DIŞ GÖRÜNÜŞ

Dış görünüş yanıltıcıdır. Bunun en belirgin biçimleri ülkemizde yaşanmakta ve görülmektedir.
Öyküde olduğu gibi. İlginç bir öykü yakaladım internet ortamından ve paylaşacağım.
Biliriz, leylek, göçmen kuşlar grubundandır. Yaz boyu bir yerlerde barınır, mevsimi yaşar ve yaşadığı topraklarda serin hava esmeye başladığında, bulutlar kürkün tersini çevirmeye yeltendiğinde hemen pılıyı pırtıyı toplar ve bir yerlere ama sıcak ülkelere kanat çırpar.
Sonra…   Baharla birlikte yeniden döner gelir bizim topraklara. Onu görünce anlarız ki, ülkemize yaz gelmekte.
Baharın pırıl pırıl güneşiyle birlikte gelen leylek, hemen çalı çırpı toplar ve insanların kolay ulaşamayacağı bir yükseltide yuvasını oluşturur. Yaz boyu barınabileceği bir yuva hazırlığına girişir.
Söz konusu leylek, aynısını yapmıştır. Toplamıştır sapı, çöpü, kesmiği, samanı…
Bir yuva yapmıştır kendine.
Canını rahata atmıştır artık. Yazlığı tamamdır.
Bir bacağını çelerek, tek bacağının üstünde keyfine dalmış, laklakasına hazırlanırken…
Bir adam geçmektedir yoldan, elinde asa, sırtında cüppe, suratında bir karıştan fazlaca sakal, göbeğine değdi değecek.
Leylek, irkilmez, bu adamdan hiç çekinmez. "Zira" der, "görüntüye bakılırsa bu adamdan zarar gelmez."
İstifini bozmadan, ayağını bile kıpırdatmadan, bir ayağını yukarı kasmış, birinin üstünde dengeyi sağlamış, öylece durmakta, dingin.
Kurmakta olduğu yuvasında eksik gedik bakıştırmakta.
Alttaki sakallı, tam geçecekken yanından, bir anda leyleğin kıpırdanmadığını, kımıldanmadığını görür ve…
Hayıflanır kendi kendine. "Beni gördüğü halde bu leylek neden uçmuyor, kaçmıyor, irkilmiyor? Acaba topal mıdır," diye merak içinde kalır.
Elindeki asayı leyleğe doğru savurur.
Leylek bacağından darbe alır ve arızalı paraşüt gibi yapiri yumpiri yere yuvarlanır.
Durumu Hz. Süleyman'a iletirler. Süleyman Hazretleri, Mahkeme-i Kübra'yı toplar, tarafları dinler.
Öncelikle Leylek alır sözü, durumu anlatır: "Sevgili muhabbet dostum Süleyman efendi!" açışıyla girer söze. "Bu adam var ya! Bana durduk yere asasını fırlatan bu herif. Hiç beklemezdim ondan. Şunun kılığına, duruşuna bakın hele. Siz olsanız bekler miydiniz?"
"Eee?" der Süleyman Şah Hazretleri.  
"Eee'si! Bacağıma isabet eden baston, baksana, kırdı bacağımı dize yakın yerden. Topal koydu beni tam da yaza girerken. Ondan davacıyım Süleyman Hazretleri!" der ve sözü bitirir, sağlam bacağının üstüne tüneyip sonucu bekler.
Hz. Süleyman bu kez sanığa döner. "Neden yaptın bu işi?" diye sorar.
Alır sözü sanık ve:  "Bir görünmez kazadır oldu. Özür dilesem kabul olur mu?" der.
"Olmaaaz!" der Hazreti Süleyman Şah. "O kadar kolay mıdır bu işten sıyrılıvermek? Ortada bir vukuat vardır. Hele leyleğe bir danışalım bakalım!" deyip…
Şikâyetçiye döner. "Kısasa kısas leylek kardeş. Sen de bunun ayağını kır, ödeşmiş olun!" der.
Leylek, bu eyleme yanaşmaz. Önerisi vardır: "Hayır Şah Süleyman Hazretleri! Bunun bacağını macağını kırmayalım."
Merak eder Şah Süleyman Hazretleri. "Ne yapalım öyleyse? Hadi bakalım sen bir yol yöntem belirle!" der."Öncelikle bunun cübbesini sırtından sıyıralım. Sonra sakalını biiir güzel keselim. Sarığını da kafasından çıkarıp, bastonunu da elinden alıp kenara atalım!" demiş.
Çok ilginç gelmiş Hz. Süleyman'a. nedenini sormuş bu kadar işlemin.
Leylek baba şöyle buyurmuş: "Bu herif, bu kılık kıyafeti ve dış görünüşü ile çevresine yapay bir güven veriyor. Bunu gören herkes kendisine güvendiği için önlemini almıyor. Bu herif, bu kılıkla dolaşmayı sürdürürse daha çok canlar yakar!" demiş.
Süleyman Şah Hazretlerine çoook ilginç gelmiş.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol