MİTOLOJİDE KIRKLARELİ VE TRAKYA -I-

Kırklareli ve bölgesi mitolojik olaylar ve efsane kültürü yönünden zengindir. Tarih öncesi ve sonrası birçok tanrılar, kahramanlar buralarda yaşamışlar, birçok macera ve olaylara neden olmuşlardır. Hatta bölgede birçok köy ve kasaba efsanelere bağlı olarak kurulmuştur. Bu bakımdan Kırklareli ve bölgesini bir Efsaneler Diyarı kabul etmek gerekir.
Söylencelere göre çok Tanrılı insanların olduğu olayların konuşulduğu devirlerde Kırklareli'nin bir atası vardı. İnsanlar ona KIRKLARIN ATASI diyorlardı. Kırkların Atası, Kırklareli'nin batısında kalan Polos Dağı'nda (Yoğuntaş'ta) otururdu. Polos'un da bir tarihi ve bir efsanesi olduğu söylenmektedir. Kırkların Atası zaman zaman Polos Dağı'ndan kalkar, Kırklar'ın yerini, göğünü, ormanlarını, kaynaklarını dolaşır, insanları kutsardı. Fakat daha çok Kırklareli'nin 2 km. kadar güneyinde kalan eski uygarlıklar merkezi Aşağı Pınar'a gelirdi. Burada oturanlar, yöreden gelenler Kırkların Atası'na sunaklarda bulunurlardı. Onuruna, yüceliğine şenlikler düzenlerlerdi. Bilenler, duyanlar böyle anlatırlardı. Bu şenliklerde sazının ve sesinin güzelliği ile ünlü Trakyalı Orpheus'un müziği ve şiiri yankılanırdı. Bugüne endeksli bir süre söylemek gerekirse bunların 3500 yıl öncesi olan şeylerdi. Orpheus'un müziği ve şiiri o kadar etkiliydi ki, Trakya'nın dağlarında, bayırlarında, ocaklarında, ormanlarında, vadi ve akarsularında yaşayan vahşi hayvanları büyülediğine, ezgilerinin ölüme meydan okuduğuna inanılırdı. Müziğin namelerinden, şiirin sözlerinden yaşama sevinci yankılanır, Trakyalı genç ve güzel kızlar, kadınlar çığlık çığlığa olurlar, kıskançlıklarından üstlerini, başlarını yolardı. Onların bu durumuna yürekler dayanmazdı. Bundan KIRKLARIN ATASI'nın da etkilendiği olurdu.
Söylencelerin bir varyantına göre Trakyalı kadınlar Orpheus'un sevgilisi Eurydike'i kıskanırlardı. Ancak sonraları onu anlamaya başladılar. Çünkü Eurydike'i evlendiği gün ölmüştü. Eski sevgilisinden kaçarken bir yılanın sokmasından öldüğüne inanılırdı. O zamandan beri yılanlara soğuk bakılır, yılan ürküntüsünden dudaklar uçuklar, genç yaşta ölen sevgililer için de ağıtlar yakılır, türküler söylenilir, şiirler yazılır.
Orpheus ve sevgilisi, eşi Eurydike'i Trakya'da yüzyıllar boyu süren acılı bir öykü, unutulmaz bir serüven bırakmışlardır. Eurydike'i bir yılanın sokma ile başlayan bu serüven hala devam eder. Orpheus bu onulmaz acı, unutulmaz ızdırap nedeni ile Eurydike'nin mezarı başında günlerce, aylarca, yıllarca ağlamış, acısını sazının müziğinde, şiirin sesinde dağlara, taşlara, kuşlara, Karadeniz'in azgın dalgalarına, Trakya'nın şiddetli rüzgârına söyleyip durmuştur. Bu gün dahi Kırklareli'nin köy ve kasabalarında sevdiklerinin mezarı başında ağıt söyleyen genç kadınlar vardır. Ancak bunu açık değil, sesli yaparlar. Izdıraplarını, gözyaşlarını içlerine gömerler.Orpheus’un yakarışlarına, müziğinin ve şiirinin nağmelerine Trakya’da Kırklareli ve yöresinde mekanları bulunan Aşk tanrısı EROS(AMO) dayanamaz, Euridike’i n mezarı başında ağlayan doğanın acı gerçeğini söyler ve diğer Tanrıların Euridike’i ölüler alemine gitmesine izin verdiklerini söyler.
Ne varki acılar, ızdıraplar bitmez, göz yaşalrı dinmez, müziğin sesi, şiirin sözü değişmez. sevgilisine kavuştuğunu sandığı an yapmaması gereken bir yanlışlığı yaptığı için Eurydike’i yanından duman olup kaybolur. Artık onun için yeni bir serüven başlar.
DEVAM EDECEK...

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Demirköylü Çoban 07 Nisan 2016 Perşembe 14:10:19

    Demirköy ISTIRANCALARDA Traklar yaşarmış yıkık dökük kaleleri taşa oyulmuş yılan figürü hala günümüze ışık tutmaya yetiyor