GELENEKSİZ GÖRENEKSİZ YÖRE

Bizim yöreden söz edeceğim.
Kofçaz yöresinden.

Toplumların, ulusların, kitlelerin, yörelerin, halk katmanlarının gelenekleri, görenekleri olur.
Doğumlarda, ölümlerde, düğünlerde, evlenmelerde, askere gitmelerde, gelmelerde…
Bazı temel işlerin başlangıcında, bitişinde…
Gelin almada, gelin getirmede, gelinin eve girmesinde…
Sünnette hattâ…

Uzak ellere, uzak illere düğünlere, etkinliklere veya gezmelere gidiyorum zaman zaman, pek çok insan gibi.
2012 Temmuzunda Ankara'nın Kalecik ilçesinin bir köyüne gitmiştim.
Oyunlarında bile geleneksel figürler sergilemişti insanlar.
Edremit'in Mehmetalan köyüne giderim sıkça. Düğünlerinde bulunurum.
Oralarda düğünler büyük bir olay.
O, kız almalar, kızı baba evinden alıp damat evine getirene kadar yaşanan görümlük binbir olay.
Maraş'ın Göksun ilçesine gitmiştim 2004 Ağustosunda. Bir köyde düğün yapılmıştı. Gelenek görenek yüklüydü.
Uzatabildiğimiz kadar uzatabiliriz bu örnekleri.
2005 Eylülünde Bolu-Mudurnu'ya gitmiştim. Festival vardı, ahilik şenlikleri. Bir koro vardı, hem saz, hem söz üzerine, tükenmeyen, engin, zengin bir koro. "Mudurnu Musiki Topluluğu. 1920'li mi, 1930'lu yıllardan beri mi süregeliyormuş. Bir tek 12 Eylül zamanı, ülkedeki tüm dernekler kapatılırken o da sekteye uğramış.

Bizim köylerimizin de bir zamanlar gelenekleri görenekleri vardı tabi. Kız almalarda, düğün yapmalarda, iş başlangıçlarında ve bitimlerinde…
İnşaat yapılırdı, en fazlası, taş işlenerek, kayalar örülerek yapılırdı bu binalar.
Binanın çatısı çıkılmaya, bitime yaklaştığında, ustalardan biri cazgırlık yapar, inşaatın bitimini konuya komşuya duyurmanın bile geleneksel bir yöntemi vardı.

Yıllardır köylerimizde, yöremizde böylesi konularda, böylesi yaşam kertelerinde bir gelenek görenek yaşayamaz olduk.
Artık bizim düğünler şehirde, düğün salonlarında yapılıyor.
Eskiden üç gün üç gece süren düğünler, günümüzde birkaç saate indi.
Eskiden davul zurna, üç gün üç gece çalardı. Köy gençleri, çalgıcı takımını uykuya bile bırakmaz, gece gündüz aralıksız çaldırırlardı. Onun da bir biçimi, güzelliği vardı.
Düğün sahibi, düğünden üç beş gün hattâ bir hafta önce danışık yapar, düğünün çeşitli sorunlarını köylüsüyle paylaşır, her konuda ilgili, sorumlu birileri görev üstlenirdi. Düğünün uğraşı yanı düğün sahibine bırakılmazdı.

Bir bebek doğduğunda tüm köy kadınları onu ziyarete giderlerdi. Bunun adına "bebek görmek" denirdi. "Dada bakmak" ta denirdi. Yani, bebeğin bir diğer adı "dada" idi.
Bebek olduğunda ona isim vermek bile bir takım geleneksel devinimlere bağlıydı.
Doğumun üstünden kırk gün geçtiği zaman bebek kırklanırdı. Su dolu bir kabın içine bir şeyler konurdu da… Çocukluğumda bana da yaptırmışlardı bişeyler de… Neydi?

Uzun yıllar oldu, köyümde ve yöremizde ne düğünlerde bir gelenek görenek kaldı, ne doğumlarda, ne ölümlerde…
Kalmadı artık. Gelenek görenek diye bir şey kalmadı, tükendi.
Yazık…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol