Nükleer santraller terör tehdidi altında

Nükleer enerji ve çevre sorunları hakkında akademik çalışmalar yürüten Araştırmacı, Emrah Akyüz, İğneada'ya yapılması planlanan nükleer santralin uzun vadede çevreye vereceği zarardan öte, olası terör saldırısı neticesinde oluşacak felaketlere dikkati çekti
Araştırmacı Yazar Emrah Akyüz; "Türkiye'nin Nükleer Enerji Politikası ve Terör Tehdidi" adlı makalesinde, Türkiye'de sıkça yaşanan terör olaylarına binaen, ülkemize yapılması planlanan nükleer santrallerin ve özellikle 15 milyon nüfusa sahip İstanbul'a yakınlığıyla ayrı bir öneme sahip olan İğneada'da nükleer santral yapımı planlanmasının büyük felaketlere yol açabileceğini vurguladı. Nitekim son zamanlarda, Doğu illerinde gerçekleşen terör saldırılarının ülkemizin Batı kesimine de kayması bu endişelerin haklılığını gözler önüne seriyor

İngiltere'de bir üniversitede nükleer enerji ve çevre sorunları üzerine akademik çalışmalar yapan bir araştırmacı olan Emrah Akyüz'ün, İğneada'ya yapılması planlanan nükleer santralin Trakya bölgesi için olan çevresel ve sosyolojik etkilerini inceleyen "Türkiye'nin Nükleer Enerji Politikası ve Terör Tehdidi" adlı bilimsel çalışması uluslararası bilimsel bir dergide yayınlandı. Kısa bir süre önce, uluslararası, hakemli, bilimsel bir dergi olan "The Journal of Academic Social Science Studies"de yayınlanan çalışma, ilimizi ve bölgemizi yakinen ilgilendirmekle ilimiz ve bölgemiz insanının bilgilenmesi açısından büyük değer taşımasının yanında, planlanan nükleer santrale olan tepkilerin yersiz olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Emrah Akyüz'ün, Trakya bölgesi sakinlerinin, İğneada'ya yapılması planlanan nükleer enerji konusunda daha fazla bilgiye sahip olmaları adına, bizimle paylaştığı çalışması; bölge insanının, nükleer santralin çevreye vereceği uzun zaman dilimindeki zararların yanı sıra, olası terör saldırılarının yol açacağı felaket hakkında bilinçlenmesi adına büyük önem taşıyor.
Dezavantajları
avantajlarından daha fazla
Emrah Akyüz makalesinde; dünyadaki ülkelerin artan enerji ihtiyaçları doğrultusunda farklı enerji kaynaklarına yönelmekle birlikte; petrol ve doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip olmayan ülkelerin, daha ucuz ve verimi fazla olan nükleer enerjiye yöneldiğini dile getiriyor. Akyüz; fosil enerjinin tükenme riski altında olmasının yanında; en fazla, en kolay ve en ucuz elektrik üreten enerji kaynağı olmakla birlikte, hazır bir teknoloji olması, ithalat yöntemi ile istenilen herhangi bir ülkeye inşa edilebilir olması ve doğal gaz, kömür veya petrol kullanarak elektrik üreten teknolojilere göre çok daha az miktarda karbondioksit salınımına neden olması gibi sebeplerden tercih edilen nükleer santrallerin, sağladığı bu avantajların yanında, insan hayatına verdiği zararlar ışığında, sahip olduğu dezavantajları şöyle özetliyor: "Nükleer santrallerin ürettiği atıkların neden olduğu çevresel sorunlar, yüksek güvenlik standartlarına rağmen riskli bir teknoloji olması (Fukuşima nükleer kazası örneği), nükleer enerjinin temel kaynağı olan uranyumun doğada az bulunur olması belli başlı dezavantajlarını oluşturmaktadır. Aynı zamanda, işletme maliyeti açısından diğer enerji kaynaklarına göre ucuz görünen nükleer enerjinin kurulum maliyetinin çok yüksek olması ve belli bir kullanım ömrünün olması nükleer enerjinin diğer olumsuz yönlerini oluşturmaktadır."
Türkiye aşırı enerji ihracının neden olduğu ekonomik yükü hafifletmek amacıyla nükleer enerjiye yöneliyor
Hızla sanayileşen ve buna paralel olarak enerji ihtiyacı günden güne artan Türkiye'nin enerji kaynakları açısından zengin olmaması sebebiyle, ülkenin, enerji ihtiyacını karşılayan petrol ve doğalgaz gibi enerjileri yurt dışından almak durumunda kaldığının vurgulandığı makalede, Türkiye'nin, ekonomik hedeflerini destekleyecek enerji kaynaklarına sahip olmak, enerjide dışa bağımlılığına son vermek ve aşırı enerji ihracının neden olduğu ekonomik yükü hafifletmek amacıyla nükleer enerjiye yöneldiği ifade ediliyor.
Bu doğrultuda Mersin, Sinop ve son olarak Kırklareli'ne yapılması kararlaştırılan nükleer enerji santrallerinin yöre halkı tarafından sıkça tartışıldığını vurgulayan Akyüz, özellikle, İstanbul'a yakın olması nedeniyle İğneada'ya yapılması planlanan nükleer santralin olası kaza riskine karşılık ciddi tepkilere maruz kaldığını dile getiriyor. Genel olarak nükleer santrallere yapılan eleştirilerin olası kazaların neden olacağı çevre sorunlarına yönelik olduğunu ifade eden Akyüz, Türkiye'nin en ciddi problemlerinden biri olan terörün ve nükleer santrallere karşı olası saldırılar ve bu saldırıların neden olabileceği sosyal, ekonomik, çevresel ve politik sonuçların göz ardı edildiğini dile getirdiği makalesinde şu ifadelere yer veriyor:
Terör saldırısı ihtimali,
çevre sorunlarının
önüne geçti
"Nükleer enerji santrallerinden ilkinin Mersin'in Akkuyu mevkiine, ikincisinin ise Sinop ilinin İnceburun Yarımadası'na yapılması kararlaştırılmıştır. Üçüncü ve son nükleer enerji santralinin ise Kırklareli ilinde bulunan İğneada bölgesine yapılması planlanmaktadır. İğneada bölgesinin nükleer santral için seçilmesi gerek kamuoyunda gerekse bilim adamları arasında çok ciddi tartışmaların vuku bulmasına neden olmuştur. Genel olarak yapılan tartışmalar İğneada'nın doğal dokusunun bozulacağı ya da nükleer santralin neden olacağı çevre sorunları üzerine odaklanmıştır. Oysa ki uzun yıllardan beri terör örgütlerinin saldırısına maruz kalan Türkiye'nin nükleer enerji santrallerine karşı olası terör örgütü saldırı riskinin incelenmesi nükleer enerji politikaları açısından en önemli noktayı oluşturmaktadır. Türkiye'nin, en çok nükleer reaktöre sahip 10 ülkeden ayrılan en önemli özelliği terör saldırılarının içerisinde olmasıdır. Yanı başımızda bulunan Suriye ve Irak gibi ülkelerde yaşanan savaşlar ve terör olayları Türkiye'nin güvenlik riskini daha da arttırdığı bir gerçektir. Tüm bu değerler ışığında nükleer enerji santrallerinin terör örgütlerinin olası saldırılarına karşın güvenlik analizinin doğru yapılması ve buna uygun adımların atılması elzemdir."
Terör örgütleri enerji
hatlarına zarar verdi
"Türkiye Cumhuriyeti özellikle 1980'li yıllardan itibaren çok farklı terör örgütleriyle mücadele süreci içerisine girmiştir. Bu terör örgütlerinin başında gelen terör örgütü PKK, sadece kolluk kuvvetlerine ya da sivil halka değil, aynı zamanda Türkiye için değer taşıyan tüm önemli yatırımlara ve milli servete yönelik yıkıcı ve öldürücü terör saldırıları gerçekleştirmektedir. Hakkâri-Çukurcu'ya giden elektrik iletim hattı direklerinin devrilmesi, İran-Türkiye doğalgaz boru hattının yanı sıra Azerbaycan-Türkiye boru hattının da PKK terör örgütü tarafından patlatılması, örgütün enerji hatlarına karşılık gerçekleştirdiği saldırılara önemli örneklerdir. Şunu belirtmekte fayda var ki, Türkiye, PKK terör örgütünün yanı sıra DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) ve İŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti) gibi diğer terör örgütlerinin de tehdidi altındadır. Özellikle İŞİD terör örgütünün 2013 yılında Reyhanlı'da, 2015 yıllarında ise Suruç ve Türkiye'nin başkenti olan Ankara'da gerçekleştirdiği saldırılarda yüzlerce insan hayatını kaybetmesi bu terör örgütünün ülke açısından ne kadar önemli bir tehdit öğesi olduğunu bizlere göstermektedir. Terör örgütlerinin ayrım yapmadan tüm halka karşı gerçekleştirdiği ölümcül terör saldırıları, nükleer enerji santralleri gibi stratejik kurumlara yapılabilecek olası terör eylemleri riskini daha belirgin hala getirmektedir..
Şunu belirtmekte fayda var ki, kamusal alanda patlatılan bir bomba ya da doğalgaz boru hatlarına karşılık gerçekleştirilen sabotajlar ile nükleer enerji santrallerine gerçekleştirecek terör eylemlerinin doğuracağı sonuçlar açısından karşılaştırılamayacak boyutta büyük farklılıklar vardır. Olası bir terör saldırısı sonrası nükleer santralin patlaması başta kilometre alanın kullanılamaz hale gelebilmesi, binlerce insan hayatını kaybedebilmesi, milyonlarca insan başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanması gibi çok sayıda telafi edilmez kaotik olayların vuku bulmasına neden olabilir."
İstanbul'a çok yakın olan İğneada'ya yapılması planlanan nükleer santralin saldırıya uğraması felakete yol açabilir
"Planlanan nükleer santraller içerisinde en önemli olanını Kırklareli'nin İğneada bölgesine yapılması planlanan nükleer reaktör oluşturmaktadır. Bunun başlıca sebebi ise, Türkiye'nin kalbi olarak nitelendirilen İstanbul'a çok yakın mesafede olmasıdır. Nükleer santralin yapılmasının planlandığı İğneada ile İstanbul arasındaki mesafe yaklaşık olarak 225 kilometredir. İstanbul'un hemen yanı başına yapılması planlanan böyle stratejik öneme sahip bir altyapının olası kaza durumunda ve özellikle de terör saldırısı sonucunda oluşacak ekonomik, siyasal, toplumsal kaosun hesaplanması çok mümkün değildir. Fakat Türkiye'nin sosyal, ekonomik, kültürel merkezi durumunda bulunan, yılda 10 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği ve dünyanın en büyük turistik merkezlerinden biri olan, ülke nüfusunun yaklaşık olarak 1/5'inin yani 15 milyona yaklaşan nüfusu içerisinde barındıran İstanbul'un yanı başına çok ciddi çevre riskleri barındıran ve olası kaza durumunda binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın etkilenmesine neden olabilecek nükleer enerji santrallerinin yapılması güvenlik ve sürdürülebilir enerji politikaları açısından çok riskli durmaktadır."
Terör tehdidi, nükleer enerjiye sahip diğer ülkelerde, Türkiye'deki kadar
büyük değil
"Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahipken yüksek maliyetli kurulum, olası kaza durumunda çevreye ve insanlara vereceği telafi edilemez zararlar, nükleer atık problemleri, uranyumun az bulunan bir madde olması gibi çok sayıda dezavantaja sahip nükleer enerjiye yönelmesi sıkça eleştirilen konuların başında gelmektedir."
"Nükleer reaktörleri inşa eden ülkelerin ortak özelliğine baktığımızda, terör riskinin en alt düzeyde olduğunu görmekteyiz. Başta ABD ve Rusya olmak üzere Japonya ve Fransa gibi en fazla nükleer reaktörlere sahip olan ülkeler, terör saldırılarının hiç olmadığı ya da Türkiye'ye kıyasla çok düşük ve önemsiz boyutlarda olduğu ülkelerdir. Bu ülkelerin sahip olduğu nükleer santrallere ülke içerisinde bir terör riskinin olmaması nedeniyle nükleer reaktörlerin olası terör saldırılarına karşı güvenlik riski de minimize durumdadır. Oysa ki Türkiye, bu ülkelerden yoğun terör tehdidi altında olması nedeniyle tamamen ayrılmaktadır. Güvenlik açığının en ufak düzeyde olduğu bir durum içerisinde bile başta PKK ve İŞİD gibi ölümcül bombalı eylemlere her an girişebilecek terör örgütlerinin, ülkenin istikrarına, güvenliğine ve ulusal birliğine karşı bir eylem gerçekleştirmek için Nükleer enerji santralleri gibi stratejik bir birime terör saldırısı gerçekleştirmesi olasılığı düşük olmayan bir ihtimaldir. Bu nedenle, terör tehdidinin altında olan Türkiye'nin güvenlik riskini minimize etmeden nükleer enerji santralleri inşasına başlaması sadece enerji politikaları açısından değil, ulusal güvenlik noktasında da doğru bir tercih değildir.
Oysaki Türkiye başta güneş enerji olmak üzere rüzgâr ve dalga gibi zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip bir ülke konumundadır. Enerji politikasının rotasını güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yönlendirmesi hem ulusal güvenlik açısından hem de zengin kaynakların kullanılmasının rasyonelliği açısından daha sürdürülebilir olanıdır."

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Çevre sorunlarını anlamamız açısından önemli bir yazı.

  2. Nükleer santraller terör eylemlerini teşvik edebilir