Hayvancılıkta problemleri anlayabilirsek çözeriz

Evet sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Karlı ve soğuk kış günü kendi karnınız doyurmadan, hayvanlarının bakım ve beslenmesini yaptığınızı biliyorum. Sizin şimdi yaşadığınızı, çocukluğumdan geçtiğimiz Şubat ayına kadar yaşayarak görmüş biriyim. Onun için de önceki yazılarımda başlık atarak, “Kış Olmasaydı Hayvancılığı Herkes Yapardı” dedim. İlimiz hayvancılığının dünündeki başarılarını ve bugün görüp yaşadığımız yetkili kurumların yaptığı yanlışları, anlatmaya çalıştım. Ve hayvancılıkla ilgili bütün birimlerin özeleştiri yaparak, geçmişten ders alarak, “Nasıl yapalım da ilimizi tekrar cazibe merkezi haline getirebilelim?” diyerek düşünmelerine dikkat çekmek istedim. Dedik ya; krizi fırsata çevirmek lazım. Çünkü hepimizin üretime ihtiyacı var. Önce köylerimizin durumunu koyalım ortaya…
Geçmişinde kötü yönetilip, liyakat sahibi olmayan, kendilerini uzun süre Başkanlık makamında tutup, saltanat sürmekten başka düşünceleri olmayan kooperatif başkanları üyelerine borç yükü bırakıp, onu ödemeye mahkûm ettiler. Ve kooperatifleri fes ettirdiler. Şimdi köylerimizde önünü göremeyen yorgun, yaşlı, sırf emekli olabilmek için mücadele eden çizgi üstündeki köylülerimiz ve onların yüzde 90’nı en az lise mezunu, evlenemediği için köyünü terk etmek zorunda kalan ve asgari ücret ile ise girmeye çalışan 1 veya 2 kardeş olan çocukları var. Bizim orman köylerimiz geçmiş yıllarda doğal hayvancılığı yaptı ve başarılı da oldu. 1980’li yılların başına kadar, hem kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik, hem de Suudi Arabistan’a hayvan ihraç ettiğimizi biliyorum. Ama şunu gözden kaçırmamalıyız; Yukarıda yazdıklarımı başaranlar babalarımızdı. Bizim kuşaklar (55-65 yaş arası) çoğumuz 4-5 kardeştik. Köyde her çocuğa iş vardı. Aile kazandığı parayla yatırım yapabiliyor, parayı dışarı kaçırmadığı için hayatını rahat idame ettirebiliyordu. Ama bizim kuşaklar bir yanlış yaptık. Daha doğrusu birileri bizi öyle yönlendirdi. “Modern toplum yaratacağız. İki çocuk yapın” dediler. Bu da köylerimizde sonun başlangıcı oldu. Biz de öyle yaptık. 1 veya 2 çocuk yaptık. Onları okuttuk, evlendirdik. Biz babalar da öle, eksile bugünlere geldik. Yorulduk ve yaşlandık. Ama hala köylerimizde kalıp, hayvancılığı zor şartlarda, yalnız kaldığı için proje üretmeye gücü yetmeyen, günümüz teknolojilerini kullanamadığı için sağlıklı üretim yapamayan köylülerimiz var. Onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak, gençlerimizi de onların yanına katarak, toplu hayvancılık projelerini gerçekleştirerek, krizden fırsat çıkarmamız lazımdır diye düşünüyorum. Çünkü hayvancılık konsepti değişti. Babadan kalma 1930 model ahırlarda, 1970 model kafayla sağlıklı süt ve et üretimi yapılması imkansız. Biz bu yapıyı bozamadığımız için başaramıyoruz.
İkinci Dünya Savaşında, Avrupa yıkılmış, taş taş üstünde kalmamıştı. Adamlar düşünmüşler, taşınmışlar, daha o zamanlar “Birlikte Hayvancılık Modellerini” uygulamışlar ve başarmışlar. Adına ister “kooperatif” de, ister “şirket” de, biz birinden biri olamadığımız için, hala başaramadık, başaramıyoruz. Onlar dünyanın her tarafına satıyor, biz de hep hep alıyoruz. Geçmiş yıllarda birlikte hayvancılığa ihtiyacımız yoktu. Aileler kalabalıktı. Hem kendi evinin ihtiyacını karşılıyorlardı, fazlası kasaplık hayvanını ve sütünü de piyasadaki alıcılara satıyorlardı. Dolayısıyla kendi kendimize yetiyorduk. Geçmişi geriye getiremeyiz. Rahata alıştık. Sayın Cumhurbaşkanımız doğru söylüyorlar; “En az 3 çocuk yapın” diye, ama kimse dinlemiyor. Sonucuna hep beraber katlanacağız. Ya birlik olup başaracağız, ya da devamlı ithalata mecbur kalıp, hep hep pazar olacağız.
Halen kalabalık olup, aile işletmesi olan var. Onlar modernize edilebilir fakat ferdi olarak başarmak, her aileye modern bir ahır ve sağımhane yapmak akıl karı değil, mümkün de değildir. Birbirimize yaslanıp güç alarak, “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz” sözlerini kafamıza yerleştirmeliyiz. Bu gerçeğimizden hareketle, geçmişte köylerimizde çok iyi niyetlerle ve o günlerin çok zor koşullarıyla, kurucularının özgüvenleri ve maddi manevi fedakarlıklarıyla daha 70’li yıllarda mandıralar kurarak, katma değer üreten KOBİ’leri hayata geçirdiler. İlk yıllarında kurucularının çok çalışıp, üretip, az harcamalar yaparak kurulmuş, Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin en güzel örnekleriydiler. Çoğunu arkadan hiçbir bedel ödemeden başkalarının paraları ve emekleriyle kurulan kooperatifleri, liyakat sahibi olmayan yöneticiler sayesinde batırdılar, yaşatamadılar. İlimize kapanan çiftlik ve mandıra mezarlığının yanına, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri de eklendi. Buradan yine başarılı Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerini alkışlayarak tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Başarısız olanların da sebeplerini araştırarak, bir daha aynı hataların yapılamayacağı yeni birliktelik modellerini, yani mal, mülk üretim ve sorumluluğun, tamamıyla kurucu ortakların olacağı, kurucuların haricindeki kişilerin katılamayacağı yeni deyimimizle; “Birlikte Hayvancılık Modeli”ni (Kış şartlarına uygun, ahır ve barınak, modern bir sağımhane yanına süt ürünlerini işleyecek mandıra) Hayvancılık Çalıştayı yaparak, orman köylerimizi de uygulayabilmeyi ümit ediyorum.
1- Gençlerimizi köyde tutarak, köyden kente göçün önlenebileceğini,
2- İstihdam yaratılarak, balık yemesini değil, balık tutmasını öğreterek, dünyayla rekabet edilerek ihracat yapılabileceğini,
3- Orman köylerimizde doğal süt ve ürünlerini işleyerek, KOBİ olup katma değer yaratılabileceğini,
4- Halkımızın özellikle annelerin çocuklarına, arayıp da bulamadığı doğal süt ve ürünlerini üreterek, sağlıklı nesiller yetiştirilebileceğini,
5- Köylerimizin toplu birlikte hayvancılık işletmeleri, köy yerleşim alanlarının dışında kurulacağı için köylerimiz daha temiz ve yaşanabilir yerler olarak, daha çok tercih edilip, köylerimizin, arsalarımızın, arazilerimizin değerlenebileceğini,
6- Kurulacak olan “Birlikte Hayvancılık” projesinde istihdam yaratılıp, gençlerimize iş, hayvanlarım yem ve kaba yem ihtiyaçları için köylümüz üretimine pazar oluşabileceğinin düşünüp, değerlendirmemizin ona göre yapmamız gerektiğine inanıyor ve yineliyorum; “Hayvancılığın problemlerini anlamak, yarı yarıya çözmek demektir.”
Sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Bu hafta da köşemizi doldurduk. Sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol