ÖZGÜR BÜYÜSÜN

Bir akşamüstü Dernekten geliyordum, bahar güneşi uzatarak her yana ışıktan ellerini yeni bir baharın müjdesini veriyordu yeni, açmış çiçeklerin kokuları ile dört bir yana. Böcekler çiçekler de bunu hemen sezmiş ve kimisi çiçek açan dallara, kimisi camlara vuran akşam güneşinin olduğu her yerde.
Yol boylarında, kaldırım kenarlarından boy uzatan ısırganlar, otlar, hepsi kış uykusundan uyanıp yeni gelecek baharın tadını çıkarıyorlar griden yeşile boyanan elbiselerinin içinde.
Nereye göz atsa insan, gönlü gözü açılıyor doğanın bu çömerliği karşısında.
Okuldan çıkan çocuklar bir birlerini ite kaka, bu kaldırım benim, diğerini kimseye vermem der gibi kaplamışlar sokakları.
Gözlerinde ne keder, ne hüzün, ne de yarının kaygısı.
Onlar da ayni bahar ayında kaldırım aralarından fışkıran otlar gibi hür ve gürbüz.
Gönlünce koşup tozuyorlar yorulduklarının bile farkına varmadan.
Onların biraz daha ardında dört beş öğrenci bir köpek yavrusunu taşlamaya çalışıyorlar.
Aralarında da bir kız öğrenci var ki 5 erkeğe bedel.
Küçük köpek yavrusuna savurduğu erkeksi küfürlerle gelenin geçenin dikkatini çekiyor.
Kimisi Allah, Allah, deyip boyun büküp geçiyor, kimisi onlara bakmaktan önünü göremiyor olsa da, kimse ağzını açıp da bir söz etmiyor. Aslında hiç de susan bir millet değiliz ama belki de gördükleri tablo karşısında lal oluverdi insancıkların dilleri, kim bilir?
Bir aralık genç bir erkek el işareti ile durun dercesine onlara doğru koştu, koştu ama kız öğrenci yapıştırdı cevabı.
Gelin beraber kovalım köpeği belli ki hoşunuza gitti deyiverdi.
Bu öğrenciler 14- yaşından fazla olmadıkları belliydi, üstelik okuldan da yeni çıkmış bulunuyorlar.
Sokak ortasında zararsız bir hayvanı taşa tutan bu öğrencilerin ve densizce erkek gibi küfürler savuran bu kız öğrencinin ne annesi ne de öğretmenin yerinde olmak kimse istemez.
Bu yaşta olmalarına rağmen, büyüklerine saygıyla, küçüklerine sevgiyle, hayvanlara da insan gibi yaklaşmayı hala öğrenmedilerse vay bize vaylar bize.
Bu çocuklar yarınların doktoru, mühendisi, öğretmeni olabilirler.
İşin en can alıcı yanı da hepsi birer anne –baba olacaklar değil mi?
Onların vereceği terbiye ile yetişecek çocuklar onlardan farklı kültüre nasıl sahip olacaklar ki?
Türkiye’ye geldiğimiz yıllarda oğlumun bir öğretmenini anımsadım şimdi.
Öğrencilerine öyle garip hitap ediyordu ki, hala aklıma geldiğinde o günlerde bulurum kendimi.
“Otur pis herif, kalk pis herif, eşek oğlu eşek yaklaş bana”sözleri ne kadar yerle bir ediyordu bir öğretmeni de, insanı da.
Kendisi de biliyordu bir öğretmen olarak bu sözlerin ağzına hiç mi hiç yakışmadığını ama alışkanlıklarından geçemiyordu.
Şimdi de kimi gençlerde bu gibi davranış bozukluklarının arttığı fark ediliyor nereden bakarsak bakalım.
Henüz vakit geç sayılmaz, biraz tedbir, biraz sabır ve sevgiyle, dilediğimiz gençliği belki geri alabiliriz.
Böylesine başı bor bırakmaların sonu felaket olabilir.
Bu konular aslında hiç birimize yabancı değil, eş dost arasında her zaman dile getirilenlerden.
Kimi veliler ise “varsın özgür büyüsün, bizim gibi baskı altında kalmasın” diyebiliyorlar çocuklarının her türlü davranışına.
Zannımca biz özgürlüğün de tam anlamını bilmiyoruz galiba.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol