“Ekonominin can damarı, istikrar ve güven ortamıdır”

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm yatırımcılarımızdan, iş adamlarımızdan, esnaflarımızdan, sanatkârlarımızdan,       vatandaşlarımızdan şunu rica ediyorum: Lütfen elinizdeki tüm imkânları harekete geçirin, üretin, alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın, piyasayı hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere, lütfen faiz oranlarını düşürün. Faiz oranlarını düşürün ki yatırımcı, girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımını yapabilsin” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 33. Muhtarlar Toplantısı’nda, Türkiye’nin 15 ilinden gelen mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi. Adıyaman, Balıkesir, Bolu, Çankırı, Çorum, Düzce, Elazığ, Hatay, Isparta, Kayseri, Kırklareli, Ordu, Osmaniye, Samsun ve Şanlıurfa’dan gelen 400’ü aşkın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen öğle yemeğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak ağırlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğle yemeği öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yaptı.
Kırklareli’nden 36 köy ve mahalle muhtarının Kayılım gösterdiği toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Ortaköy’deki bir eğlence mekânına yapılan terör saldırısına değinerek, yeni yıla yeni umutlarla girmenin heyecanı içindeyken, terörün bir kez daha, en kalleş, en alçak, en sinsi yöntemleriyle ülkeyi hedef aldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıda hayatını kaybedenleri teessür ve saygıyla yâd ettiğini, yaralılara Allah’tan acil şifalar dilediğini söyledi.
Türkiye ve Türk milletinin, terör örgütleri üzerinden adeta ateşle imtihana tabi tutulduğunu vurgulayan ve “Tarihimiz boyunca defalarca maruz kaldığımız bu imtihanın günümüzdeki versiyonu, farklı terör örgütlerinin aynı amaç için kullanıldığı, asimetrik bir saldırı şeklinde karşımıza çıkmıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah’ın izni ve milletin desteği ile bu saldırılarla başa çıkılabilecek güç ve kararlılığa sahip olunduğunu ifade etti.
Milletin öfkesinin büyük olduğunu, kendilerinin de millet kadar öfkeli ve yaralı olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama şu gerçeği de biliyoruz; bu saldırıların asıl amacı, bizim muvazenemizi bozmaktır, duygularımızı aklımızın önüne geçirmektir, bizi birbirimize düşürmektir. Toplumumuz içinde var olan fay hatlarını derinleştirme ve kırma amacı güdenler, her fırsatı değerlendirmekten, her yöntemi kullanmaktan çekinmiyor. İşte bu oyuna gelmeyeceğiz. Gerekirse ‘kan kusup kızılcık şerbeti içtik’ deme pahasına, dik duracağız, soğukkanlılığımızı her daim muhafaza edeceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız” dedi.
Yüreklere düşen acı dışında, Türkiye’nin büyüklüğü ve Türk milletinin gücü karşısında maruz kalınan terör saldırılarının, ‘yel kayadan ne götürür’ mesabesinde hadiseler olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyük acılarla yoğrularak bugüne gelen bir millet için, üç beş terör örgütü kullanılarak gerçekleştirilen saldırılar, can yakıcı olsa da, teslimiyet gerekçesi asla olamaz. Tam tersine, tıpkı Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi, en zor şartlar altında dahi mücadeleye yeniden başlayacak ve zafere ulaşacak gücümüz her zaman vardır” vurgusunda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye’nin yeni bir istiklal mücadelesi içinde olduğuna işaret etti ve konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgâhı, yeniden önümüze getirilecek.
Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerekiyor. Bulundukları makamın gerektirdiği mesuliyetten tamamıyla uzaklaşarak bu mesuliyetten uzak tavırlar ve ifadeler içinde olanların hezeyanları milletimizle birlikte elbette bizi de üzüyor. Çok açık konuşuyorum; Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyordur. Sadece kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış oluyor.
Türkiye’nin kendi güvenliği için bölgesinde yürüttüğü mücadeleyi başka devletlerin iç işlerine karışmak olarak gören bir kafa, olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyor demektir. DEAŞ’a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi hâlâ ‘bu alçak örgüte destek sağlıyor’ imasıyla suçlamak, tam da terör örgütleri üzerinden Türkiye’ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir. Üstelik bu zihniyet, sadece ülkesine iftira atmakla kalmıyor, milletin arasına fitne sokmak için de her türlü yola başvuruyor.”
Türkiye’de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapılmasına her zaman karşı çıktığını ve siyasi hayatının bu mücadele ile geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de yıllarca ‘Kürt sorunu’ kavramını istismar edenlerin dertlerinin Kürt kökenli vatandaşlar olmadığının, çukur eylemleriyle ortaya çıktığını, mezhepçilik üzerinden kendilerine alan açmaya çalışanların dertlerinin ise vatandaşlar olmadığının, kurulan her yeni ittifakla ortaya çıktığını kaydetti.

“Kimsenin hayat biçimi sistematik tehdit altında değil”
Bölücü terör örgütüne, FETÖ, DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere olduğu gibi, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör saldırıları arasında bir fark olmadığını vurguladı ve “Ortaköy’le ilgili bu kadar fevaren edenler, bu kadar farklı şekilde yazanlar, söylemde bulunanlar, acaba Gaziantep’teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, ne konuştular? O da bir büyük vahşet, büyük katliam değil miydi?
Orada niye sustunuz, orada niye konuşmadınız?” diye sordu ve ekledi: “Buradaki amacın Ortaköy’de ölenlerin hakkını korumak, onların yasını tutmak değil, olaya atfedilen değerler üzerinden bir çatlak oluşturup toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır. Bu gerçeği görmek için aynı çevrelerin her ikili olayla ilgili ifadelerini yan yana koyup öyle zannediyorum ki buna bakmak bu şeklide herhâlde kâfidir.
En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır. Bir kez daha söylüyorum, Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir, buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik, aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir.”
Konuşmasında, cumhurbaşkanı olarak 79 milyon vatandaşın tamamının hakkını, hukukunu ve özgürlük alanını korumanın görevi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4,5 yıl büyükşehir belediye başkanı, 11 yıl kesintisiz başbakan, 2,5 yıldır da cumhurbaşkanı olarak ülkesine hizmet verdiğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaptığım her işin, attığım her adımın, ağzımdan çıkan her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk dönemimde, hayat tarzı baskısı altında kalan tek bir kişi var mıdır, ben bunu hepinize sormak isterim. Acaba bu ülkede kim ‘ben şu şekilde yaşamak istiyordum da yaşayamadım, şöyle giyinmek istiyordum da giyinemedim’ diyen var mı? Bütün bunlar ortadayken bakıyorsunuz birileri, sosyal medyayı kullanıyor, birileri Facebook’tan birileri gazetelerinde köşelerinde hâlâ utanmadan sıkılmadan bunları yazabiliyorlar. Bu yalanı, bu iftirayı, bu istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere, kimin yediğine, içtiğine, giydiğine, gezdiğine, aldığına, sattığına karışılmıştır?” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da, bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dâhilinde söylemişimdir. Ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım, bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde bir girişimi, adımı hiçbir zaman olmamıştır. Zira 14 yıl önce bu yola bu kararlılıkla çıktık, bu anlayışla çıktık ve bu anlayışla da bu süreç devam ediyor.
Bugün de, Cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek gösterilemez. Hayatı, Türkiye’yi, bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir ülke hâline getirmek isteyenlere karşı mücadeleyle geçmiş şahsımdan, farklı bir davranış bekleyenler, daha çok beklerler. Çünkü biliyorum ki, dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur. Bununla birlikte, hayat biçimlerine saygı anlayışı tek yönlü değildir, karşılıklıdır.
Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır. Geçmişte örtülü olduğu için okullara alınmayan kız çocuklarımıza yapılanlara nasıl rıza göstermemişsek, bugün aksi yönde bir davranış sergilenmesi hâlinde aynı tavrı ortaya koyarız.
Çoğunluğun azınlığına tahakkümüne karşı olduğumuz gibi, azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine de karşı olduğumuzu açıkça ifade etmek isterim. Ama tüm bu hassasiyetleri hep birlikte ve herkes için göstermeliyiz. Her birimiz kendi mahallemizi savunurken, diğer tarafta olanlara ‘oh olsun’ mantığıyla yaklaşırsak, arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz.”
Konuşmasında, “Bu toprakların ve üzerinde yaşayanların yıllardır ayakta kalabilmesinin sırrı, tüm farklılıklarının üzerinde ortak bir vatan ve millet bilinci inşa edebilmesi, müşterek bir gelecek tasavvuru oluşturabilmesidir” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu birikime saldıran herkesin, milletimizden hak ettiği dersi aldığını ve almaya devam edeceğini, milletin varlığına ve birliğine yönelik saldırıların hesabını sormanın da kendilerinin en başta gelen görevi olduğunu dile getirdi.
Hiçbir sıfat ve konumun, bu hesabın sorulmasına mani olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha da ötesi, bu ülke ve bu devlet, hem ekmeğini yiyip, hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalara yer verdi: “Biz milletimizle birlikte yürüttüğümüz istiklal ve istikbal mücadelemizi, bu tescilli ‘Ali Kemallere’ rağmen zafere ulaştıracağız, hiç merak etmeyin. Vatandaşlarımdan şu gerçeği de unutmamalarını istiyorum.
Türkiye, bir hukuk devletidir. Ülkemizde hesap sormayı yaptırıma dönüştürebilecek tek merci de hukuktur, devletin ilgili kurumlarıdır. Kimsenin sokağa çıkıp da bu işi kendi başına yapma hakkı yoktur. Tüm kesimleri bu konuda dikkatli olmaya, hukuka riayet etmeye davet ediyorum.”
Türkiye’de hayat biçimi yüzünden en çok saldırıya maruz kalmış siyasetçinin kendisi olduğunu, hakkında denmedik şey bırakılmadığını, eşine ve çocuklarına saldırıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durum karşısında yasal haklarını kullanmanın dışında bir yola başvurmadığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse, dilimizle, eğer bu da mümkün değilse, kalbimizle buğz ederek mücadelemizi yürüteceğiz. Dikkat ederseniz burada meşru olmayan yöntemleri kullanmak, hele hele şiddete başvurmak kesinlikle yoktur. Ülkemizde kimlerin şiddete başvurduğunu görüyoruz değil mi? İşte bölücü terör örgütü, PKK, FETÖ, DHKP-C, bunların neler yaptığını görüyoruz ve bunların siyasi uzantıları şiddetle belli bir yere gelebildiler. Eğer bu şiddet olmamış olsaydı, belki de oralara bunlar gelemeyecekti.”
İlk saatlerine üzüntülü girilmiş olsa da 2017 yılı ile ilgili ümit ve beklentilerini güçlü bir şekilde muhafaza ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünden DEAŞ’a, FETÖ’den diğerlerine kadar tüm terör örgütlerinin devlet ve milletin kuşatması altında olduğunu dile getirdi.
“Ekonomik göstergeler, yeniden yükselişe işaret ediyor”
Konuşmasında ekonomik gelişmelere de değinerek, 2013 yılından beri arka arkaya yaşanan olayların ve saldırıların, ekonominin dinamiklerinde bir yorgunluğu ortaya çıkardığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonominin can damarının istikrar ve güven ortamı olduğuna dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’nin istikrarına ve güvenliğine yönelik saldırıların öncelikli hedeflerinden biri de ekonomimizin o düzgün giden ritmini bozmak, çarkları durdurmak ve hatta kırmaktır.
Şu ana kadar genel bir durgunluğun ve yorgunluğun ötesinde kalıcı hasar hamdolsun almadık. İhracatımız bu yıl itibarıyla yeniden toparlanmaya başlandı, dış ticaret açığımız giderek kapanıyor. Gerilemenin durduğu göstergelerdeki okların yeniden yükselişe işaret ettiği bir döneme girdik. Turizm, yaşanan olaylardan en çok etkilenen bir başka alandır.
Sektörde önce Rusya, sonra terör olaylarıyla Avrupa tarafında ortaya çıkan kayıpların yakında sona ereceğini, bu sezondan itibaren yeniden yükselişin başlayacağını düşünüyorum. Döviz kurundaki artışın ithal ham maddeye dayalı üretim yapan iş yerlerimizi sıkıntıya soktuğu bir gerçektir.
Bu sıkıntı zincirleme olarak tüm piyasayı etkiliyor; döviz kuru üzerindeki spekülasyonların amacı da zaten budur. Kur seviyesinin geldiği yer, ekonominin gerçeklerine uygun değildir. Bu tabi olmayan yüksek kur birilerine kazandırırken, birilerine de kaybettiriyor.”
Konuşmasında, “Türkiye’nin şu andaki sorunu paranın yokluğu değildir, paranın stabil hâle geçmiş olmasıdır” tespitine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Herkes birden alacağını tahsil etme, borcunu öteleme gayretine girdiğinde işin içinden hiç kimse çıkamaz. Herkes elindeki parayı piyasaya sürdüğü zaman bu sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Hiç kimse ‘önümü göremiyorum’ deme lüksüne sahip değildir. Herkes bir arkasındakinin önünü açarak, bu fedakârlığı yaparak, bu riski alarak ilk adımı atmalıdır. Kimse bu ilk adımı atmadığında, herkes yerinde sabit kaldığında işte şu anda olduğu gibi varlık içinde yokluk çekmeye mahkûm oluruz. Bunun için diyorum ki; gelin ülkemiz için, vatanımız için, milletimiz için hep birlikte harekete geçelim. İşimizi ve işimize dört elle şöyle kucaklayalım, sarılalım. Yapacağımız yatırım varsa hemen yapın, Bismillah deyip işe koyulalım. Üretimimizi azaltmışsak, stoklarımızı bitirmişsek, hemen yarın yeniden makineleri, tezgâhları tam kapasite çalıştırmaya başlayalım. İptal ettiğimiz, iade ettiğimiz siparişlerimiz varsa, tedarikçilerimizle, müşterilerimizle temasa geçip derhâl talebimizi yenileyelim. İçeride ve dışarıda yeni pazarlar bulmak için hemen çalışmaya başlayalım. Bunları yaptığımızda 2017’nin gerçekten çok parlak bir yıl hâline dönüştüğünü göreceğiz. Buna hepimizin ihtiyacı var.
Devlet olarak iş dünyamızın finanstan vergiye, istihdamdan ihracata kadar her alanda yanındayız, yanında olmayı da sürdüreceğiz.”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesini teşriflerinden dolayı muhtarlara, teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahalle ve köylerindeki vatandaşlara selam ve muhabbetlerini iletmeleri ricasında bulundu. (Cumhurbaşkanlığı)

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol