GENEL BİR BAKIŞ

15 Mart "Dünya Tüketici Hakları Günü" olarak kutlanmaktadır. O gün, tüketici örgütleri genellikle bir özeleştiri yaparak geleceğe yönelik projelerinden ve yol haritalarından söz ederler. Tüketicilerin haklarını korumaktan sorumlu kamu yönetimleri de o günü boş geçmezler. Ve, toplumun nabzına göre şerbeti hazırlar ve hazmedebileceği kadar populist söylemlerle kamuoyunu kontrollerinde bulundurmak isterler. Zaman zaman sözde ve göstermelikte olsa hedef kitleleri tüketiciler olan bazı özel sektör kuruluşları da toplumun gönlünü okşamaktan geri kalmazlar.
Kamu yararına faaliyet gösteren bir örgüt olan 'Tüketici Hakları Derneği' olarak bizler, geriye dönüp baktığımızda neler yaptığımızı/yapamadığımızı bir gözden geçirmek istersek;
1. Emek mücadelesi veren her kamusal ya da işçi statüsündeki demokratik kitle ve sivil toplum örgütü ile beraber olduk, sorununuz sorunumuzdur dedik ve hak arama mücadelesinde omuz omuza dayanışma içinde bulunduk.
2. Bir toplumda yaşamı kolaylaştıran, gereksinimleri karşılayan, sorunların çözümünde sorumluluk üstlenen meslek mensuplarının ekonomik, demokratik ve sosyal hakları ile ilgili mücadelelerinin her aşamasında seslerine ses, güçlerine güç katarak destekçisi olduk.
3. Ekolojik ve çevre mücadelesi sivil yapıların her demokratik eyleminde yanlarında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Bütün bunları yaparken; bizim de bir kamu çalışanı ya da işçi statüsünde bir emekçi olmamız… Eğitimci-sağlıkçı-teknik eleman vb. bir meslek mensubu olabileceğimiz… Her şeyden önce, bu dünyada, bu ülkede, bu yörede yaşayan bir yurttaş olarak ekolojik dengesizlikler veya çevresel felaketlerden etkilenecek olmamız… Bize bu hakkı vermektedir ve biz bu haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz demektir… Zira; tüketicinin hakkı, bir ürün ya da hizmet alımızdaki uğradığı mağduriyetle sınırlı değildir. Tüketici hakkı demek, bir insan yaşamını ilgilendiren geçmişinden bugüne, bugünden yarına doğrudan ya da dolaylı ne kadar parametre varsa bütün bunlarla ilgili hak, yetki ve sorumlulukları ölçüsünde devasa bir ilişkiler bütünüdür.
Dayanışma içinde olduğumuz diğer sivil yapıların durumun kabaca analiz ettiğimizde şunu görürüz:
İster sendika olsun, ister meslek örgütü olsun, isterse bir dernek olsun öncelikli olarak; özlük, ekonomik, demokratik ve sosyal haklar için vardır ve faaliyetlerini sürdürürler. Bu son derece doğaldır. Daha sonra da, asli sorumlulukları ve ilgi alanlarının dışında hukuk, çevre, dayanışma vb. tali konularda çalışma birimi oluştururlar. Bu duyarlılıkta son derece insani ve sosyal bir nitelik taşımaktadır. Ancak; bu bölümde bir eksikliğin olduğunu düşünüyorum. Her bireyin bir tüketici olduğu ön koşulu ile söz konusu örgütlerin bir de 'Tüketici Hakları Çalışma Grubu' oluşturmaları gerekmektedir. Ya da, 'Çevre Çalışma Grubu'nu genişleterek tüketici haklarını da kapsam içine almalıdırlar.
Tüketici Hakları örgütünün nitelik ve niceliğinin büyütülmesi açısından kadınların, özellikle de ev kadınlarının ne denli önemli olduğunu yazarak anlatmaya çalıştım ve anlatmaya devam edeceğim. Bu çağrıma şimdiye kadar olumlu karşılık bulamadım ama, umarım sivil toplum kuruluşları yapılanmalarındaki temennim umarım karşılık bulur.
Tüketici Hakları Derneği olarak, geçtiğimiz bir yıl boyunca salt gıdalarla ilgili şimdiye kadar;
"Sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşım ve beslenme,
"Gıdalarımızda sağlık riskleri ve fiziksel, kimyasal, biyolojik, gıda zehirlenmeleri, çapraz bulaşma, hazır gıdalar, kimyasal tatlandırıcılar, gıda reklamları vb. konulardaki tehlikeler,
"Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GDO),
"Okul kantinleri,
"Hayvan yetiştiriciliğinde antibiyotik kullanımı,
"Sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri,
Konusunda çalışmalar yapılmıştır.
YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI ŞÖYLE OLMALIDIR…
Yerel yönetimler demokrasinin ve barışın tesis edileceği önemli ve özgün alanlardır. Kentte yaşayan tüm kesimlerin her alanda söz ve karar sahibi olması, yönetim süreçlerine doğrudan katılması, devletin ve sermayenin hakimiyetinin mutlak kırılması gerekir. Kentin sahibi olan yurttaşlar, seçilenleri ve bütün görevlileri denetleme, hesap sorma ve geri çağırma hakkına sahip olmadan adil, demokratik, insanca ve eşit bir yaşam kurulamaz.
Günümüzde dünyanın dört bir yanında bu özlemle süren mücadeleler ve elde edilen kazanımlar, bize bu hedeflerin ulaşılabilir olduğunu, göstermektedir. Bugün, Türkiye'de yerel yönetimler, o yerellerde yaşayanların iradesi yok sayılarak merkezileştiriliyor. Merkezi kararlarla yerellere müdahale ediliyor. Buna karşı, yereller yaşam alanlarını korumak, daha iyi ve eşit yaşam koşullarına kavuşmak amacıyla örgütlenmekte, direnmekte ve mücadele etmektedir.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol