GELECEĞİMİZ ENERJİYE BAĞLIDIR, ANCAK!...

Dünyadaki iklim değişikliğine en önemli nedenin, artan enerji ihtiyacını karşılamak için denetimsiz ‘enerji üretimi’ olduğu bilinmektedir. Bu konudaki ulusal ve uluslararası toplantılarda varılan tespitler, alınan kararlar ve alınması gereken önlemler şunlardır;
Ülkemizin güneyinde-kuzeyinde yaşanan taşkın ve sel felaketleri sadece kent alanlarını değil kırsal alanda yaşayan ve ekonomileri ağırlıklı “tarımsal üretime” bağlı vatandaşlarımızı olumsuz açıdan etkilemiştir. Aslında yaşanan bu felaketler ne ilk ne de son olacaktır. Ancak bu yaşanan olumsuz olaylar son 10 yıl içerisinde sayıları hızla artmakta ve bizleri çaresizlik içerisinde bırakmaktadır.
Tüm dünyada özellikle “iklim değişikliği” etkilerinin, farklı sektörlere ve insan yaşamına olası etkileri araştırılmakta ve risk değerlendirmeleri ile alınacak tedbirler konusunda ilgili tüm bilim insanları ve uygulayıcılar kafa yormaktadırlar. Çünkü, iklim değişikliğinin etkileri dünyamızın geleceği açısından en büyük tehlikelerden birisini oluşturmaktadır. Kısaca iklim değişikliği nedeniyle dünyanın geleceği tehdit altındadır.
Bu konuda gelişmiş ülkelerin üst düzey temsilcilerinin de katılımı ile gerçekleştirilen çok sayıdaki toplantılardan birisi olan G20 ülkeleri toplantısında şu kararlar alınmıştır:
• Kömür ve diğer fosil yakıtlara verilen tüm teşvikleri iptal edilmesi,
• İklim değişikliğinin etkileri ve bunlarla mücadele için ortaya konulan politika ve uygulamalara ilişkin finansal riskin yok edilmesi, tüm harcamaların küresel iklim taahhütleri ile uyumluluğunu sağlayacak net bir plan ortaya koyması,
• Dünya liderlerinin ve gelişmiş ülkelerin uzun vadeli bir emisyon azaltım hedefi ortaya koyması ve iddialı emisyon azaltım mekanizmalarına açık ve net olarak desteklerini ifade etmeleri,
• Kömürle çalışan termik santrallerin genişletilmesine, yeni santral ve kömür madenlerinin açılmasına yönelik tüm yatırım planlarının acilen son bulmasıdır.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli Dördüncü Değerlendirme Raporu’nda, Akdeniz Havzası’nda genel sıcaklık artışının 1˚-2˚C’ye ulaşacağı, kuraklığın geniş bölgelerde hissedileceği ve özellikle iç kesimlerde sıcak hava dalgalarının ve aşırı sıcak günlerin sayısının artacağı ifade edilmektedir. Türkiye’de ise yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağı, Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise bu artışın 5˚C’yi bulacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye’nin “İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi” raporunda iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerinin; artan yaz sıcaklıkları, batı illerinde azalan kış yağışları, yüzey sularının kaybı, artan sıklıkta kuraklık, toprak bozulması, kıyı erozyonu ve bozulan yağış rejimine bağlı olarak seller/taşkınlar şeklinde olacağı belirtilmektedir.
ENERJİ KULLANIMI, KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, ETKİLERİ VE ÇÖZÜMLER (2)
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (İPCC) 11 Nisan 2014 tarihli 5.raporunun (İklim Değişikliği 2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu) başyazarlarından Prof. Dr. John Morton raporla ilgili şunları söyledi: iklim değişikliği, tarımsal ürün verimlerini, gıda güvenliğini/gıda güvencesini, kırsal geçim kaynaklarını küresel ve yerel ölçeklerde tehdit ediyor. Bu raporda; iklim değişikliğinin etkisi ile su kaynaklarının azalacağı, tarımsal verimliliklerin düşeceği, gıda fiyatlarında dünya genelinde yüzde 85’e varan artış gerçekleşeceği öngörülüyor. Bu olumsuzluklardan en fazla etkilenecek toplumsal grupların başında yoksullar; siyasal, sosyal ve ekonomik olarak dışlanmış sosyal katmanlar, kadınlar ve çocukların olduğu vurgulandı (iklim ağı ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen toplantı).* İklim değişikliğinin 21.yüzyılın en büyük sosyal adaletsizlik kaynaklarından biri olması bekleniyor. Hükümetlerin, bu raporda ortaya konulan politika önerilerini dikkatle değerlendirip uygulamaya koymaları gerektiği belirtiliyor.
Raporda, son zamanlarda görülen sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller, siklonlar (rüzgarların oluşturduğu kuvvetli fırtınalar), kontrol edilemeyen yangınlar, ekosistemlerde değişim, gıda ve suya erişebilirliğin azalması, altyapı ve yerleşim yerlerinde zararlar, hastalık ve ölümlerdeki artışlar, zihinsel hastalıklar ve insan refahının olumsuz etkilendiği ortaya konuluyor. İklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılganlık ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor.
Altyapı, doğal kaynaklar ve yaşam alanlarının iklim değişikliğine karşı uyumu tehlikeye giriyor. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, tüm ülkelerde iklim değişikliğinin etkileri ve iklim değişikliğine ilişkin sektörel hazırlıkların eksikliği arasında tutarlı bir ilişki vardır.
Rapora göre, iklim değişikliğinin gelecekte en az yüzde 95 olasılıkla görülmesi beklenen etkileri şunlardır:
• Kasırga, sel, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak küçük ada devletleri ile küçük adalar ve kıyı bölgelerinde ölüm, yaralanma ve yerleşim yerlerinin zarar görme riski,
• Karasal bazı bölgelerde ani sellere bağlı olarak yerleşim yerlerinin zarar görmesi, şehirlerde yaşayan nüfusun ciddi hastalık tehlikeleriyle karşı karşıya kalması riski,
• Aşırı hava olaylarına bağlı olarak, altyapı sistemlerinin büyük ölçüde zarar görmesi ve/veya ortadan kalkması nedeniyle, elektrik ve su sağlanması ile sağlık ve acil yardım hizmetlerinin düzenli sürdürülememesinden kaynaklanan riskler,
• Sıcak hava dalgalarının oluşacağı dönemlerde kentsel ve kırsal alanlarda, dışarıda çalışanlar ile kentli nüfusun kırılgan kesimlerinde (yaşlılar, solunum zorluğu çekenler, vb..) ölüm ve hastalık oranlarının artması riski, sıcaklık artışı, kuraklık, seller ve yağış rejimindeki değişiklik ve aşırılıklara bağlı olarak, özellikle yoksul kesimler için gıda sağlanması sisteminin işlemez duruma gelmesi ve gıda güvenliğinin/gıda güvencesinin tehlikeye girmesi riski,
• İçme ve kullanma suyuna yetersiz erişim ve tarımsal üretimde düşüşe bağlı olarak, özellikle yarı kurak bölgelerde yaşayan küçük çiftçi ve köylülerin geçim kaynaklarının azalma riski,
• Özellikle, tropik ve kuzey kutup bölgelerinde biyolojik çeşitliliğinin yok olma riski,
• Karasal ve tatlı su eko sistemleri ile bu alanlarda yaşayan insanların yararlandıkları biyolojik çeşitliliğin yok olması riski,
Küresel ısınmanın artışı küresel iklim değişikliğini tetikler. Örneğin, karbondioksit atmosferde katlanılabilir 350 ppm seviyesini bugün itibariyle çok aşmıştır. Nisan 2018 itibariyle karbondioksit emisyonu 411 ppm olmuştur (Dünya Gazetesi).*
Türkiye’de sera gazlarının temel kaynağı ortalama yüzde 90 gibi yüksek bir oranda yakılarak enerjiye dönüştürülen fosil yakıtların kullanıldığı elektrik, sanayi, ulaştırma sektörlerinin neden olduğu emisyon hacmi son 20 yılda ortalama yüzde 201–4 oranında artmıştır (Ulusal Sera Gazı Emisyon Envanteri Raporu).*
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
İş Yeri Dışında Kurulan Sözleşmede, Mesafeli Sözleşmede, Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmede, Tüketici Sözleşmelerinde, Devre Tatil ve Uzun Süreli Tatil Hizmeti Sözleşmelerinde Cayma Hakkı Kaç Gündür?
Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Abonelik Sözleşmeleri Nedir?
(1) Abonelik sözleşmesi, tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmelerdir.
(2) Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleşmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.
(3) Belirli süreli abonelik sözleşmelerine sözleşmenin belirlenen süre kadar uzayacağına ilişkin hükümler konulamaz; ancak abonelik sözleşmesinin kurulmasından sonra, sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar tüketicinin talepte bulunması veya onay vermesi hâlinde abonelik sözleşmesi uzatılabilir.
(4) Tüketici, belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha uzun olan belirli süreli abonelik sözleşmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin istediği zaman feshetme hakkına sahiptir. Süresi bir yıldan az olan belirli süreli abonelik sözleşmesinde satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleşme koşullarında değişiklik yapılması hâlinde de tüketici sözleşmeyi feshedebilir. Fesih bildiriminin kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleşmesinin feshi için sözleşmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koşullar içeren bir yöntem belirleyemez.
(5) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin aboneliğe son verme isteğini yönetmelikle belirlenen süreler içinde yerine getirmekle yükümlüdür. Aboneliğin belirlenen süreler içinde sona erdirilmediği durumlarda, bu sürelerin bitiminden itibaren mal veya hizmetten yararlanılmış olsa dahi, tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez. Satıcı veya sağlayıcı, fesih bildiriminin hüküm ifade etmesinden itibaren on beş gün içinde tüketici tarafından ödenmiş olan ücretin geri kalan kısmını kesinti yapmaksızın iade etmekle yükümlüdür.
(6) Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleşmesinin feshedilmesi ile ilgili bildirim ve taleplere ilişkin işlemleri yerine getirmek üzere gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde uygun bir sistem kurup bu sistemi kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür.
(7) Sözleşmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.

Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol