KİŞİ VE HALKIN EĞİTİMİ ÜZERİNE -II-

Sanıyoruz ki doğulu toplumlarda demokratik gelişmeyi engelleyen sosyal öğe budur. Bu toplumlar bir türlü zekâ ve irade özgürlüğünün mutlu kılacağı siyasal bir düzene giremiyorlar. Girmiyorlar, çünkü kapalı toplum hayatı yaşamaktadır. Böyle toplumlarda ise aydınlanmamış, eğitilmemiş çevrenin baskısı altında kalmış kişilerin içgüdüsel davranışlarla gerçeklere eğildiklerini gözlemekteyiz. Hattâ içgüdüsel anlayış ve davranışlarla yaşayan kişinin hayatında bilinç yerini doğmaların şekillendirdiği bir kadere bırakmaktadır.
Kişinin bu anlayışında tüm gerçekler tanrısaldır. Ona göre gerçeklerin açıklanmaları tanrının iznine bağlıdır. Oysa özgür kişilerin meydana getirdiği açık toplum düzeninde gerçeklerin anlaşılması böyle değildir.
Yalnız, kapalı toplum düzeninden açık toplum düzenine gitmezden önce yığınlara ve kişilere "bu kader değişebilir, daha iyi olabilir, bunun imkânları insanın gerçeğindedir." fikrini verecek bir eğitim sistemini geliştirmek gerekir. Hiç olmazsa yığınları hayatın basit bilgileriyle pekiştirmeli, onları doğmalardan kurtaracak sosyal ve ekonomik imkânları geliştirmelidir. Başka bir deyimle, kişilere ve yığınlara mutlu gerçekleri sevdirmelidir. Aklım ve özgür iradelerin gerçeklerini çevrenin ve dinin baskılarından kurtarmalı, gerçek yaşantının bu dünyadaki dram olduğunu kişiye öğretecek tekniği bulmalıdır. Herhalde bu çağdaş devlet felsefesinin gerçeklerinden ve gereklerinden olmalıdır.
İnsanın eğilimi, gerçeği zekânın yaratıcılığında aramak yolundadır. Özgür insanın mutluluğu buradan gelmektedir. Ulusların uygarlığı nedenlerini bu gerçeğin ışımasında bulmak mümkündür. Yer yüzünde mutlu yaşayış, kişinin ve toplumun aydınlığında, onun umutlarla dolu sosyal yapısındadır. Eğitimin amacı bu aydınlığı sağlamak, zekânın toplumsal fonksiyonunu yerine getirebilmesine ortam hazırlamaktır.
Eğitim, kişi ve yığınlar için zekânın yaratıcı niteliğini evrime yöneltmeli ve bu tekniğin gereklerini yerine getirmelidir. Gerçek bu ve böyle olduğuna göre, kişiyi okuldan sonra kendi kaderi, kendi ekonomik ve sosyal düzeni içinde, eğitimde" yoksun bırakmak olamaz. Esasen kişi mutluluğunu gerçekleştirmekle yükümlü çağdaş devlet, bu sorumluluğu yerine getirmekle ödevlidir. Çünkü çağımızın sosyal ve ekonomik gerçekleri kişi eğitimini gerekli kıldığı kadar, yığınların eğitimini de zorunlu kılmaktadır.
Yaşamak için madde üzerinde fütühat yapan kişiyi çağdaş bilgilerle yetiştirirken, sosyal dengeyi sağlamak için de yığınları ele almak ve yığın yapısının gereklerine uygun bilgileri kendi yapısına kanalize etmek, bu sistemi bulup geliştirmek yine de çağdaş devletin ödevleri arasındadır. Bu bakımdan Dewey'in eğitimi okuldan sonra da gerekli görmesi hem çağdaş devletin ve hem de hayatın realitesine uygundur.
Çağdaş dünya uygarlığında sözü edilen uluslar Dewey'in ilkesine uygun eğitim sistemlerini bulmuş olan uluslardır. Kişinin ve yığınların mutluluğu için eğitimi okuldan sonra da devam ettirmiş olan bu uluslar, halk için gerekli "Malûmat Kültür"ü toplumsal kılmayı başarmışlardır.
Not: Yazının devamı var...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol