GIDA GÜVENLİĞİ KONUSUNA DEVAM!

Gıdalar ve diğer endüstriyel ürünler yoluyla insanlara bulaşan zararlı ve tehlikeli kimyasallar konusunda, derneğimiz genel merkezince yapılan bir araştırma sonunda düzenlenen raporun yorumuna devam edeceğiz.
Gıdalara Bulaşan Diğer Kimyasal Maddeler:
Endüstriyel işlemler sonucu oluşan çeşitli kimyasal maddeler yoğun ve kontrolsüz şekilde gıda üretiminde kullanılarak insan sağlığı ve çevreye zararlı hale gelmektedir. Örneğin; kurşun, kadmiyum, civa, hormonlar, dioksinler, aromatik hidrokarbonlar gibi çevre kirliliği ajanları… Hayvansal ürünlerdeki veteriner ilaç kalıntıları… Gıdaların pişirilmesi sırasında oluşan toksik maddeler… Gıda üzerinde kimyasal tepkimelerle oluşan bileşikler (nitrozaminler)… Kaplar ve ambalajlardan gıdalara bulaşan kimyasallar… Gibi, birçok istem dışı maddenin bulunması gıda bulaşanları olarak adlandırılır. Her gıda maddesi kimyasal kirliliklerden birden fazlasını taşır. Bir çok kimyasal madde insanlar için çok düşük miktarlarda bile olsa son derece toksik etkiye sahiptir.
Ağır Metaller:
Ağır metaller çevreden tahıllara, metallerle kirlenmiş otlarla beslenen hayvanlardan süt ve etlerine, kirlenmiş sulardan avlanılan balıklara veya gıda üretimi esnasında kullanılan araç ve gereçlerden gıdalara bulaşabilmektedir. Ayrıca, ağır metaller, endüstriyel atıklarla yer altı sularına, toprağa ve havaya karışabilmektedirler. Ağır metaller çevre (topraktan-sudan-hava), hayvan yemleri, yalama taşları, gübreler, kanalizasyon atıkları, paketleme materyalleri, madencilik, egzoz atıkları, gıdaların üretiminde kullanılan metalik alet-ekipmanlar, gıda materyalleri, kaplar, metal yüzeyler (metal kova, taşıma tankı gibi) ve diğer metal kaynaklardan gıda kaynaklarına veya doğrudan gıdalara bulaşabilmektedir. Gıdalardan, sudan, çevreden ve havadan insanlara bulaşarak, insanlar üzerinde toksik etkilere veya ani ölümlere neden olabilen bazı ağır metaller şunlardır: Civa, bakır, demir, kadmiyum, nikel, kurşun, arsenik, çinko. Unutulmamalı ki çocuklar ağır metallerin ve bileşiklerinin etkisine yetişkinlerden daha duyarlıdır.
Civa: Civa ile kirlenmiş gıda maddelerinin tüketilmesiyle gıda zehirlenmeleri görülebilmektedir. İnsan sinir sistemi civaya çok duyarlıdır. Sürekli veya yüksek miktarlarda civa etkisinde kalan insanların beyninde ve böbreklerinde zararlara neden olunmaktadır. Kısa süreli cıva buharının etkisinde kalan kişilerde akciğer zedelenmesi, bulantı, kusma, ishal, kan basıncı ve kalp atışında artış, deride kızarıklık ve gözlerde tahriş görülür.
Civa zehirlenmesi sonucu ortaya çıkabilecek diğer klinik bulgular şunlardır: Halsizlik, ağız ve dudaklarda yanma, dengesiz yürüme, işitme ve görme bozuklukları, reflekslerin yavaşlaması ve zihinsel bozukluklardır. Civa ve bileşikleriyle karşılaşılması sonucunda fetus gelişme bozuklukları, bebeklerde ise sinir ve sindirim sistemleri ve böbrek bozuklukları görülebilmektedir. Fetuslar, civaya çok duyarlı olup, beyin zedelenmesine neden olabilirler.
Kadminyum: Maden, çinko tasfiye fırınları ve sanayi atıklarının çevreye boşaltılmasıyla toprak ve nehirlerde yüksek düzeyde kadmiyum kirlenmesi oluşabilmektedir. Kadmiyum ve bileşikleri; porselen, fotoğrafçılık ürünleri, boya (boyar madde ve mürekkep üretimi), cam, tekstil, plastik, flöresanlı boya, elektrik malzemeleri, piller, fungusit, insektisit ve metal alaşımlar ile sentetik polimerlerin üretiminde kullanılmaktadır.
Yapılan araştırmalarda; kadmiyumun birçok sanayi dalında kullanılmasının toprak, hava ve su yoluyla gıda maddelerine bulaşma riskini artırması nedeniyle hububat, patates, yapraklı ve köklü sebzeler, meyveler, mantarlar, sıvı-katı yağlar, et ve süt ürünleri gibi gıdalara kadmiyum bulaşabildiği belirtilmiştir.
Kadmiyumun gıda ambalajı yapımında kullanıldığında asitliği yüksek gıdalarda çözünerek gıdalara geçebildiği saptanmıştır. Sulama suları, içme suları ve toprak yüksek oranda kadmiyumla kirlenebilmektedir. Sigara içenler içmeyenlere göre günde yaklaşık 4 µg daha fazla kadmiyumla karşılaşırlar.
Kadmiyumdan en fazla etkilenen organ böbreklerdir. Yapılan araştırmalarda; böbrekte biriken kadmiyum miktarının 200 mg/kg'a ulaşması durumunda, böbrek fonksiyonlarının bozulduğu belirlenmiştir. Kadmiyum insanlarda mide ve karaciğer zedelenmesi, kemik erimesi, hipertansiyon, mide bulantısı, kusma ve ishal gibi rahatsızlıklara neden olabilmektedir.
Kadmiyumun neden olduğu diğer bir rahatsızlık"İtai-İtai" hastalığıdır. Bu hastalığın belirtileri bel ve kas ağrıları, kemik yumuşaması ve zedelenmesi, kemik kırıkları, kilo kaybı ve görme bozukluklarıdır.İnsanlarda akciğer ve prostat kanserlerinin oluşumunda da kadmiyumun etkisi kesin olarak belirlenmiştir.
DSÖ insan sağlığının korunması için havadaki kadmiyum miktarının kırsal alanlarda 1-5 ng/m3, zirai faaliyetlerin bulunmadığı kentsel ve endüstriyel bölgelerde 10-20 ng/m3'ü aşmamasını önermektedir. Fakat, havadaki kadmiyum miktarının 1 mg/m3 sınırını aşması durumunda, solunum sisteminde akut etkilerinin görülmesinin mümkün olduğu belirtmiştir. FAO ve DSÖ'ye göre; gıdalarla alınabilecek en yüksek kadmiyum miktarı 400-500 µg/hafta'dır.
Nikel: Takılar, piller, seramik, endüstride ve laboratuvarlarda katalizör kaplamaları, maden filizleri, tasfiye fırınları ve rafineri atıkları, elektronik malzemeler ve gıda endüstrisi araç ve gereçleri gibi birçok alanlar en önemli nikel kaynaklarıdır. Kömür ve petrol ürünlerinin yakılması ve bazı endüstriyel işlemler sırasında da nikel açığa çıkabilmektedir.Nikel ile kirlenen hava, su, toprak ve gıdalardan nikel kolayca insanlara bulaşabilmektedir. Her bir sigara 3 µg kadar nikel içerebilmektedir.
Nikel ve nikelli bileşikler deride kaşıntı, tahriş, ekzema ve alerji gibi rahatsızlıklara, boğaz ve akciğer kanserlerine neden olabilmektedir. Havadaki nikel bileşiklerinin solunması sonucunda nefes borusunda tahrişe bağlı zedelenme ile alveoler makrofaj hücrelerinin sayısında artış gibi anormal fonksiyon bozuklukları ve bozukluklar meydana gelebilir. Nikel işinde çalışanlarda astım gibi sorunların yanı sıra, nikelin burun ve gırtlak kanserlerine de neden olduğu kanıtlanmıştır.
Kurşun: Kurşun akü, kurşun bazlı cam, petrol, boya sanayi, piller, elektrik kabloları, seramik renklendirilmesi, silah yapımı, plastikler için stabilizatör, alaşımlar, konserve kutularının kaplanması, insektisit üretimi, boru ve kapların parlatılması gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Endüstriyel atıkların su yoluyla taşınması sonucu denizler, göller ve deniz canlılarına yüksek miktarda kurşun bulaşması gerçekleşir. Yapısında kurşun bulunan borulardan geçen su, gıdaların taşınması ve saklanması için kullanılan kaplardaki kurşun lehimler gıdalara kurşun bulaştırabilmektedir. Motorlu araçlarda kullanılan benzinin yanmasından çevreye yayılan kurşun, boyalardan yayılanın yaklaşık üçte biridir.Kandaki veya yumuşak dokulardaki kurşun miktarının 0.2 µg/ml sınırını aşması durumunda vücutta toksik etki yaratabilir.
DSÖ, sağlık üzerine olumsuz etkilerin gözlenmediği 0.1 µg/ml kan kurşun konsantrasyon limitinin aşılmaması amacı ile; kent havasındaki kurşun konsantrasyonunun 0.5-1 µg/m3olarak hedeflenmesini önermektedir. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar kurşunun sinir sistemi, kan, mide, bağırsak ve böbrekler üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu göstermiştir. Kurşunun üreme organları ve akciğerlerde rahatsızlıklara ve kalp yetmezliğine neden olduğu belirtilmiştir. Kurşunun deney hayvanları üzerinde kanserojenik etkisi saptanmıştır.
Çinko: Çinko doğada sülfit halinde diğer metallerle birlikte bulunur. Galvanize demir kaplar, bronz, pil, sigorta, boya (beyazlatıcı olarak), kauçuk, cam, kağıt, pestisit, fungusit, akü, otomotiv endüstrisi, oyuncak, diş dolgusu, deodorant, kaynak işleri, tıbbi malzeme; dermal ürünler, antiseptikler ve insülin yapımında kullanılabilmektedir. Yapılan araştırmalarda çinko ile ilgili endüstriyel üretimin yapıldığı çevredeki toprak, bitki, ağaç, meyvelerde ve sularda yüksek oranda çinko tespit edilmiştir. Çinko endüstrisi tesisleri gibi sanayi kuruluşlarının sulara boşaltılan atıklardan deniz ürünleriyle ve galvanize kaplardaki içeceklerden insanlara çinko geçebilmektedir.
FDA gıdalarla alınabilecek en yüksek çinko miktarını 0.23 mg/kg gün olarak belirlemiştir. Çinko deriye bulaştığında tahriş edicidir ve kaşıntıya neden olur. Çinkonun toksikolojik belirtileri; bulantı, karın ağrısı, mide krampları, kusma, ishal, ateş, uykusuzluk, terleme, bağışıklık sisteminin zayıflaması, kötü kolesterolün yükselmesi, yorgunluk, uyuşukluk şeklindedir. Deney hayvanları üzerinde kanserojenik etkisi saptanmıştır.
Arsenik: Arsenik cam yapımı, kurşunun sertleştirilmesi, antimikrobiyal madde üretimi, tarım ilacı yapımı, hayvan yemine katkı, antipas yapımı, bronzlaşma ajanı, insan ve veteriner ilaçlarının yapımı, tüfek saçması, fişek, bazı alaşımların yüksek sıcaklıklara direncinin artırılması, radyoaktif izotoplarının tıpta tanı yöntemleri, tütün ve pamuk tarım insektisit üretimi, ahşapların korunması gibi alanlarda kullanılmaktadır. Arsenikle kirlenmiş toprak, su ve havadan gıdalara arsenik bulaşabilmektedir. Arsenik ağır metal olarak sularda farklı miktarlarda bulunur. Doğada normal olarak belirli miktarda arsenik vardır ancak pestisit kullanımı ve sanayi atıklarının çevreye atılması sonucunda toprak, su ve tahıllarda miktarı artmaktadır. Toprağa bulaşan arsenik, bitkiler aracılığı ile insanlara ve hayvanlara taşınabilmektedir. Normalde toprakta 6 µg/g arsenik bulunurken arsenik temelli pestisit kullanımı sonucunda topraktaki miktarı 500 µg/g'a kadar ulaşabilmektedir.
Topraktan, sudan ve diğer çevresel kaynaklardan bitkilere ve tahıllara bulaşmasıyla yüksek miktarlarda arsenik hayvanlara ve insanlara taşınarak zehirlenmelere yol açabilmektedir. Arsenik zehirlenmeleri ateş, şiddetli karın ağrıları, bulantı, kusma, ağız ve boğazda yanma, ağızda metalik tat, boğazda sıkışma, kolera benzeri ishal, bacaklarda kasılma, yüzde solukluk, iştahsızlık, reflekslerde yavaşlama, tırnaklarda çizgiler, elektrokardiyogram bozukluğu, kansızlık, karaciğer büyümesi, gözlerde çökme, soğuk ve ıslak deri, gırtlak ve karın ağrıları, deride siyah lekeler, periferik sinir sistemi zedelenmesi, zayıf ve düzensiz nabız, dolaşım ve kalp yetmezliği, felç, koma ve ölümle sonuçlanabilir. Arsenik kolon, akciğer, böbrek, karaciğer, kemik ve mesane kanserlerine ve damar sertliğine yol açabilmektedir. Arsenik bileşiklerinin özellikle cilde, göze ve solunum yollarına tahriş edici etkisi vardır. İnsanlar her zaman su ürünleriyle (özellikle balıklar), içme suyuyla, şarapla ve diğer gıdalarla yüksek miktarda arsenikle karşılaşabilir. EPA içme sularında bulunabilecek en yüksek arsenik miktarını 10 ppb olarak belirlemiştir.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 05.08.2015
Hüseyin Kahraman

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol