GEÇEN HAFTA

Geçen hafta, kentimizde uzun yıllar unutulamayacak iki olay yaşandı.
Biri; gerçekten kentimizde hiç alışık olmadığımız, yurttaşımız ve insanlığın yüreğini sızlatan bir acı olayın yaşanması, diğeri ise; kentimizi dört yıllığına yönetecek kadroların seçilmesidir. Her iki olay hakkında söylenecek çok şey var ama, usul ve üslubunca biraz söz etmek istiyorum.
1. Henüz 11 yaşında ve önünde yaşanacak koskoca bir ömür ve kendince hayalleri olan Zeynep’in vahşice katli, hepimizi çok üzdü. En başta ailesi, yakınları, arkadaşları ve kentimiz halkına başsağlığı dilerim. Sevgili Zeynep ışıklar içinde uyusun.
Ancak, bu talihsizlik Zeynep’in değil de bir başkasının başına gelebileceğini… olayın faili Zeynep’in katili değil de bir başkasının olabileceğini… hatta, bu olayın doğal bir olay olmadığını ve de gerekli önlem alınmazsa son olmayacağını da unutmamalıyız.
Hatırlarsanız, ilimizde benzer bir olay, birkaç yıl önce de hemen hemen aynı yaşlarda bir erkek çocuğumuzun başına gelmişti. Bu olayda olduğu gibi, yine yüreğimiz yanmış, failine ateş püskürmüştük. Kısa bir süre sonra bu ikincisi.
Nasıl ki; deprem, anormal iklimsel değişiklikler vb. doğal afetler sonunda gördüğümüz can ve mal kayıplarına üzülüp, başsağlığı/geçmiş olsun dilekleri boyutunda kalınarak unuttuğumuz için, her defasında aynı senaryoları yaşıyorsak, doğal olmayan ve toplumun yüreğini sızlatan olaylar için aynı şeyleri yapmamalıyız. Bu tür olaylara tamamen son verilemese bile, minimuma indirilmesinin bir yolu var olduğunu düşünüyorum. Zira; bu tür olayların nedeni, insanların ruh sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Ve, özellikle bizim gibi ülke toplumlarının kimyası düzgün olmadığından, aramızda o tür insanlardan çok fazla vardır. Bu sosyal ve toplumsal hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
2. Yerel yönetim seçimlerine gelince; hem kentimiz, hem de ülkemiz için hayırlı olur umarım. Her iki alanda da, sanki biraz ‘demokratiklik ve özgürlük’ davranışı var gibi geldi bana.
Gerçi; haftalardır yerel yönetimlere adaylar arasında, ‘Tüketiciler, Nasıl Bir Belediyecilik Ve Nasıl Bir Belediye Yönetimi İstiyor?’ sorusunu paylaşacak birini bulamadık ama olsun. Neyse ki, seçilmiş olanların, beklentilerimize kayıtsız kalacaklarını sanmıyorum.
KİT’LERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN
TOPLUMSAL YIKIMLARI (1)
Kamu İktisadi Teşebbüsleri ( KİT) 1930’lu yıllardan itibaren devlet tarafından kurulmaya başlandı. KİT’ler, Türkiye’nin temel ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmek, sanayileşmek, özel sektörün yapamayacağı işleri ve yatırımları yapmak, özel girişimciliğe ve özel sektöre destek vermek amacıyla kurulmuştur.
Türkiye de içinde olmak üzere, tüm dünyada 1980’lerden itibaren ekonomide yeniden yapılandırma ve uyum politikaları anlayışı ile adına küreselleşme-globalizm ya da neoliberalizm denilen emperyalizmin yeni saldırısı ile özelleştirme uygulamaları başladı. Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra özelleştirme tartışmaları başladı. ANAP Döneminde özelleştirme planları yapılmaya başlandı.
Özellikle de, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte, 1990’lı yılların başında İMF ve Dünya Bankasının gündeme getirdikleri Washington Mutabakatı ve küresel düzeyde kapitalizmin yeniden yapılandırılması kapsamında ulus devletlerin piyasaları sınırsızca uluslararası emperyalist tekellerin-firmaların isteklerine göre şekillenmeye başladı ( Mustafa Sönmez).
1995 Yılında Türkiye’de kamuya ait işletme sayısı 166’ydı. Son verilere göre, Türkiye’de kamuya ait işletme sayısı 71’e kadar düştü (Milli Gazete). Son döneme kadar kamu mallarının satışından 69.9 milyar dolar elde edildi. Bunun 8.2 milyar doları AKP Hükümetinden önceki dönemde (1985-2002) gerçekleşen özelleştirmelerden elde edilen gelirdir. 61.7 milyarlık gelir ise AKP döneminde yapılan özelleştirmelerden elde edilmiştir. Yani, özelleştirmelerin %90 dolayındaki kesimi AKP döneminde gerçekleşmiştir.
Özelleştirmeleri gerçekleştirenlerin ve isteyenlerin gerekçeleri:
• Kamu kurumları zarar ediyor, kamu kuruluşları verimsiz ve hantal.*
• Devlet vatandaştan vergi topluyor, bu vergileri KİT’lerin açıklarını kapatmak için kullanıyor.*
• Kitlerin varlığı refahı artmıyor.*
• Devlet her şeyin sahibi.*
• Özelleştirme ile vergi gelirleri artacak, ekonomiye canlılık gelecek, yolsuzluk azalacak.*
• KİT’ler siyasilerin arpalığı oldu.*
• KİT’lerde çalışanlar hiçbir iş yapmadan maaş alıyorlar.*
• Özelleştirme ile sanayileşme, verim ve istihdam artacak.*
• Özelleştirme ile mülkiyet tabana ve halka yayılacak, halk ekonomiye doğrudan katılacak.*
(*) : Özelleştirme Politikalarının İstihdam Boyutu ve Enerji Sektörü – Kemal Bulut ( ESM Genel Başkanı)
KİT’ler ülkeye ve topluma ne sağladı?
• KİT’ler, toplumun ekonomik ve sosyal birçok sorununa çözüm getirdi.
• Kalkınma ve gelişmeye çok önemli katkısı oldu.
• İstihdam sağladı.
• Birçok alanda sanayileşmeyi sağladı ve sanayileşmenin omurgasını oluşturdu.
• Özel sektörün oluşumuna, büyümesine ve gelişmesine destek sağladı.
• Sosyal gelişmelere katkı sağladı.
• Tarımın gelişmesine birçok yönden destek sağladı.
• Ülkenin ekonomik bağımsızlığına birçok yönden yarar sağladı.
• Sendikalaşmaya önemli katkıları oldu.
• Çeşitli alanlarda araştırma ve geliştirmeye katkıları oldu.
• Toplumun temel gereksinimlerine erişmesinde önemli etkisi oldu.
• Fiyat politikalarında toplum ve tüketici yararına önemli katkıları oldu.
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
Tüketici Ayıplı Maldan Dolayı Sözleşmeden Dönme Ayıp Oranında İndirim Hakkını Seçtiğinde Ödemiş Olduğu Bedel Ne Zaman Tüketiciye İade Edilir?
Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
Tüketici Seçimlik Hakları İle Birlikte Tazminat Talep Edebilir mi?
Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Ayıplı Malda Süreler Ne Kadardır?
(1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır.

(2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı olmak üzere ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz.
(3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.

Sorunsuz ve sağlıklı bir
yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol