ONUR VE SEVGİ YORGUNU BİR KÖY: TOPÇULAR

Güzel insanlar diyarıdır Balkanlar.
Türkiye'nin Balkan kolu da bir o kadar.
Kırklareli'den öte, Kofçaz'a doğru ilerlerken, Balkan'a, Balkanlara doğru gider yol.
Çoğunluk ve yoğunluk olarak Bektaşi diyarıdır. Bedrettini'dirler. Yani buralar Bedrettini Bektaşileri'nin yerleşim alanıdır.
1402'deki savaşın ardından yaşanan çetrefilli dönemde bir Şeyh Bedrettin ve hemen yanında Torlak Kemal ile Börklüce Mustafa, öne çıkan isimler. Bu iki isim Bedrettin'in en yakınları, yoldaşları, amaçdaşları.
Şeyh Bedrettin'in ardından…
Elbet bıraktığı bir çığır var. Bedrettin'in izinden yürüyenler var.
Nasıl ki Atatürkçü insanlar yalnızca Atatürk döneminde yaşayan insanlar değillerse, nasıl ki Atatürkçü olmak için illaki Atatürk döneminde yaşamış olmak gerekmiyorsa…
Fatih zamanında Balkan yöresinde yaşadığı ve Topçu Subayı olduğu varsayılan nam-ı diğer Topçu Baba adıyla anılan, asıl adının Mahmut olduğu söylenen zat, buralarda ömür sürmüş, buraların insanlarıyla iç içe, gönül gönüle yaşamış.
Zannımca Topçu Baba, Şeyh Bedrettin'in ardıllarındandır ve buranın, bu yörenin insanı o yüzden Bedrettini'dir.
Pınarhisar'ın Erenler köyündeki Binbiroklu Ahmet Baba türbesinin sakini, Topçu Subayı Mahmut'un biraderi diye kabul edilir. Binbiroklu Ahmet baba da subaydır. Devletle ilişkilerini hep olumlu, uyumlu ve sıcak tutar. Biraderi Mahmut'u da zaman zaman uyarır: "Devlete asileşme. Devletle cebelleşme. İyi geçin!" der.
Mahmut, bu uyarıya uymaz. "Ben yanlış işler yapmıyorum. Halkla birlikte hareket ediyorum. Halkın aydınlanması ve huzuru için elimden geleni yapıyorum!" diye karşılık verir. Demek ki, Bedrettin yolunun iyi bir izleyicisi ve uygulayıcısıdır.
Bu yörenin tarihini çok daha bilinçli, daha gerçekçi araştırmak, didiklemek gerekiyor. Mışmış'la, mişmiş'le bir yerlere varılamıyor. Sağlıklı sonuçlar elde edilemiyor.
Amuca topluluğunun nereden geldiği, köklerinin nerelere dayandığı konusunda hemen aklıma geliveren üç dört duyum var. Birileri Kars taraflarından gelindiğini söylüyor. Başka birileri Bulgaristan'dan, hemen sınırın öbür yanından beri geçildiğini söylüyor. Bir başkaları, köklerin Konya taraflarına dayandığını belirtirken…
Sözde Fatih'in amcaoğullarından olduklarını…
Dış görünüş olarak esmer, iri yarı, Doğu Anadolu tipine uygun anatomik yapı sergileyen bu insanların gerçek kökeni nereye dayanıyorsa ve Bektaşi kültürünün nüvesini nereden alıyorlarsa artık…
İşte…
Bu köylerden biri: Topçular.
Çok uzun yıllara dayanan bir gelenektir Topçular köyündeki "Topçu Baba Kurbanı". Ne zaman başladığını bilen var mıdır bilmem. Ben bildim bileli yapılıyor. Her yıl, ot orak çıkmadan, ilkyaz işleriyle yaz işlerinin aralandığı bir sırada yapılır. Bu da haziran ayına denk gelir ki felekten bir an çalmak gibi bişeydir.
Çocukluk yıllarımızda bu etkinlik yalnızca kurban olarak yapılıyordu. Adaklar yapılıyordu ve kurbanlar tığlanıyor, yöre insanı toplanıp pişiriyor, kotarıyor ve yiyordu.
1997 yılında, başta Mustafa Can ve Beyci köyünden Hasan Karaca, Topçular'dan Şerif Bodur olmak üzere birkaç aklıbaşında, iyi yürekli insan bir araya gelerek "Topçu Baba'yı Anma Kültür ve Sanat Derneği"ni kurdular.
Yapılanlar, 1998 yılında ilk kez, salt "kurban etkinliği" olmaktan çıkarıldı. Kurulan dernekle başlayan yeni süreç, yeni bir açılım getirdi.
1998 yılında ilk kez bu gelenek, sazlı sözlü, deyişli, nefesli ve semahlı bir yapılanmaya, kültür sergilemeye, kültürel paylaşıma dönüştürüldü.

Bu etkinlik için başta yönetim kurulu olmak üzere, Topçular köyü ve köylüsü, top yekûn harekete geçer. Bu kültüre dahil olan tüm komşu köyler, etkinliğin içinde bulunur ve ellerinden geleni yapar. Her yıl büyük bir telaş, tatlı bir yoğunluk yaşanır.

Yıl 2015.
Topçu Baba etkinlikleri yine yaşandı. 18.'si yapıldı.
13 Haziran 2015 cumartesi sabahı, saat 08 sonrası…
Etkinlik için yoldayım. Tepeyi tırmandım. Malal pınarının yakınından inişe geçtim. Ne zaman ki karşımda bir köy belirdi…
Yörenin en küçük, hane sayısı en az, insan sayısı gitgide azalan bir köy…
Bulgaristan'a doğru uzanan dağların son tepesinin yamacına yaslanıp kalmış.
Kırmızı kiremitli, yıllanmış yapılarıyla vakur bir köy. Yorgun belki ama onurlu. Yorgunsa da sevgi ve onur yorgunu bir köy.
İnişin en can alıcı yerinde durdurdum otomu. Vitesten çıkardım şanzımanı, yağım frende ve el frenini de çektim. Bir zaman Topçular köyünü seyrettim.
Kırmızı kiremitleri ve yorgun duvarlarıyla yaşama dimdik direnen köy evleri, alabildiğine mistik bir esintiyle doldu yüreğime. Sanki her biri, bünyesinde Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı, Yunus'u, Şah Hatayi'yi ağırlıyor, her biri o yüce ozanların ve ulu insanların ruhlarını, birim birim, ilmek ilmek hücrelerinde barındırıyordu.
Ülkemin batı bitiminde, sınır dibinde minicik bir köy, kim bilir kaç yüz yıllardır bu içerikli onuru yüreğinde sindiriyordu.
Bir Mehmetalan bilirim, Edremin'in yakınında, Kaz Dağlarının yamacında… Nice onurlu ve güzel insanı yıllardır ağırlayan. Oraya gitmemiş ozan kalmamıştır, Derviş Kemal'dan tutun da Aşık Nesimi'ye kadar, Atilla Erden'den Ahmet Günday'a kadar…
Bir de Topçular bilirim…
Yüzyıllardır insanlara ve insanlığa ev sahipliği yapan, ağırlayan, onurlandıran, canına can katan.
Çok daha tanınmaya ve tanıtılmaya değer, onur ve sevgi yorgunu bir köy.
Akıllı ve vicdanlı insanlar hele bir irkilse, antik bir yöre ve doğal müze oluverir.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Malesef ki yalnış tanıtım en başta yerel basın tarafından yapılıyor. Bu etkinlikler basında 'Topçu Baba Şenlikleri' diye yer buluyor. Bir anma etkinliğine 'şenlik' demek büyük cehalet.