EĞİTİLMEYEN HALK DEĞİŞMEZ

Rahmetli Bülent Ecevit siyaset meydanında halka yakın bir politikacı idi. HALK kelimesi gibi bazı kavram ve kelimelere tutkunluğu vardı. "HALK" sözünü de bu tutkunluğu dolayısıyla söylerdi. İlk Çalışma Bakanı olduğu 1960 başlarında Kırklareli'ne geldiğinde Cumhuriyet Gazetesi adına kendisiyle görüşmüştüm, kartını vermişti. İsmet İnönü gibi yüce bir devlet adamını koltuğundan eden gün geldi kendisine KARAOĞLAN diyen halk kesimini bir sektör yapmaya kalkmıştı. Bu sektörü anlamak için toplantılar düzenliyor, konferanslar, konuşmalar yapıyor ve kısaca her çareye başvuruyordu. Hatta özelleştirme bağlamında CUMHURİYETİN KAZANIMLARINI öncelikle halka teklif edeceğiz diyordu. Basılan HALK SEKTÖRÜ kitabını halka dağıtıyordu.
HALK SEKTÖRÜ oluşunca Cumhuriyet'in ilk KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI kuruldu ve halkın bir sektör olduğu, ekonomik bir güç meydana getirdiği söylenmeye başlandı. İlk Köy İşleri Bakanı olan CHP'li Lebit Yurdoğlu da Bakanlığının kuruluşunu anlatmak, halkı dinlemek için yurt gezisine çıkmış o vesileyle de Trakya illerini ziyaret ediyor, halkla toplantılar yapıyordu. Ben de gazeteciler grubu içinde Cumhuriyet Gazetesi Temsilcisi olarak kendilerini takip ediyordum. Kırklareli'ne geldiğinde en son KARAHALİL Köyünü ziyaret etmiş, geceyi de orada geçirmişti. Galiba Cumhuriyet tarihinde KÖYDE YATAN İLK BAKAN oluyordu. Ertesi gün rahmetli Lebit Yurdoğlu Kırklareli Halk Eğitim Merkezi ( Eski Belediye) binasında bir basın toplantısı yaptı ve izlenimlerini ayrıntılarına varıncaya kadar anlattı ve sonunda dedi ki "HALK ÇOK BORÇLU. HALKI EKONOMİK BİR SEKTÖR OLARAK GÖRMEK İÇİN ONU BORÇTAN KURTARMAK GEREKİR." Böylece halkın, köylünün ekonomik bir sektör olamayacağı anlaşıldı.
Türk köyünü ve köylüsünü canlandırıp kalkındırmayı ilk kez düşünen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olmuştur. Bunu en uç köşelere kadar eğitimi götürmek suretiyle yapacağını, yapılması gerektiğini söylemiştir. Köy Enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç da bu eğitimin, köyü canlandıracak, kalkındıracak eğitimin kitabını yazmıştır. Çetin Altan'da Gazeteci Yazar olarak konuya daha geniş açıdan bakmış ve bir yazısında "TÜRKLER NEDEN HEP KÖYLÜ KALDI?" Diye sormuştur. "Anadolu'ya geldiklerinde de köylüydüler ve bugün de köylüdürler" demiştir. Süleyman Demirel bu olayın köküne inerek, "ÇALIŞAN NÜFUSUN YÜZDE ELLİYE YAKINI TARIMDA KALMIŞSA-ORASI FUKARALIKTAN KURTULAMAZ" diyerek noktayı koymuştur.
Bir bilim ve kültür insanı olan Ziya Gökalp "KÖYDE MEDENİYET YOKTUR" diyerek köyün, köyde yaşayanın gerçeğini dile getirmiştir. Bu bağlamda şu anlaşılıyor ki Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir EĞİTİM PROJESİNİ Köy Enstitüleri Çizgisi'nde oluşturmak zorunluluğu vardır. İnsanımızı güçlü bir eğitimin değiştireceğine inanmamız gerekir. Çevre değişiyor, insanımız değişiyor. Görülüyor ki yüz yıllık Cumhuriyet Eğitimi insanımızın yönünü ve yörüngesini değiştirmeye yetmemiştir. O takdirde bir şeyler yapmak, köyü, köylüyü eğitimli hale getirmek gerekir.
Aslında yalnız kırsal kesimi değil, tüm kesimlere bir HALK EĞİTİMİ programı uygulamak icap eder.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol