DELİORMAN YOLLARINDA

2015 Yılının Haziran ayı sonları, her yer yemyeşil, tarlalarda buğdaylar deniz gibi dalganıyor rüzgârın şımarık ellerinde, günebakanlar, daha güne bakacak hale gelmemiş olsa da narin, narin büyüme çabasındalar.
Yollarda araçlar arı misali vızır, vızır gelip geçiyorlar.
Yol kenarlarında ulu ağaçlar hepsi de meyvesinden sunmak için kıvançla el uzatıyor yoldan gelip geçenlere.
Al yanaklı kirazlar bayram şekeri gibi dallar arasından sunuyor ikramını gelip geçenlere.
Her ağacın altında insan var, kimisi kovalara, kimisi torbalara, kimisi de bizim gibi bakmakla doyamayıp bu güzel manzaraya habere resim çekiyor.
Hava yelekim, sıcaklık pek hissedilmiyor, kuşlar daldan dala konarak bu güzel mevsimin tadını çıkarıyor.
Yılda bir olsa da bu yoldan geçiyoruz, bazen dut ağacı altında, bazen armut, derken bu defa pembe bir kiraz ağacı altında hafif bir kahvaltı yapalım dedik.
Altında durduğumuz kiraz ağacı dallarını o kadar fazla yerle eğmişti ki, hiş toplamaya gerek yok, yemyeşil dallar gelmiş kucağına. Zaten bu kadar güzel bir doğa ortamında insanın gönlü de, gözü de doyuyor hiç yemeden.
Dilek ağacına benzer kiraz ağacına veda ederek düştük yeniden yollara.
İşte burada içimdeki o güzellik rüyasını bozacak bir başka manzaralarla yüzsüze geliverdim.
Hangi köyden geçersek geçelim durum bir birine benziyor, daha fazla nüfusu Türk olan köylerde terk edilmiş bir sürü boş evler göze çarpıyor.
Bizim oranın köyleri öylesine yeşille iç içedir ki iki katlı evler bile bazen yeşillikten görülemez.
İşte böyle güzelim evlerin feryatlarını duydum hangi köyden geçersek geçelim.
Enkaz altında kalanların iniltilerini duydum, ağır hastaların ölümü bekleyen viran seslerinde.
Gençler her geçen zamanla şehirlere, kentlere yöneldikçe güzelim evlerin viran sesleri daima gelecek ardımızdan.
Sadece kentlere değil, çoğu gençler yurtdışında ve daha çok Türkiye’ye göç etmişlerin evleri biçare durumda.
Herkesler köyden uzaklaşma çabası içinde olunca köy evleri saraylara eş değer de olsa para etmiyor hale gelmiş son zamanlarda.
Geçtiğimiz her köyde en az 8-10 böyle yıkılmaya yüz tutmuş evlerin acı hikâyeleri var.
Köylü artık eskisi gibi üretim yapamıyor.
Bir zamanlar şehir pazarlarına ürün veren köylüler artık hafta da bir gün şehirden aldıklarıyla idare ediyorlar.
Bu tablo karşısında üzülmemek mümkün olmasa da üzülmek de çare değil.
Köylü bitmiş, her şey gün gibi ortada.
Köylü yarınlarından geçmiş, çaresizliği sırtında bu günün hatırına.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol