EEE DAHA DAHA NASILSINIZ BAKALIM!

Biraz havadan sudan konuşalım isterseniz.
Ne diş ağrır ne damak.
Ateşin sönmesine kulak asmayalım.
Köz kalmasa da olur.
Bırakalım küller bile soğusun.
Böylece…
Ne şiş yanar ne kebap.
Olur olmaz dırdır vırvır kalp üzermiş.
Öyle bir zamana gelmişiz ki, susmak hepsinden güzelmiş.
Hani bir söz vardı ya, atasözü: "Söz gümüş ise, sükût altındır."
Öyle işte…
Anlaşıldı.
Artık…
Söz cehenneme dönüştü, susmak cennet.
Cadılar ormanında bir kuytu gerek, uzanıp kestirmeye…
Kestirmek için uzanıp uzuuuun uzun uyumaya.
Anladık ki uyanık olmak cana eziyet.
Uyanık durmak büyük zahmet.
Uyanık olup görmek…
Cinnet.
Uzuuun uzun uyuyabilmek…
Büyük saadet.
Eeee!
Daha daha nasılsınız bakalım?
Kışla aranız nasıl?
Kışla dedim de…
Koyun kuzu geldi aklıma.
Koyunlar kuzulamaya başladı mı?
Hem kar, hem kış, hem kuzu…
Eh!
N'apacaksın!
Böyle gider bu işler.
Kışın da belini kırdık sayılır.
Ne kaldı şunun şurasında!
Ocağın yarısını aşırdık. Şubat zaten güdük…
Mart dedikmiydi bahar geldi demektir.
Cemreler peşpeşe düşer.
Hava ısınır…
Kar yağar mı yağar.
Hattâ, eskiden hani ne kışlar olurdu, di mi!
Kar şööyle dize kadar'dı…
"Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır"dı.
Şimdilerde kalmadı öyle kışlar.
Ancak ara sıra serpip geçiştiriyor.
Neyse…
Başınızı ağrıttım.
Hadi bana müsaade!
Ben burada keseyim.
Benimkisi de gevezelik işte.
Amma, olsun.
Böylesi hepsinden iyi.
Zülfü-yare dokunmadık ya.
Eyvallah!

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol