HADDİNİ BİLMEK

Ne kadar garip bir dünyada yaşadığımızın, yol aldıkça farkına varıyor insan.
Ne dostu dost, ne düşmanı düşman, menfaat söz konusu olunca, dostlar bile olabiliyor düşman.
"Beni kimse sevmiyor"-diyen insanları tanıdım hayat yolunda ama nedenini düşünenlere rastlamadım nedense.
Sevilen biri olmak için sevmesini bilmek gerekir değil mi?
Sözlerimiz savuruyorsa sağa sola hançerini, bizden üstün gelirse eğer içimizdeki kinin özü, sevmek sevilmek sokağımıza bile uğramaz, yitirilmiş bir cennetin bakıp kalırız ardından.
Yanlış zaman, yanlış kişidir, insanları derinden yaralayan.
O kadar kaygan bir zemin ki zaman, ne zaman kayar gider ayaklarımızın altında kestiremiyor insan
Şiirden anlamayanlar kalkıp şairleri eleştiriyor.
Eline kalem alan ben yazarım diyor.
Bir bakıyoruz ki sonunda at niyetine eşekler nallanıyor
İnsanların kaypak, zeminin kaygan olduğu düşünceleri uykularımızı kaçırsa da, kaypak zemini hazırlayanların biz olduğumuzu unuturuz çoğu zaman.
Çivisi çıkan dünya değil, çıkarlardır insanları insanlıktan çıkaran.
Dün dost diye sarıldıklarımız, bu gün ardımızdan kuyu kazanlar.
Ayrılınca, bir gün beraber yürünen yollar, savrulmaya başlar ortada kirli çamaşırlar.
İçmezde ki o, ego var ya, onu tatmin etmek için halden hale sokar bizi.
Bir de kinle birleştirdiler mi ellerini, denizleri yol sandırır, coşturur dümenleri.
Matematikten haberi olmayanlar, dengeler olmuş en karmaşık bütçeleri.
İşin içinde kendileri varsalar eğer, her şeye çok meraklıdırlar hatta meraktan uyku bile uyumazlar komşuya gelenin kim olduğunu anlamadan.
Gerçekler denizde damla kimsenin ilgi alanına girmiyor artık, yalanlar dolanlar girmiş kolumuza bizi ummadığımızdan fazla cehalete sürüklüyor.
Bu yüzden her gün biraz daha uzaklaşıyoruz gerçeklerden, sevgiden ve insanlıktan.
Yolumuz bilinmezliğe.
Dostlarımız yalan, sevdalarımız yılan oluyor bitince.
Bir fincan kahvenin hatırı şöyle dursun, nice asırları ağlatıyoruz ardımızdan.
Merhamet, hoş görü?
Onlarda neyin nesi?
Kim kaybetmiş ki biz bulalım, kullandığımız her şey sahte.
Dillerimiz, gözlerimiz, sözlerimiz, yeminlerimiz bile.
Sadece inkârdan vazgeçemeyiz, o geçti artık dosaların yerine.
Onun sayesinde, ayaklar baş, yalanlar da başa taç ediliyor.
Herkesin gözünde ufacık çepel ararız, kendi gözümüze giren merteği göremeden.
Kendimizi sevmeyi aşmışız çoktan, biz âşık olmuşuz baştana ayağı bize.
Aşkın gözü kördür derler ya hani, belki de bu yüzden göremiyoruz gerçekleri
O kadar uzak kalmışız ki özümüzden, zor olacak bize dönmemiz geri.
Etrafımızı kıra döke yaşarken, kendimizi, aslımızı harcıyoruz hiç fark etmeden
İnkâr gibi eli bükülmez dostumuz, yalan gibi nice postlarımız olsa da, bilmek istemediğimiz bir tek şey.
Haddimizi bilmediğimiz ortada.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol