GEÇMİŞTEN BUGÜNE KIRKLARELİ

3.bölüm
Karagöz'ü yetiştiren ve onu hoşgörüyle bağrına basan, soyuna bakmaksızın sanatını alkışlayan Kırklareli halkı, "Trakya'nın Yunus Emre'si kabul edilen Vizeli Alaeddin Kaygusuz'u Karaabalar köyünden Hayrani'yi, aynı gelenekten olan Azizbaba Çiftliği sahibi, Trakya Bektaşi Babası şair Tevfik Beybaba'yı, Müzolog ve Halkbilimci Vahit Lütfi Salcı'yı ( Vahit Dede'yi) kültürüne, folkloruna dahil etmiştir. Bunlar kendi zeminlerinde liberal, hümanist Bektaşi ozanlardır. Vahit Dede Moskova'da Prof. Lebiski yönetimindeki orkestrada ikinci kemancı olarak çalmış kişidir. 1920'de ülkesine döndüğünde Kırklareli'nde bir Musevi arkadaşı ile Karakaş Mahallesi Sığır Çobanlığı yapmıştır.
Şuraya gelmek istiyorum. Kırklareli'nde geçmişten bugüne hep bir yaşam güzelliği, kültür zenginliği olmuştur. İnsanlarda "Yaşama Sevinci" hiç eksilmemiştir. Kırklareli renkli, coşkulu, güzel bir hayatın yöresi olarak kalmıştır. Bugün dahi Kırklareli'nde insanlar Orpheus'un sazından çıkan nağmeleri dinler gibidirler. Müzik Kırklareli insanının kültüründe ince bir nüanstan ötedir. Çünkü, Kırklareli'nde geçmişten gelen bir müzik kültürü birikimi vardır. Uluslararası bariyerleri yıkan müzisyenler yetiştirmiştir.
Kırklareli'nin geçmişinde kültür zenginliği kadar Av ve Yaban Hayatı Zenginliği de olmuştur. Padişah IV.Mehmet (Avcı Mehmet) tarihte Av ve Doğa Turizmi'ni, Doğa Yürüyüşü'nü Kırklareli'nde başlatmış kişidir. Organize av alemleri, Helva Sohbetleri, Karagöz Eğlenceleri, Kakava ve Bağ Bozumu Şenlikleri Kırklareli'nin soysal yaşamında önemli yer tutmuştur. Kültür- Sanat Kırklalareli’nin yaşamında her zaman ilgi ve övgü nedeni olmuştur. Halk Karagöz Oyunları'nı seyrederek, Helva Sohbetleri'ni dinleyerek, sultanların Av Partilerini izleyerek, bunlardan esinlenip etkilenerek, yüzyılları geride bırakmıştır.
Kırklareli halkı kitap okumayı, kitapla tanışmayı 1830'lu yıllarda yaşamına dahil etmiştir. Tiyatro ile 1890'lı yıllarda tanışmıştır. Ahmet Fehim Bey'in Trakya turnesine çıkan Tiyatro ekibi Edirne'de Vali Hacı İzzet Paşa'nın, "Ramazan-ı Şerif ibadet ayı olmakla oyun haram ve şer'an yasaktır" emriyle Edirne'de sahneye çıkamazken, Kırklareli'nde halk sanatçıları bağrına basmıştır.
Tiyatroya ilgi sonraki yıllarda ve Cumhuriyet döneminde artarak, yaygınlaşarak devam etmiştir. 1930'da Kırklareli'ni ziyaret eden Atatürk KÜLTÜR DEVRİMİ'ni Kırklareli'nde başlatmıştır. Ünlü tiyatro ekiplerini seyretmek için 800 - 1000 kişilik sinema salonu halkı almamıştır. Cumhuriyetin başında vilayetin 200 bin liralık bütçesinin 170 lirasını eğitim ve öğretime harcayacak yöneticilerin işbaşında olması Kırklareli'nin şansı olmuştur. Türk Ocağı, 1930’de başlayan Birinci, 1963’de başlayan İkinci Halkevi Hareketi ve Türk Devrim Ocağı, çalışmaları Kırklareli'nin bilgilenmesinde, kültürleşmesinde önemli derecede etkili olmuşlardır. Bugün bağnazlığa yer vermeyen halkın %96'sı okur-yazardır. Her dalda ve alanda bilim adamı, sanatçı, edebiyatçı, şair yetişmiştir. Cumhuriyet tarihinin Süper Kalkınmış On İli'nden biridir. Ulusal Gelir'den en fazla pay alan illerin üçüncüsüdür. Kentleşme hareketi hızlı, doğum kontrolü yaygın ve doğum olayı sıfırlanmak üzere olan Kırklareli "Eğlence Kültürü", "Kitap Kültürü” olan, Sosyal İlişkilerde Düzeyli, "Çevresel ve Kültürel Kirliliğe Duyarlı" bir yerdir.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. çok teşekkürler kaleminize sağlık

  2. tekaüt mutemet ahmet 21 Mart 2017 Salı 11:12:50

    Çok güzel yazı tebrik ederim. Şu bir gerçek ki Kırklareli bırakın sanayileşmesin betonlaşmasın nüfusu Çorlu gibi çılgınca artmasın hep kasaba kalsın. Böylesi daha güzel!

  3. bir zamanlar oradaydım. 22 Mart 2017 Çarşamba 23:58:08

    Kırklareli ciddi miktarda göç alıyorinşaat ve sanayi gelen ve yerleşen vatandaşlarla birlikte çok değil 5 yıl sonra kozmopolit bir yapıya sahip olur...kasaba kalsın ve büyümesindemiş sayın yorumcu ama korkarım böyle bir niyet yok ve yerli halkta bu keşmekeş ten son derece memnun galiba sanki hiç umurlarında değilçılgınca büyümesi şehrin...