdır.
Kaynarca Belediye Başkanı Sayın Serdar Türker tanıdığım biridir. Genç enerjik ve aynı zamanda hizmet üreten bir Başkandır.
Hizmetleri ile Kaynarca'yı tanıtacağını söylemektedir. Kaynarca Helenistik bir kasabadır. Helenler'den sonra Romalılar, Bizans ve Osmanlılar'dan kültürler taşımaktadır. Kaynarca tanınmayı gerektiren özelliklere sahiptir. Bu nedenle kısa bir tarihi, turistik özellikleri yazılmalı, çarpıcı tarafları öne çıkarılmalıdır. Bugünkü durumu Kaynarca'nın gereği kadar tanınmasına yetmez. Kısaca Kaynarca'yı bütün yönleri ile ele almak, reklam etmek lazımdır. Sanıyorum Rum-Yunan yazarlardan Kaynarca'yı anlatanlar olmuştur. Bölgenin Hristiyanları bazı dini törenler için buraya gelirlerdi.
Kaynarca geçmişte yörenin KÜLTÜR VE EĞLENCE merkezi gibiydi. Kaynarca'nın geçmişi geleceğe ışık tutacak özellikler taşımaktadır.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Gene aynı... Kulaktan dolma bilgilerden derlenmiş bir yazı. Yazıyı düzeltmek için yeniden yazmak gerek ! Yalnız şu bir noktaya değinmek lazımsa... Herodot'un yaşadığı çağda Tearus denen söz konusu su Kaynarca olabileceği gibi Pınarhisar veyâ Vize dahi olabilecektir. Tahminlerse daha çok Vize üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Halen bu burasıdır diye kestirip atmak mümkün değildir. Tearus herhalde Yunus Emre'nin mezarı gibi paylaşılamayacaktır !

  2. Sayın Trakyalı Nazif hocanın yazılarına verip veriştirmek gibi bir huy edindiğinizi farkedebiliyorum. Onu kulaktan dolmalıkla suçlarken sizin muhabbet de bilgiden dayanaksız gidiyor yani. Senin yazım üslubun çok daha kahve ağzı. Tearus ne yahu ? Hocayı kulaktan dolmalıkla suçluyorsun "tahminler" üzerine kaynakların yerinin Vize bile olabileceğini savunuyorsun. Onu nasıl hangi kaynağa kimin tahminine dayanarak daha doğru kabul ediyorsun ?

  3. Bir Diğer Trakyalı 02 Mart 2018 Cuma 19:04:51

    Diğer Trakyalı tarih konuşulur. Sokrat ve Eflatun ilişkisi üzerinden "söylenen" ortaya konulunca herkes dut yemiş bülbül kesiliyor ama konu başka yerlere geldiği zaman istemezükçülük baş gösteriyor. "Tarih" ağrı kesici değildir. Bir savaşın 50 metrelik iki farklı cephesinde bile yaşananlar bambaşkayken biri birini biri de diğerini kulaktan kulağacılıkla itham ediyor. Nazif Karaçam sevenleri tarafından her ne kadar sık sık kutsanıp nostaljisi yapılmaya çalışılan ve hem donanım hem anlayış ve hem de muhakeme açısından zayıf ve tabiri caizse züğürt tesellisi bir "tarihçi". Bir Trakyalı burada "tenkit şuuru" bakımından değil de ileri sürdükleriyle gayet makul ama yine de bu resmen çarkta dişli kırmaktır. Neyse ne uzaktan görünen bir dağ ne de dağın tepesindeki kar yüzünden mevsim kış...

  4. Yazıyı öyle süslemişin ki ikna oldum bi Trakyalı. Nazif Karaçam ben tarihçiyim demiyor zaten. Ama araştırıp biriktirdiklerine en azından kıymet verilip kapısı çalınıyor. Kırklareli tarihini çalışan bilim adamlarından önerilerde bulun da oraya bakalım.