DÖNDÜK DOLAŞTIK AYNI KAPIYA GELDİK

Ağayla marabanın hikâyesi de aynıydı: “O ki yine ben atta olacaktım, sen yaya, o haltı neden yedik?” diye sormuş ağa, marabaya. Beş aydır didindik durduk. Beş aydır birbirimizi kemirdik, yedik. Neydi zorumuz? Biz ki düşmüşüz birilerinin eline. Nedenlerini çözemedi hiç kimse. “İnsanın var oluşu!”nu çözemedi daha ilim, bilim. Din’e sorarsak kolay. Bir avuç topraktan veya bir sıkım çamurdan. O, basit. Evrim teorisine sorarsak, atamız maymun. O da tamam, o da kolay. “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?” Bir türlü kesin yanıtı yakalayamıyoruz. Horoza sormuşlar, o, kendi bildiğini söylemiş. “Ben işimi yaparım, gerisi beni ilgilendirmiyor!” demiş. İktidar partisinin çok güçlü olduğundan mıdır? Muhalefetin cılızlığından mıdır? Halkın anlayışından mıdır? Arkadaşımın öğrencisi, “Bize bu sefer yardım torbası getirmediler. Babam, oyumuzu bu partiye vermeyeceğimizi söylüyor!” demiş. “Bindik bir alâmete…” Gerçekten, muhalefet bu denli mi güçsüz? Anamuhalefet’in bu kadar vaadi, bu kadar anlatımı bir işe yaramıyor mu gerçekten? Geçtiğimiz üç beş yıl içinde yaşananlar gerçekten mi önemsiz? Hiç birini saymayacağım… İşçisi, atanamayanı, sendikasızı, emeklisi… Saymayacağım… Gerçekten mi bu denli önemsiz bu konular? Cumhuriyet ilkeleri falan filan demeyeceğim. Vatan millet faslına girmeyeceğim. Birileri, yarım karış bezden durma don çıkarıyor kendine. Öteki birileri de, “Bundan bana şalvar bile çıkar!” deyip sineye çekiyor, kenara çekilip küsüyor, sırıtıyor, pişkin pişkin oturuyor. Dön baba dönelim. “Benim oğlum bina okur, döner gelir gene okur!” Döndük dolaştık, aynı kapıya geldik. Neye benzedi? Kurtulmamız, Sırp’ın saldırısına uğrayan Boşnak hatundan farksız. On kural saymışlar Boşnak hatuna. Sıralamayacağım. İşimiz ciddi. Zaten ciddiydi… Daha da ciddileşti. Yüreğe kuvvet.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol