GURUR SARHOŞLUĞU

Bazen dünyaya küserek, çekiliriz ömrümüzün bir köşesine.
Arayanlarımız, soranlarımız da anlaşmışlar sanki ne arar ne de sorarlar.
Oysa canımız hayli sıkkın bir arkadaşla buluşup konuşmanın iyi geleceğini biliriz ama nedense hep karşı tarafın aramasını bekleriz, onlardan da ses seda çıkmayınca, bunalımlara girer ve kendimize ceza verircesine çekiliriz köşemize.
Karşı tarafı cezalandırmak amacıyla bu suskun tavırlarımız baştan bizi vuracağını düşünemeyiz bile. Yalnızlığın doruklarına teslim ederiz kendimizi günlerce, haftalarca, aylarca.
Oysa telefonun tuşuna bir basışla beklediğimiz kişilere ulaşabiliriz. Daima karşı tarafın harekete geçmesini beklemek ne kadar doğru acaba? Bunu hiç düşündüğümüz olur mu?
Ya karşı taraf ta bizim aramamızı beklerse eğer, işte burada arkadaşlıklar yara alabilir hem de hiç farkından olmadan. Bu yaranın adı da (gurur)dur. Tabi ki herkesin kendine ait bir gururu vardır ama haddinden fazla ise önümüze set çekmekten başka işe yaramayabilir.
Yani söz yine doz’a geldi, aşırı dozda her ne olursa olsun bize zarara verendir, o anda gururum verdiği üstünlükle belki de hissedemeyiz sinsi yaralayışları ama alıp başını gittikçe sevenlerimiz bir, bir kendimize gelir ve gurur sarhoşluğundan aydığımız zamanlarda artık arayabilecek kimsemiz kalmamış olabilir.
Sonrası malum, sabaha bağlanmayan gecelerim tek arkadaşı arabesk şarkılar kalır, bazen de içkilere sarılırız, o gece unuturuz belki acımızı ama sabahı yine onunla uyanırız.
Bazen de içimizde ki bu çöküntünün nedenini bilmiyor görünürüz sadece bilmek istemediğimiz için kendimizden de gizleriz.
Kimi kişilerle hayata aynı pencereden baktığımızı bilsek bile, gururumuz yüzünden kaybedebiliriz, belki bazı kişilere çok değer vermiş olsak bile bu duygu sahibine ulaşmadıkça kalbimizde rehin kalacaktır. Oysa kalpler gizlidir görünmez, eğer sevdiklerimize, sevdiğimizi söylemezsek, hissettirmezsek bunu bilemezler ki.
Çok sevdiğimiz birine veya yakın bir arkadaşımıza, uzaklarda olan bir dostumuza bir alo demek beklemekten daha mı zor acaba?
Asla, ama gururumuzu yenmek, kırmak, bir ordu ile savaşmaktan daha zordur, özellikle de kibirli biriysek.
İnsan ilişkilerinde her şeyi karşı taraftan beklemek, en güzel geleceği bile baltalayabilir.
Kendimizi eleştirmeden başkasını eleştiremeyiz, dinlemeyi bilmeden konuşulanları anlamak mümkün değildir. Sözün kısacası; vermeden alamayız ve sevmeden de sevilemeyiz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol