NEREYE KADAR

Edirne'ye bir kitap fuarına davetliydim, on kişilik küçük otobüste yerimi aldığımda, yolcular gelene kadar biraz okumak istedim ve yanıma aldığım kitabın sayfalarına dalıp gittim.
 Son yolcu gelince, otobüs içinde kopan kargaşa beni kitabımın sayfalarından ayırdı.
Son gelen yolcu genç bir bayan, bileti de seksen yaşlarında bir dedenin yanına düşmüş olması onu huzursuz etti ve ben erkek     yanına oturmam diye tutturdu. Muavin ne kadar ikna etmeye çalışsa da Nuh diyen bayan peygamber demiyordu.
Sonunda seksenlik, eli ayağı titrer gözlerinden yaş akar dede kaldırıldı yerinden ve kapı önündeki bir kutu üstüne oturması için yer ayarlandı.
Bu defa da vicdanlı olanlar ayağa kalktı ve bu yaşlı adam buradan düşebilir tehlikesiyle yüz yüze olduğunu dile getirseler de dedenin yerine oturan bayan iki kişilik koltukta tek başına oturup hiç mi hiç çekinmeden sessizliğini muhafaza etti.
Bu gidişata dayanamayan bir üniversite öğrencisi kalktı, yaşlı dedeye yerini teslim etti. Dilindeki sitemlerle, ama sağır ve kör olmak kimi yerde durum kurtarıyor galiba.
Yirmi birinci yüzyıla gireli bir hayli zaman olsa da kimilerimizin halâ, taş devrinde yaşıyor olması çok üzücü bir olay.
Tutuculuğun bu kadarına pes dedirtebiliyor insanlara.
Yolunda zor yürüyen bu yaşlı insan, o erkek yanına asla oturmam diyen bayanın babası veya dedesi olsaydı nasıl bir davranış sergilerdi acaba?
Yoksa kimilerinin maksadı şov yapmaktan mı ibaret diye soranlar olur inşallah bir gün kendilerine.
Bir toplumda kadın-erkek ayrımı yapmaktan daha saçma bir şey yoktur, kadınla erkeğin yanyana yürüyebilmeleri için nice savaşlar verildiğini unutmuyoruz ve unutanlara da saygıyla hatırlatmak istedim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol