DERİN DÜŞÜNCELER

Her işte bir hayır vardır, der ye bir atasözü, belki derin düşünürsek eğer bu sözün doğruluğu çoktan önümüze çıkmış olduğunu da görebiliriz.
Geçen hafta içersinde yeni 2015 yılın kutladık. Büyüklerimizin ellerinden hasretle öperek, başımızın değişmez taçları olduklarını, şiirlerle, öpücüklerle, güllerle, en güzel bayramlık sözlerle elimizden geldiğince, dilimizin döndüğünce yeni yıl dilekleri diledik
İstanbul’dan bir arkadaşım aradı, yeni yılımı kutladı ve bir ara sohbet arasında.
Bil bakalım benim kızım bana ne dilekler diledi dedi.
Seni seviyorum, demiştir dedim.
Hayır, bilemedin, dedi arkadaşım.
ÇESTİT YENİ YIL MAYKO, dedi deyince bana, gülesim geldi ama birden yüreğime yıldırım gibi düşen düşünceler dudaklarımda ki tebessümü dondurdu.
Arkadaşım Türkiye’de Türkçe öğretmeni ve kızı Bulgaristan’da TIP okuyor,4 yıl sonra bir doktor olacak hizmet vermeye başlayacak, dört yıl sonra kurduğu bu Türkçe kelimelerin kaçı kalır cümlelerin içinde acaba?
Kimseyi suçlamak niyetim değil, insanların dili muhakkak pazara uygun olacağını da hepimiz biliriz.
Biliriz de, dört, beş yıl sonra doktor olup diplomasını alacak bir genç, oralarda kalırsa ne âlâ, Bulgarca mükemmel, mesleğine oralarda devam ederse zaten Türkçeden pek ihtiyacı olmayabilir mesleğini icra ederken ama doktorluğuna buralarda devam etmesi gerekirse eğer, iletişimsizlik onu hayal kırıklığına uğratacaktır.
Ben ve benim gibi zorunlu göçe tabi tutulanlar bu yollardan geçerek buralara geldik.
Ben oğluma Türkçe öğretene kadar neler yaşadığımızı bir Allah bir de ben bilirim. Geceler boyu ders çalıştık, çocuk anlamaz, sonunda derslerini ben okuyup, özetledim ve ona Bulgarca harflerle yazdım verdim yarın ki dersine hazırlıksız gitmesin diye.
Bir gün öğretmeninle görüşmeye gitmiştim, bir öğrenci geldi yanımıza bir şeyler sordu hocaya, o da göçmen çocuğu idi. Hoca, öğrencisine dönerek, oğlum bu gün yine kravatsız gelmişsin? Sözüne öğrencinin cevabı. Anmemlere haber verdim otobüsle gönderecekler. Hoca da, bende şaşırdık kaldık.
Bizim oralarda “kravat” yatak, karyolaya denir, öğrenci meğer anne –babasına haber gönderip evden yatağını göndermelerini istemiş, o nedenle de yarın otobüsle gelecek diyor hocaya.
Fıkra gibi gelebilir şu an bazı kimselere ama öylesine acı ki, Allah kimseleri bu duruma düşürmesin, bunu ne anlatması kolay, nede anlaması.
Ben Bulgaristan ‘da da edebiyatla uğraştığım için Türkçeyi en iyi kullananlar arasında bilinen bir kişi olmama rağmen buraya geldiğimde ne kadar yetersiz olduğumuzu anladım ve hâlâ eksik yönlerimi tamamlama yolundayım.
Yabancı ülkelerde tahsil gören kardeşlerimiz de bunu anlayacaklar gün geldiğinde.
Bir mesleğe sahip olmak sadece diploma değildir, o diplomanın hakkını vermek de deneyimlerden geçer, ancak o zaman hakkını vermiş oluruz.
Hakkını veremediğimiz hiçbir şey bizim değildir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol