GELECEĞİMİZ ENERJİYE BAĞLIDIR, ANCAK!...(5)

İnsanlığın geleceği enerjiye bağlı olduğu konusunda bir itirazımızın olmadığı kesin. Ancak; zorunluluğu, koşulları, rasyonerliği, artıları-eksileri yani blançosu, vb. ayrıntılar hesaplanarak uygulanabilir olması konusunda tartışmaya açık bir durum söz konusu.
Geçtiğimiz hafta sonu, genellikle bu günlerde İzmir’de bulunmam nedeniyle ‘Dikili Emek ve Demokrasi Platformu’nun düzenlediği ‘Dikili Doğasına Sahip Çıkıyor’ paneline katıldım. Panelist olarak Egeçep’in kurucu ve yöneticilerinden Avukat sn. Arif Ali Cangı, Bergama Çevre Platformu temsilcilerinden sn. Erol Engel ve Dikili Emek ve Demokrasi Platformu temsilcisi sn. Nurten Gültekin Çalık vardı.
Katılımcılar arasında, eski Dikili Belediye Başkanı sayın Osman Özgüven başta olmak üzere çiçeği burnunda Dikili Belediye Başkanı sayın Adil Kırgöz, EGEÇEP temsilcileri, KMO eski İzmir Şube başkanlarından sayın Ertuğrul Barka, Ayvalık, Bergama, Aliağa, Foça, Menemen ve İzmir bölgesi çevre aktivistleri ile birlikteydik.
Gündemde; bölgedeki siyanürle altın madenciliği, taşocakları, Rüzgar Enerji Santralleri (RES), Jeotermal Enerji Santralleri (RES), ülkemizde kuruluşuna başlanan Akkuyu ve hazırlık aşamasındaki Sinop ve İğneada Nükleer Enerji Santralleri (NES) vb. birçok çevre kirliliği yaratan ve geleceğimizi ipotek altına alan kuruluşlar vardı. Genel bilgi aktarımından sonra, mücadelede örgütlenme yöntemleri ve bugünkü hukuksal durum konusundaki tespitler; çevre ve ekolojik cinayetlere son hızla devam edildiği, önlemler konusunda maalesef bir adım ilerleme kaydedilmediği, ciddi bir yaptırımın söz konusu olmadığı doğrultuda olmuştur.
Tartışma bölümünde; halen bilgilenme evresinin tamamlanmadığı görüşünün bir eksiklik hatta bir handikap olduğu, mücadelenin yegane faydası ‘deneyim’ kazanmaktan ibaret oluşu ‘çevre ve doğa mücadelesi verenlerin’ morallerini azıcık bozdu diyebiliriz. Ancak; katılımcıların %95’i orta ve ileri yaş grubunda olması ve doğaçlama olarak söylenen ‘Yılmak Yok, Mücadeleye Devam’ sloganı, hepimizin morallerini tazeledi ve mücadele heyecanını yeniledi.
Bu panelde şunu da öğrenmiş olduk; 1970’lerden bu yana, çevre ve ekolojik yaklaşımlarda ifade edilen ve herkes tarafından onaylanan doğa ve çevrenin güvence altına alındığını sandığımız şu ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ ilkesi, meğer sermayenin güvencesi ve kalkınma yatırımlarının garanti altına alınması amacını taşıyormuş. Doğrusunun ise; çevre ve doğanın korunduğu ‘sürdürülebilir yaşam’ ilkelerini esas almakmış.
Yer küremizde yalnız olmadığımız, dünyamızın sadece bize ait olmadığı ve yeryüzündeki tüm canlılarla paydaş olduğumuz gerçeğiyle hareket ederek, ekolojik düzen ve dengeleri korumanın ne denli önemli olduğunu hatırlatmanın bilmem gereği var mı?
Önceki yazılarımızda yer verdiğim ve dünyamızı tehdit etmiş ve büyük bedeller ödemiş olduğumuz önemli çevre felaketlerini hatırlatmayı ve unutturmamayı esas aldığım bilgilendirmeye bu hafta da devam etmek istiyorum.
Yaşanmış Olan Çevre Felaketleri
6-ABD’de Maden Ocakları
Bir zamanlar dünyanın en zengin kurşun ve çinko madenlerine sahip olan ve 20 bin kişinin yaşadığı Oklahoma Picher’da şu an 25 kişi yaşıyor. Madenlerden sızan asitli suların tüneller aracılığı ile yayılması sonucu, bölgede akan küçük nehrin suları zehirli hale geldi ve kırmızıya büründü. Bölgenin etrafındaki dağlar ise madenlerin atıkları ile dolduğu için, Picher’da artık yerleşim kalmadı.
7- Sovyetler’de Aral Gölü Kirliliği
Sovyetler Birliği’nin tarım politikalarında Aral Gölü önemli bir sulama kaynağıydı. Ancak bu politika bir zamanların büyük gölündeki su seviyesini düşürdü. Bugün Aral Gölü neredeyse tamamen kurumuş ve daha küçük başka göllere bölünmüş durumda. Geriye kalan balıkçı gemileri ise gölün tabanına saplı bir şekilde duruyor.
8-ABD Montana’da Bakır Madenleri
Kasım 1995’te göçmen bir kaz sürüsü Montana’daki Berkeley Çukuru’na geldi. Yakınındaki bakır madeni nedeni ile 40 milyar varil asitli su ve ağır metaller ile dolu olan bu çukur kenarında birkaç gün geçiren ve sis nedeni ile bölgeden ayrılamayan 342 kuş ölü bulundu. Montana eyaletinde yapılan açıklamada, göl suyundan içen kuşların yemek borusunun paslandığı belirtildi.
9- Çin’de Elektronik Atık Çöplüğü
Guiyu’da Çin’in en büyük elektronik çöplüğü bulunuyor. Burada artık kullanılamayacak elektronik aletler parçalarına ayrılıyor. Aletlerin içindeki değerli metallerin geri dönüştürülmesi için burada devre levhaları yakılıyor, fırınlanıyor ve asitte bekletiliyor. Elektronik çöplüğü olmasına ilave olarak bu işlemlerin de yapılması Guiyu’yu gezegenin doğası en çok kirlenmiş ikinci yeri yapıyor. Pasifik Okyanusu’ndaki bir bölge tam 3,5 milyon ton çöp ile dolu ve bunun yüzde 90’ı plastik atıklardan oluşuyor. Havai ve Kaliforniya arasında bulunan bu çöp adası Teksas’ın iki katı büyüklükte.
10- ABD’de Marshall Adasında Nükleer Testler
1970’lerin sonunda ABD hükümeti Marshall Adaları’nda yaptığı nükleer testlerin atıklarını temizleme gayretine girişti. 85 bin metreküpe yakın radyoaktif toprak, Runit Adaları’na transfer edildi ve burada bir nükleer testten geriye kalan 100 metre genişliğindeki kratere dolduruldu. Kraterin kapağı 358 dev panelden oluşan bir kubbe ile kapatıldı. Bu çalışma ABD hükümetine çeyrek milyar dolara ve üç yıla mal oldu. Ancak, bölge hala radyoaktif.
11- Avustralya Fosfor Madeni
Avustralya yakınlarında bulunan Mikronezya’da yıllar süren fosfor madeni çalışmaları Nauru bölgesinde toprağın yüzde 80’ini yok etti.Geriye 15 metre yüksekliğine kireçtaşı tepecikleri ile kaplı çorak bir arazi kaldı. Fosfor rezervlerinin bitmesinin ardından bölgenin ekonomisi de çöktü. Doğası da çöken bölgenin turizm gibi başka geçim kaynakları elde edebilmesinin önü de kapandı. Bugün Nauru’nun verimli toprakları sadece 150 metrelik bir sahil şeridini kapsıyor.
12-ABD’de Kömür Yangını
ABD Pennsylvania’nın Centralia bölgesinin altındaki dev kömür madenleri 1962’de tutuştu ve o günden beri yanmaya devam ediyor. Centralia’daki bu doğal afet ile ilgili bilinç, 1981’de 12 yaşında bir çocuk bir anda açılan 45 metrelik bir çukura düşünce oluştu.
Bu olayın ardından bölge halkı başka yerlere yerleştirildi ve Centralia tamamen terk edildi.
13- Macaristan’da Kızıl Zehir
Macaristan’ın batısında Ajka kentindeki alüminyum üreten bir fabrikada ‘kimyasal atıkların biriktirildiği gölet’in iki setinin yıkılması sonucu 7 kişinin kaybolduğu yüzlerce insanın zehirlenme belirtileri ile hastaneler başvurulduğu bildirildi. Tehlikeli bu çevre felaketinin zehirli atıklarının tuna nehrine ulaşması sonucu canlı yaşamının olumsuzluklarla karşılaşacağı uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Orta Macaristan’da Balaton gölü yakınlarındaki Veszprém ilinde bölgenin en büyük sanayi birimi olan alüminyum üretim tesisinin, atık maddelerinin toplanıp etkisizleştirildiği dev biriktirme göletinin bentleri yıkılmış ve çok tehlikeli ağır metaller de içeren yaklaşık bir milyon ton balçıklı su dört köyü basmıştı.
Yer yer iki buçuk metreye yaklaşan zehirli atıklı suların oluşturduğu sel, ölümlere ve yüzlerce insanın da yaralanmasına neden oldu. Macaristan hükümeti, bir alüminyum fabrikasından yayılan zehirli atığın temizlenmesinin bir yılı aşkın bir zaman alacağı ve milyonlarca dolara mal olacağını belirtilmektedir.
Greenpeace çevre örgütünün Macaristan sorumlusu Zsolt Szekfalvi, kısa vadede binalar ve evlerin zarar göreceğini ancak, atığın deriyle temasının çok tehlikeleri olduğunu belirtmektedir. Ulusal Afet Dairesi’nin başkanı, alkalin ve ağır metallerin değerinin düşüp düşmediğinin önümüzdeki günlerde anlaşılacağını açıklamaktadır. Yetkililer, kirlilikle mücadele için nehirlere kil ve asitten oluşan bir karışım dökülerek kirliliğinin oranın azaltılması zararın en alt düzeye indirilmesi çalışmalarının sürdürüldüğünü açılamaktadırlar.
Tuna’ya dökülen derelerden birinde tüm balıkların ölümüne yol açan alkalin seviyesinin büyük ölçüde düşürüldüğü, ancak dereyi gözlem çalışmalarının devam ettiği bildirildi. Macaristan Başbakanı Viktor Orban sızıntıyı ‘ekolojik bir trajedi’ diye tanımlarken, zehirli çamurun Tuna nehrini zehirlemesinden korkuluyor. Tuna Nehri’nin geçtiği hat boyunca uzanan Hırvatistan, Sırbistan ve Romanya acil durum planları yapıyor. Tuna nehrinin Karadeniz’e dökülmesi sonucu kirliliğin ülkemizi de etkileyeceği bir gerçektir. Bu tehlikeli sular Karadeniz’in kirlenmesine neden olacaktır.
Kaynak:THD Genel Merkez yayınları

Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol