Hayvancılıkta esas; Hastalıklarla mücadeleden önce, koruyucu tedbirleri uygulamaktır

Evet Sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Bu hafta dokuzuncu yazımı yazıyorum. İlimiz hayvancılığının; dünü, bugünü ve yarını hakkında mevcut olan problemlerini, çözüm önerilerimizi de ortaya koyarak anlatmaya çalıştım. Keşke problemler olmasaydı da “yazmasaydım” diyorum zaman zaman kendime… Ama var olduğunu görünce de tutamıyorum kendimi. Bir işin doğrusunu, yaşamışsam ve yarın ne getirip götüreceğini tahmin edebiliyorsam, susmayı kabullenemiyorum ve yazıyorum.
Tecrübe kazanmak kolay değil. Yaşaya yaşaya, bedel ödeyerek öğreniliyor. Ben de kolay öğrenmedim. Tecrübelerimi kazanırken, bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum; Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın, eski İl Tarım Müdür Yardımcımız Fevzi Topal; köyde işimin çok yoğun olduğu bir zamanda, telefonla beni arayarak; “Hüseyin, yarın Tekirdağ’a seminere gidiyorsun. Yerini ayırttım” dedi. Ben dokuz dereden su getiriyorum, gitmemek için bahaneler üretiyorum. 1990 yılı… Şimdiki imkânlarımız yok. Dolmuşlarla aktarmalı olarak gidiliyor Tekirdağ’a… Bana en son sözü; “Hüseyin sen hiç hayatında profesör gördün mü? Yarın Amerikalı bir profesör tercümanıyla birlikte, ‘Sürü Yönetimi ve Hayvancılıkta Hastalıklardan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanması’ konulu sunum yapacak” deyince benim jeton düştü. Bizde o zamanlar Almanya menşeili ithal, Holstein damızlık gebe düve almıştık ağabeyimle beraber. Hayvancılığı biliyoruz ama biz koyuncuyduk. Süt inekçiliği apayrı ve kendi içinde; sağım, beslenme, sağım hijyeni ve sağım makinelerinin kullanımı, temizliği gibi acemi olduğumuz bir konu. Kendi kendime; “Ben bir daha süt hayvancılığının uzmanı profesör ne zaman görürüm? Hem de Amerikalısını…” diyerek, “Abi gidiyorum” dedim ve gittim. Öğrendim, uyguladım ve hala dua ediyorum; “Allah öğrenmeme sebep olanlardan ve öğretenlerden razı olsun” diyerek…
Geçen haftalardaki köşe yazımda yazdım. Hayvancılıkta esas; hastalıkla mücadele yerine, önce hastalıklardan koruyucu tedbirleri uygulamaktır. Yani köşemde yazarken, bir yerlerde alıntı alarak değil, bire bir yaşadığım, uyguladığım, tecrübe kazandığım konuları yazıyorum. Ve yine rahmetli eski İl Tarım Müdür Yardımcımız Fevzi Topal ve ekibinin; İlimize daha 1990 yılında Almanlarla ortak kurulan GTZ projesinde ekipteki Ziraat Mühendisi Hasan Temel, Veteriner Hekim Şerafettin Uçar, Teknikerler; Necdet Göç, Mehmet Balcı ve Mehmet Üstüntaş, muhtelif zamanlarda işletmelerimizi ziyaret ederler, eksiklerimizi yerinde tespit ederek bizleri yönlendirirler ve hatta; her ineğin kulak numarası üzerinde yazılı steril süt kaplarını, bizlere verip onları yine, teker teker sağıtıp Tekirdağ’daki İl Halk Sağlığı laboratuarına gönderip, analiz sonuçlarıyla bizleri denetleyerek, sebep ve sonuçlarını hep beraber görürdük.
Aradan geçen 28 yılda, hayvancılık yapan köylü kardeşlerim ve “Hayvancılık ile ilgili bütün birimleri” ve özellikle sadece bayramlarda ve özel günlerde gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz Birlik Başkanları; eski günlerin zor şartları içinde, kurucu üyelerin maddi, manevi bedeller ödeyerek kurup size emanet edilen Birliklere ve üyelerine sahip çıkabiliyor musunuz? Sadece Birlik binalarımızı ve personeli değil, üyelerimizin sıkıntılarını yerinde tespit ederek günümüzün ve bölgemizin en önemli sorunu olan; düşük bakterili ve antibiyotiksiz süt üretimini ne kadar başarabildiniz?
İlimizde her ne kadar başarısız, kapısında banka bekçilerinin beklediği çiftlikler var ise de, çok başarılı ve sattığı sütlerini ve mamullerini, ihraç eden takdire şayan işletmelerimiz de var. Bu vesileyle onları takdir ve tebrik ediyorum.
Yukarıdaki yazılardan sebep ile “Dün yapıyorduk, bugün niye yapamıyoruz”un nedenlerini araştırarak, ÖZELEŞTİRİYE DAVET EDİYORUM. BİZ KALİTELİ DAMIZLIK HAYVAN VE SÜT ÜRETMESİNİ, NE ZAMAN BAŞARACAĞIZ? BU GİRDAPTAN NASIL ÇIKACAĞIZ?
Sevgili okurlarım… Sevgili hayvancı kardeşlerim… Bu hafta da köşemizi doldurduk. Sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol