HAYVANCILARIMIZIN HAYVANLARA DEĞİL, HAYVANLARIMIZIN HAYVANCILARA ÇALIŞTIĞI DOĞAL BİR SİSTEMLE, YAKIN GEÇMİŞİMİZE KADAR BAŞARILI OLUNDU

Evet Sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Dün Atamız, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının, bizlere armağan ettiği, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutladık. Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisimizi, bize canları pahasına armağan eden, başta Atamız; Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarını ve yüce Gazi Meclisimizi korumak ve kollamak için bugünlere gelene kadar, canlarını feda etmiş tüm şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet, halen vatanımızı korumak için çarpışırken yaralanan gazilerimize de, Allah’tan acil şifalar diliyorum. Dün de, bugün de, vatanı uğruna canını verecek bir ecdada sahip olduğum için gururu duyuyorum ve konumuza dönmek istiyorum… Havalar biraz soğuk ama kışımızı geçirdik sayılır. Çok az bir zaman kaldı. Büyüklerimiz; “Hıdrellez bir, yaz bir” derlerdi. Sağ, hoş olursak, 6 Mayıs Hıdrellezin birinci günü. Eskiden kuzuların analarından ayrılıp, kendi başlarına ayrı sürü olarak otlatılıp büyütüleceği, erkeklerinin kurban, dişilerinin DAMIZLIK OLARAK büyütülerek TRAKYAMIZA, TRAKYA KIVIRCIĞI olarak dünya markası olarak kabul edildiğini 50 yaş üstü bizler biliyoruz. Ama şu anda yetkili makamlardaki mevki sahiplerinin çoğu bilmiyor. Bilenler de, bilmeyenlere anlatamıyor. ÇÜNKÜ ANLATMAK ZOR İŞ, YAŞAMAK LAZIM.
İLİMİZDEKİ HAYVANCILIKLA İLGİLİ BİRİMLER, ORMAN KÖYLERİMİZDE ÜLKEMİZİ YAKIN GEÇMİŞİMİZE KADAR, KENDİ KENDİNE YETEN YEDİ ÜLKE KONUMUNDA TUTARAK, DEVLETİNDEN İŞ İSTEMEDEN, AİLESİNİ GEÇİNDİREN, İSTİHDAM VE KATMA DEĞER YARATAN KÖYLÜLERİMİZİ GÖRMENİZ LAZIMDI; SIĞIR SÜRÜLERİNİN ARKASINDA SIĞIRTMAÇLARIN, MANDA SÜRÜLERİNİN ARKASINDA MANDACILARIN, ÖKÜZ SÜRÜLERİNİN ARKASINDA ÖKÜZÇÜLERİN, BEYGİR SÜRÜLERİNİN ARKASINDA HERGELECİLERİN, BUZAK SÜRÜLERİNİN ARKASINDA BUZAKÇILARIN, MALAK SÜRÜLERİNİN ARKASINDA MALAKÇILARIN, KOYUN VE KEÇİ SÜRÜLERİNİN ARKASINDA ÇOBANLARIN, KUZU VE OĞLAK SÜRÜLERİNİN ARKASINDA KISIRCILARIN ormanlarda ve meralarda, silaj yok, fenni yem yok, otlatılarak; arpa, çavdar, buğday ve yulaf takviyesiyle, tamamen doğal olarak beslenen, süt ve et üreten, köftecilerde pişen etin, uzak mesafeden mis gibi kekik koktuğunu, hayvanlarımızın sütleri pişerken ve içerken buram buram yeşil çimen koktuğunu, GÖRMENİZ LAZIMDI.
İnanın, şu filmlerdeki zaman makinesinin gerçek olmasını çok isterdim. İlimizin hayvancılığının geçmişteki başarılarını, marka olduğunu, arabaların, traktörlerin, elektrik enerjisinin olmadığı zamanlarda, tamamıyla insan ve hayvan gücüyle, ilimizin “Türkiye’nin Hollandası” konumunda olduğunu, liyakat sahibi olmadan, makam ve mevki sahibi olanlara, göstermek isterdim. Bildiğini zanneden ama eksik olduğunu kabul etmeyen, inek ve koyunu resimlerde, sütü anasının memesinde görmüş, hayvancılığı deneme tahtasına çevirmiş, devletin kendilerine verdiği destekleri heba edip, hayvanlarını telef etmiş, çakma çiftlikçilere göstermek isterdim. Yanlış yerlerde verdikleri çiftlik ruhsatlarıyla, Kırklareli’mizin çiftlik mezarlığına dönmesine sebep olan ilgili birimlerin, makam ve mevki sahipleri, hayvancılıkla ilgili birimlerin başkanları görmeniz lazımdı. İNSANLARIN HAYVANLARA DEĞİL, HAYVANLARIN İNSANLARA ÇALIŞARAK BAŞARILDIĞINI GÖRMENİZ LAZIMDI. Yaşayarak bizzat uyguladıklarımı ve şahit olduklarımı, sözlerle anlatılamayanı, yazarak “Hatırda değil, satırda kalır” düşüncesiyle, “Geçmişimizden ders almak isteyen birileri olur” düşüncesiyle, paylaşmak istedim.
Sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol