KİŞİ VE HALKIN EĞİTİMİ ÜZERİNE -1-

Ünlü Amerikan eğitim bilimcisi Dewey'e göre "asıl eğitim okul terk edildikten sonra başlar ve ölümden önce son bulmasını gerektirecek hiçbir neden de yoktur." Şüphesiz ki gerçek Dewey'den yanadır. Çünkü, hayatın olguları, evrenin tanrısal gerçekleri içinde mutlu bir yaşayış için çaba göstermek zorunluğunda olan kişinin, eğitim doğal haklarındandır. Yer ve zaman ikiliğini bir gerçekte birleştiren dehanın bilimsel kültürünü derece ve derece katlardan aşağıya indirmek, en basit halk adamının anlayışına sunmak eğitimin amaçlarındandır. Kendi gerçekleri, kendi olguları içinde Sısyphe'in kaderini yaşayan kişi, eğitimin bu erdeminden faydalanmalıdır. Kişiyi karanlığın bunalımından kurtaracak ve mutluluğa götürecek yol eğitimden geçer. Kaldı ki yer yüzünde kişinin üstünlüğü hakkına hizmet etmek mutlu bir çabadır. Tanrının tanrı olma hakkını, kişinin gerçek niteliğini yapısında bulunduran akıl ve zekâya bağımsızlık tanımak, karanlığı zorlayan bir faaliyetin imkânlarından faydalar sağlamak çağdaş devlet sorumlarındandır. İmkân ve koşulların oranı derecesinde kişi yeteneklerinin gün ışığına çıktığı kabul edilirse, devlet düzeninde eğitimin önemi daha iyi anlaşılmış olur.
Tarih, zaman ve olaylar zincirinde kişi gerçeğine eğildiğimizde şunu gözlüyoruz ki, aklın ve zekânın gereklerine uymuş, doğru ve namuslu düşünmenin tekniğini bulmuş, kendini doğmalardan kurtarmış toplumlar, aydınlık bir hayatın bilincine varmışlardır. Bu toplumlara bir başka açıdan bakarsak, bunların kişi ve yığın eğitimini gerçekleştirdiklerini görürüz. Şu halde, çevresini hergün değiştirmek, yeniden kurmak, düzenlemek imkânları enerji haline getirmek suretiyle gerçek mutluluğa eren kişiler ve yığınlar için Dewey'in saptadığı eğitim ilkesini uygulamak hayati bir koşul olarak görünmektedir. Esasen bu ilkeyi zaman ve koşul gözetmeksizin uygulayan uluslar karanlığın sınırlarını zorlamışlar ve aydınlığın erdeminde uygarlaşmışlardır. Eğer bu sorun gerçekleşmemiş olsaydı, geri uluslarda olduğu gibi, uygar ulusların da ekonomik ve sosyal kalkınmalarında yığınların can sıkıcı bir sorunu meydana getirdiklerini izleyebilirdik. Ama, eğitimi gerçekleştirmiş uygar uluslarda böyle bir soruna rastlanmamaktadır. Fakat bugün eğitim sorununu gerçekleştirmemiş geri ulusların kalkınmalarını ağırlaştıran nedenlerin başında eğitim gelmektedir.
Hattâ bu uluslarda eğitim sorununu okul çağındakiler için gerçekleştirememiş ve okuldan sonrakiler içinse devam ettirmek imkânını bulamamış ülkelerin siyasal gelişmelerinde yığınların umutsuzluğa düştükleri, istemeden yaşadıkları bir kaderi hayatın gereği saydıkları doğulu toplumlarda izlenen karanlık bir felsefenin gerçeğidir.
Çağdaş siyasal ve toplumsal akımların, ekonomik yetersizliklerin ve aydınlıkla karanlığın çatıştığı bir ortamda kişinin bunalma eğilimine yatkın bulunması ve "bu kader benimdir" yargısına varması korkunç bir soruna yol açmak yeteneğinde görünmüştür.
Not: Yazının devamı var...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol