DÜNYA TÜKETİCİ HAKLARI GÜNÜ

15 Mart, ‘Dünya Tüketici Hakları Günü’ydü!.. Türkiye’de tüketiciler adına güzel şeyler söylemek maalesef mümkün değil. Toplumun %20’sinden fazlası açlık sınırının, %60’dan fazlası yoksulluk sınırının altında olmak üzere, %80’den fazlası açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Özellikle de gıda maddeleri başta olmak üzere, pek çok mal ve hizmette tüketicilerin satın alma gücü hızla eriyor.
Tüketiciler, beslenme, barınma, su, elektrik, doğal gaz, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel gereksinimlerini karşılayamıyor, ya da karşılamakta her geçen gün daha da zorlanıyor.
Tüketici hakları pek çok yönüyle ayaklar altında!.. Bilgilenme, sağlık ve güvenlik, temsil edilme, eğitilme, zararların karşılanması, ekonomik çıkarların korunması ve sağlıklı bir çevrede yaşama haklarının gerekleri kamu ve özel firmalar tarafından olması gerektiği gibi yerine getirilmiyor.
Temel mal ve hizmetlerden dünyada en yüksek dolaylı vergilerin alındığı iki ülkeden birisiyiz. Dolaylı vergiler, tüm dünyada en haksız tüketici vergisi olarak adlandırılmaktadır.
Biz tüketiciler olarak tüm ilgili ve yetkililere sesleniyoruz ve şu çağrıda bulunuyoruz:
• Evrensel ve yasal tüketici haklarına saygı gösterilsin ve gereği eksiksiz olarak yerine getirilmeli…
• Yoksulluğun ve açlığın giderilmesi için doğru olan ekonomik ve sosyal önlemler alınmalı…
• Gıda, su, elektrik, doğal gaz gibi temel tüketici mal ve hizmetlerinden alınan KDV sıfırlanmalı…
• Dışa bağımlı ve halkın aleyhine olan yanlış gıda ve tarım üretim, dağıtım, tüketim ve ithalat politikaları terk edilerek, halkın ve ülkenin bugünü ve geleceği için doğru politikalar uygulamalı…
• Tüketici örgütleri desteklenmeli...
Tüketicilere sesleniyoruz:
• Haklarınıza sahip çıkınız ve haklarınızı sonuna kadar arayınız…
•Tüketiciler olarak örgütlenmek zorundayız. Bilinçli tüketici örgütlü tüketicidir. Bu bakımdan tüketici örgütlerine üye olunuz, çalışmalarına katılınız, güç ve destek veriniz…
YEREL YÖNETİMLER
Yerel yönetimler konusundaki görüş ve beklentilerimizi, bir ‘tüketici bakışı’ açısı ile önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Bir başka bakış açısı da, ‘teknik eleman kimliğimle’ ve mesleki örgütümün kamu oyu ile paylaştığı görüşlerini özetlemek istiyorum. Umarım, yerel yönetimlere aday siyasetçilerin yararlanacağı ilgiyi çeker. İl-ilçe-belde vb. yerelleri yönetmeye adaylar özetle;
• Özerk-Demokratik-Etkin Yerel Yönetimleri,
• Katılımcı Kent Yönetimi,
• Etkin Kentsel Hizmet Üretimi,
• Kamu Yararı Odaklı Demokratik Kent Planlaması,
• Sağlıklı Çevre ihtiyacı,
• Barınma, Kent ve Sağlık sorunu,
• Yerel Yönetimin Afet Planları,
• Ulaşım Sorunu,
• Kent Kimliği-Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması,
• Engelsiz Kent Ortamları,
• Kamu İhale Sistemi, Yolsuzluklar ve Yerel Yönetimleri,
• Kente Yönelik Suçları,
• Kent ve Güvenlik
Konularına gerekli özeni göstermelidirler.
REKLAMLAR, MARKALAR VE ÇOCUKLAR (1)
Reklam ve marka kavramları kapitalist-emperyalist düzenin en önemli sömürü ve kar araçlarındandır. Üretilen malların daha çok satılması ve daha çok sermaye birikimi sağlamak için kullanılan reklam yöntemleri ve markaların ön plana çıkartılması belirleyicidir. Özellikle, reklamların en önemli aracı ve hedefi durumunda olan çocukların kullanılması düzen için öncelik oluşturmaktadır.
Kapitalizmin ve emperyalizmin daha saldırgan sömürüsünü ve tahribatını gizleyen neo-liberalizm ve küreselleşme kavramları ile 1980’lerden sonra bu konuda yeni bir yaklaşım geliştirildi. Bu yeni yaklaşım ve anlayış ile uygulamaya konulan politikalar sonucunda reklam ve markaların çocuklar üzerindeki etkileri çok daha yoğunlaştırıldı ve arttırıldı.
Reklam, marka, çocuk ve tüketim
Reklamlarla çocukları etkileyip tüketimi ve pazar payını arttırmak için yeni yöntem ve politikalar geliştirildi. Yapılan araştırmalarda, çocukların reklamlardan etkilenmesinin 1,5 yaşından itibaren başladığı belirtilmektedir. Türkiye’de kentsel kesimi temsil eden ikibin hanede yapılmış olan yüzyüze görüşmede, çocuklarıyla alışverişe çıkan ailelerin %82’sinin tüketim miktarlarının çocuklarının isteklerine bağlı olarak arttığı ortaya konulmuştur.
Yazarının Naomı Kleın olduğu, “No LOGO-Küresel Markalar Hedef Tahtasında” adlı kitapta; Çinli bir girişimci kapitalist, “Anne, baba, iki büyük anne, iki büyük baba bir çocuk için para harcadığında, bunun doğru pazar olduğunu bilmek için dahi olmak gerekmez” demiştir. Çocuklar, genellikle anne ve babaları üzerinde etkili olup, alışverişlerde alınacak olan şeyleri belirleyici olmaktadırlar. Dünyaca ünlü ürün markalarının reklamcıları diyor ki; üründen önce marka gelir. Örnek, Coca Cola, Pepsi, Mc Donald’s, Burger King, Disney, Nike, Ford, Lewis, Nestle, Apple, Stanbucks ve diğer markalar. Marka imajı, ön planda gelir. Marka imajları “dini inanç” gibi insanların beyinlerine, algılarına yerleştiriliyor.
Yani, markalar, açıkça putlaştırılıyor. Tapınılacak nesneler ve kavramlar durumuna getiriliyor.
Omnicom Group Reklam Yöneticisi David Lubars’a göre, “tüketiciler hamam böcekleri gibidir; ilaçlarsınız, ilaçlarsınız ve bir süre sonra bağışıklık kazanırlar”. Burada ilaç denilen reklamdır. 18 yaşından küçükler çocuktur. 1,5 Yaş ile 18 yaşına kadar olan çocukların marka bağımlısı durumuna getirilip tüketim alışkanlıklarının, eğilimlerinin, anlayışlarının ve algılarının belirlenmesi ve yönlendirilmesi marka sahiplerinin ve reklamcıların en büyük başarısıdır. Çünkü, markaların etkisinde kalan çocuklar ailelerini de yönlendiriyorlar. Dolayısıyla, markaların sahipleri bu yöntem ile çocukları kullanarak dünya pazarına egemen oluyorlar.
Yaşam tarzının markalaşması ve
küresel gençlik
Markalar aracılığı ile çocuklarla duygusal bağ oluşturulup, marka imajını beynin içine yerleştiriyorlar. Markalar bir yaşam tarzı olarak algılatılıyor. Markaların bir yaşam tarzı, yaşam stili, yaşam biçimi, bir tavır, bir değerler bütünü, bir görünüm, bir fikir olduğu algısı ve imajı yaratılıyor, oluşturuluyor.
Çocuklar, gençler artık markaların-logoların yer aldığı giysilerle, çantalarla, ayakkabı ve botlarla, diğer çeşitli elektronik ürünlerle bir “reklam panosu” gibi geziniyorlar. Dünyanın her tarafında kullanılan ve tüketilen dünyaca ünlü ve markalı gıdaları tüketiyorlar. Artık, dünyanın her tarafındaki çocuklar ve gençler aynı tüketim kalıplarına, eğilimlerine, anlayışlarına ve alışkanlıklarına sahip olmuş oluyorlar.
Bu sonuç, kapitalist-emperyalist şirketlerin hedeflediği bir sonuçtur. Yani, “Küresel gençlik” yaratıyor.
Kapitalizm-emperyalizm, kendi çıkarlarına, anlayışlarına ve ideolojilerine uygun bir tüketim kültürü yaratmış oldular.
Dolayısıyla, çocuklarda ve gençlerde öyle bir tüketim kültürü oluşturuluyor ki, büyük kapitalist ve emperyalist firmalar ile onların yerli temsilcileri ve işbirlikçileri daha çok para kazanıyorlar. Bununla birlikte, düzene, düzenin amacına ve beklentilerine uygun kafalar, uygun anlayışlar oluşturulup, düzenin sürekli ve devamlı yaşamasını sağlıyorlar. Zarar görenler, yerli üretim ve üreticiler ile bizatihi söz konusu markaların etkisinde kalan yoksul çocuklar, gençler ve onların aileleri oluyor.
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
Ayıplı Mal Nedir?
(1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.
Malın Ayıplı Olmadığının İspatı Kime Aittir?
Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir.
Malın Ayıplı Olduğunun Anlaşılması Durumunda Tüketicinin Seçimlik Hakları Nelerdir?
Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir.
Satıcı, Ayıplı Maldan Dolayı Tüketicinin Tercihini Yerine Getirmekle Yükümlü müdür?
Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Sorunsuz ve sağlıklı bir
yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol