KONYA STADI'NDA ULUSAL MAÇ

Bir olur…
İki olursa bu olur.
Çok sevdiğim bir söz var: "Bir hatayı bir kere yapan bir insanın, aynı hatayı bir daha yapmamak olasılığı varmış. Aynı hatayı iki kere yapan insanın, o hatayı bir daha yapmamak olasılığı yokmuş."
10 Ekim Cumartesi günü yaşanan Ankara'daki büyük katliamın ardından…
13 Ekim Salı günü Türkiye-İzlanda arasında çok önemli bir maç var.
Dünyanın mı, Avrupa'nın mı bilmem kaçıncı büyük veya görkemli futbol stadıymış Konya'daki.
Sırf bu stadın hatırına mı verildi bu maç oraya?
Hadi öyledir diyelim.
Maçın başında, üç gün önceki şiddetli patlayış ve bize bildirildiğine göre 100'den fazla can yitiğinin, yüzlerce yaralanmanın yaşandığı katliam için "saygı duruşu" yapılıyor.
"Saygı Duruşu" bu. Kuralı vardır.
Tüm futbolcular, yerlisi yabancısı, büyük bir huşu içinde saygı duruşundayken…
Seyirci, ıslıklıyor. Konyalı insanlar, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!" diye slogan atıyor saygı duruşu sırasında.
Ankara'da ölen 100 küsur insanı yok sayıyor. Terörist sayıyor. Canları sağ olsun. Bilmiyorlar mı ki bu tutumlarıyla aslında terörü kutsuyor, teröre destek veriyorlar?
Vicdan sahibi insanlar üzülüyor.
Üzerinden genel seçim geçiyor. İnsan ölümüne yanmayan, giden canlara acımayan, o insanları hain, terörist gören, ölümlerini nerdeyse göbek havasıyla kutlamaktan yana olan bu insanlar…
İktidar partisine çok büyük oranda oy ve destek veriyor.
Bunun karşılığını da alıyorlar. Bir ay kadar sonra, bu kez Kasım ayı ortalarında bir ulusal maç daha. Yunanistan'la özel-dostluk maçı. Dostluk bu ya! Bizim Ulusal Marşımız söyleniyor. Ardından Yunanistan'ın Ulusal Marşı'na geçiliyor.
Bizim Cennetlik Konyalılarımız…
Yunanistan'ın Ulusal Marşını, ulusal bütünlüğünü, ulusal varlığını hazmedemiyor, saygı duymuyor, ıslıklamaya, yuhalamaya başlıyor.
Ardından, bu sefer de Fransa'daki terör olayı ve yiten yüz otuz dolayındaki "can" için, ölen yüz otuz kadar insan için yapılan saygı duruşu sırasında, akla hayale gelmedik olumsuz tezahüratlar…
Tüm dünyanın gözü önünde!
Konya Stadı'nda, insan olarak, toplum olarak vicdanımızı yitirdik adeta.
Demek ki, bir ülkede yönetici nasıl davranıyor, nasıl yönlendiriyorsa, halk öyle yönleniyor, öyle tavır alıyor, öyle yapıyor.
Biz artık olaylar karşısında aynı vicdanı, aynı duyguyu, aynı duyarlılığı taşıyamayan, yekpare olamayan ve bütüncül duramayan bir toplumuz. Onun için, en ciddi, en acı, en kanatıcı olaylar karşısında bile aynı tepkiyi veremiyoruz. Birimizin ağladığına öbürümüz göbek atıyor artık. Birimizin hezimeti, öbürümüzün bayramı seyranı olabiliyor.
Her şey, yalnızca "kazanmak" üzerine kurulduğu için mi bu sonuca ulaşıyoruz. Birilerinin acısı, birilerine cici mi geliyor? Birilerinin acısı ve hezimeti, başka birilerine rant mı sağlıyor?
"Fransa" deyince, tabi ki Avrupa, ektiğini biçiyor. İşin bir başka yüzü bu.
Libya'yı, Irak'ı, Suriye'yi darmadağın ettiler. Birileri direksiyonda, dümenin başında. Öbürleri de miçoları. Tamam, bunu biliyoruz.
Ama bizim konumuz bu değil.
Bize n'oldu böyle de, bu denli acılarımızı ve sevinçlerimizi ayrıştırdık.
Yunanistan'mış diye, bir ülkenin ulusal marşına bu denli saygısızlık, bu denli hakaret…
Ölen insanlara bu denli duyarsızlık, duyarsızlığın da ötesinde, sanki onların ölümlerine sevinmiş edası, böyle bir görüntü vermek…
Kalkamayız altından.
Bunu bile bile, bu gerçeği göre göre…
Hadi, bir maç verdiniz, İzlanda maçında durumu gördünüz.
Neden aynı insanlara, aynı hatayı ikinci kez yapmaları için zemin hazırlanıyor, neden fırsat veriliyor?
Ulusal bilincimiz, aklımız, fikrimiz, vicdanımız dumura uğradı demek ki.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol