NAMAZIN ÖNEMİ VE TERAVİH

Bize can veren, sayısız nimetlerle donatan, varlığımızı sürdürebilmek için her türlü imkânları insanoğlunun hizmetine sunan yüce Rabbimiz’e hamdolsun. Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) evveli rahmet ortası mağfiret sonu cehennemden kurtuluş olarak nitelendirdiği bu ibadet mevsiminde, tutulacak Ramazan oruçlarının yanında ihmal edilmemesi gereken bir diğer farz ibadet beş vakit namazdır. Hiç şüphesiz şükran borcumuzun ifadesi sayılan ibadetlerin başında namaz gelmektedir. Bir ibadet olarak namaz, Allah’ı hatırlamak, O’nu anmak, O’nu yüceltmek ve bize bahşettiği her şey için tabiri caizse O’na teşekkür etmektir.
İslam’dan önce tüm Peygamberler namazla emrolunmuştur. Dinimizde ise beş vakit namaz, Miraç gecesinde Peygamberimiz’e verilen hediyelerin başında gelmiş, İslam’ın şartlarından biri olmuş ve akıl baliğ olan kadın-erkek bütün Müslümanlara farz kılınmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette de namazın farz oluşu zikredilmektedir. Bu ayetlerin birinde; “Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Şüphesiz ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût, 29/45) buyrularak huşu içinde kılınacak namazın insanı hayasızlıktan, çirkin işlerden muhafaza edeceği müjdelenmektedir.
Bir başka ayette ‘Şüphesiz namaz vakitleri belirlenmiş bir farzdır’ (Nisa, 4/103) buyrularak namazın vakitli bir ibadet olduğuna işaret edilmiştir. Namazın vakitli olması kişinin hayatını disipline edeceği; günde beş defa Rabbi ile buluşan, ona rukû eden, O’nunla yakınlık kurarak secde anını yaşayan bir kulun hayatını düzene sokacağı ve bireye yaşama zevki aşılayacağı şüphe götürmez bir gerçektir.
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: “İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak” buyurarak, namazın Müslüman için şart olduğunu ifade etmiştir.
Yine Efendimiz ’in sözlerinden de anladığımıza göre ahirette sorguya çekileceğimiz ilk ibadet namazdır. Hadisi şerifte “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Rabbimiz; kulumun nâfile namazları var mı? Bakınız der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir” ifadeleri, günde beş vakit farz olan namaz ibadetinin hem dünya hem de ahiret hayatı için ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermektedir.
Bizim dinimiz birlik ve beraberliğe, toplu halde yaşamaya ve toplu ibadete çok önem vermektedir. Gerçi günümüzde yaşadığımız malum hastalık dolayısıyla bu güzelliklerden her ne kadar uzak kalsak da cemaatle kılınan namazlar vesilesi ile insanlar birbirleriyle kaynaşmakta bu kaynaşma ise sosyal yaşantının iyi yönde gelişmesine sebep olmaktadır. Bu sebepten cemaatle namaz hususunda hadisi şerifte Peygamberimiz “Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır.” buyurarak cemaatle namaz kılmanın faziletine dikkat çekmiştir.
Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanın elinin kolunun bağlandığı bu rahmet mevsiminde yapacağımız nafile ibadetlerin başında teravih namazı kılmak vardır. Teravih sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelmektedir. Terim olarak, Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaz demektir. Peygamber efendimiz ashabıyla beraber cemaat hâlinde bu namazı kıldırmış, fakat ashabın teravih namazına karşı olan yoğun isteklerini görünce, Allah tarafından teravih namazının farz olacağını düşünüp, ümmetinin de bu farzı her zaman yerine getiremeyeceği endişesi ile cemaatle kılmayı terk ederek yalnız kılmaya devam etmiştir (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 177-178).
Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha uygun olacağını düşünmüş ve sahabeyle istişare ederek bu namazı yeniden cemaatle kılmaya başlamışlardır. Hz. Ömer, halkın sevinç içinde bu namazı kıldıklarını görünce, “Ne güzel bir âdet oldu” diyerek memnuniyetini belirtmiştir (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1). Hz. Ali de bu uygulama sebebiyle “Ömer mescitlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi, Allah da Ömer’in kabrini öyle nurlandırsın.” (Müttakî, Kenzü’l-ummâl, XII, 576) diye dua etmiştir. Yine Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Teravih namazını kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 173) buyurarak teravih namazına teşvik etmiştir. Bu bakımdan teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir.
Yaşadığımız salgın sebebiyle Ramazan ayımız eskiye nazaran daha buruk geçmektedir. Daha önceleri camilerimizde her gece o bayram havasında geçen teravih namazlarımız, yakın komşularımız, uzak komşularımız ve akrabalarımızla yaptığımız o güzel muhabbetli iftar sofralarımız bu sene kurulamamaktadır. Eski ramazanlara özlemlerimiz gittikçe artmaktadır. Buna rağmen bu rahmet ayını fırsat bilip, özellikle beş vakit farz namazlarımıza çok daha önem vermeliyiz. Camilerdeki teravih namazlarından uzak kaldığımız bu günleri fırsat bilip evlerimizi camilere dönüştürüp, ailece teravih namazları kılıp mukabeleler okuyarak, bir dahaki Ramazan ayına bütün bu hastalıklardan, sıkıntılardan kurtularak kavuşabilmemiz için dua etmeliyiz. Bu vesileyle en güzel günlerin içinde bulunduğumuz bu rahmet mevsiminin ülkemiz, devletimiz, milletimiz ve insanlık ailesi için hayırlar getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Abdullah BAYRAKTAR
Din Hizmetleri Şube Müdürü
BİR AYET:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler (in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 2/177)
BİR HADİS:
Yüce Allah şöyle buyurdu: ‘Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katımda vaad ettim. Namazları düzenli kılmayanlar için ise katımda böyle bir vaad yoktur. (Ebû Dâvûd, Salât, 9)
BİR FETVA:
Soru: Teravih namazının cemaatle kılmanın hükmü nedir?
Nafile namazların tek başına kılınması daha faziletli olduğu hâlde, teravih namazının cemaatle kılınması Hz. Peygamberin (s.a.s.) uygulamasıyla sabittir. Nitekim Hz. Peygamber teravih namazını birkaç defa cemaate kıldırmış, ancak daha sonra farz olur düşüncesiyle cemaate kıldırmaktan vazgeçmiştir (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1; Müslim, Salâtü’-Müsâfirîn, 177).
Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha uygun olacağını düşünmüş ve sahabeyle istişare ederek bu namazın yeniden cemaatle kılınmasını başlatmıştır. Halkın vecd içinde bu namazı kıldıklarını görünce, “Ne güzel bir âdet oldu” diyerek memnuniyetini belirtmiştir (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1). Hz. Ali de bu uygulama sebebiyle “Ömer mescitlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi, Allah da Ömer’in kabrini öyle nurlandırsın.” (Müttakî, Kenzü’l-ummâl, XII, 576) diye dua etmiştir. (Fetvalar- Din İşleri Yüksek Kurulu s.201)

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol