Çidem, “Aynı Dağın İki Yakası”nı anlattı

Kırklareli Doğa ve Kültür Derneği (DOKU) Başkanı Göksal Çidem, “Aynı dağın iki yakası” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Istrancaların Türkiye tarafına ve Bulgaristan tarafına değindi. Istrancaların konumu itibarıyla iki kıta arasında bir köprü vazifesi gördüğünü, geçmiş buzul dönemlerinde türlere sığınak görevi görmesi, farklı iklimsel koşullara ve farklı ekosistemlere sahip olması gibi nedenlerin Istrancaların biyoçeşitlilik zenginliğinin başlıca nedenleri arasında geldiğini ve doğal ormanlardan olması nedeniyle doğal yaşamın devam ettiği Avrupa ve Ülkemizin mutlak korunması gereken alanlarının başında geldiğini belirtti. Ancak Türkiye tarafı ile Bulgaristan tarafının dünyaya farklı pencerelerden bakmasının farklı sonuçlara neden olduğuna değinen Çidem, bunu “Karşıda ‘Dikkat hayvan çıkar’ yazarken, Türkiye tarafında ise ‘Dikkat kamyon çıkar’ yazıyor” ifadesiyle tanımladı.
Çidem’in Kırklareli’nin sınırı olan Istrancaların Türkiye tarafı ile Bulgaristan tarafının doğasını anlattığı yazısı şöyle;
Aynı Dağın İki Yakası
Mutlu (Rezve) Deresi, Bulgaristan Türkiye sınırını çizer. Sınırı çizerken bir tarafı Mutlu olsa bile bir tarafı ızdırap içinde Istrancaların ortasından geçiyor. İki yaka bir araya gelemiyor. Bir taraf doğası, kültürü ve gelenekleriyle korunurken, bir taraf deyim yerindeyse yok oluşa gidiyor. Bulgaristan tarafı Istrancaların korumaya alınmasının bugün 28. yılını gayda ve davul çalıp kutlarken, bizim tarafta ise tehlike çanları çalıyor. Tehlike çanlarının bileşenleri patlayan dinamitler-kırma eleme tesisleri- ağır iş makineleri devasa kamyonlar- 7/24 hiç durmayan gürültüsü bitmeyen rüzgar enerji santralleri…
Istrancaların 1/3 Bulgaristan’da 2/3’si Türkiye’de
Istrancalar sadece Kırklareli için ve Ergene havzası için önemli değil. Ülke nüfusunun yaklaşık %20sinin yaşadığı İstanbul için de çok önemli. İstanbul’un nefes borusu ve içme suyu kaynağıdır. Bölgede yapılan bilimsel araştırmalarda 2117 bitki türü ve 2062 hayvan türü olmak üzere toplam 4179 tür canlı tespit edilmiştir. Şüphesiz Istrancalar konumu itibarıyla iki kıta arasında bir köprü vazifesi görmesi, geçmiş buzul dönemlerinde türlere sığınak görevi görmesi, farklı iklimsel koşullara ve farklı ekosistemlere sahip olması Istrancalar biyoçeşitlilik zenginliğinin başlıca nedenleridir. Kısacası doğal ormanlardan olup, doğal yaşamın devam ettiği Avrupa ve Ülkemizin mutlak korunması gereken alanlarının başında gelmektedir.
İki ülkenin Istrancalara nasıl baktığı siyah-beyaz kadar farklıdır
Bulgaristan tarafı her yıl yaptıkları etkinliklerle, 24 Ocak 2023 de korumaya alınmasının 28. yılını kutluyorlar. Istrancaların her iki tarafını da doğasıyla, kültürüyle sosyal ve doğal yaşamıyla nice uzun seneleri olması en büyük dileğimiz. Istranca Park, Bulgaristan'ın en büyük korunan bölgesi, aynı zamanda ülke topraklarının % 1'ini kapsayan en büyük Bulgaristan Doğal Parkıdır. Biyosfer rezerv alanıdır. Bulgaristan Istrancaları 1161 Km2 olup 21 yerleşim yeri sınırları içinde bulunuyor. Türkiye Istrancaları 1970 Km2 dir.
Istranca Doğa Parkı, insan ve doğanın, korunmuş çevrenin, korunmuş geleneklerin ve kültürel ve tarihi anıtların başarılı bir şekilde bir arada yaşamasına bir örnek olması nedeniyle, Bulgar biyosfer parkı olma konusunda en büyük potansiyele sahip olup, sosyal yapısı, kültürü, inançları kapsamında asırlardır gelenek ve göreneklerini yaşatmak için yerel ve merkezi yönetimler büyük destek vermektedir. Nestinari (ateş üzerinde yürüme), Zelenica, Kuker gibi neredeyse her ay bir festivaller düzenliyorlar. Bunu da ‘Dağın yaşayan hazinesini korumak için’ yapıyorlar.
Orman içinde birçok uyarı var. ‘Gereksiz insan izleri bırakmayın’ diyorlar. Koruyorlar. Peçete 3 ay, sigara izmariti 1-2 yıl, sakız 5 yıl, plastik ambalaj 100-1000 yıl, naylon torba 20-100 yıl v.b. uyarıları görmek mümkün. O kadar çok koruma türü alanı var ki. Bu alanlar yasalarla korunuyor. 
Korunan alanlardan bazılarını ülkemizle karşılaştıralım
Kaynak, https://www.strandja.bg/.../106-zashtiteni-zoni-sysedstvi...
Krivinizovo Koruma Alanı (109 ha) (Küçükakbaba) yaşam alanlarını koruduğu ilan edildi. Veleka Nehri Vadisinin güney yamaçlarının bir kısmını kaplar. Küçük Akbaba için 109 Ha. Koruma alanı ilan edilmiş. 
Doku Derneği arazi ekibinin tür ve habitat (doğal yaşam ortamları) koruma çalışmaları kapsamında yapılan çalışmalarda ekibimiz Trakya’da uzun yıllar sonra ilk aktif küçük akbaba yuvasını tespit etti ve ilgili kurumlara bildirdi. Üreme-beslenme-yavru büyütme ve yaşam alanı il merkezimize yakın bir bölgede bulundu. Bir yavru büyüttü ve sonbaharda göç etti. Bahar göçünde yine takip edeceğiz.
Ancak akbaba yuvasına yakın ve yaşam alanını kapsayan bölgeye RES kurulmak isteniyor. Yerli ve yabancı uzmanlardan aldığımız görüş ve bilimsel değerlendirmeleri ilgili kurumlara ilettik. O bölgeye RES kurulursa Trakya’daki tek akbaba yuvası yok olacak. Komşumuz bir küçük akbaba için 1090 dekar alanı koruma alanı ilan ederken, biz ise akbabayı yok sayarak enerji üretimi yapacağız. 
Derneğimizin edindiği bilgilere göre küçük akbaba yuvasına yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta rüzgar enerjisinden elektrik üretmek amacıyla bir yatırım yapılmak istenmektedir. Küçük akbabanın beslenme bölgeleriyle ilgili yapılan çalışmalar türün beslenmek için kullandığı bölgenin 9.8 km dir.
Bu sebeple bahsi geçen yatırımın yapılması durumunda Trakya’nın tek küçük akbaba yuvası tehlike altına düşecek ve nesli zaten küresel ölçekte yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir türün son sığınaklarından biri yok olacaktır.
Sadece yok edilecek olan akbaba yuvası değil ki… Puhu en büyük baykuş türüdür. Bulgaristan Istrancalarında Kalkata Koruma Alanı (18.9 ha) bir çift Puhu baykuşun yuvasını korumak için ilan edildi. Bu nedenle bölgeye bazen ‘Baykuş’ denir. Bölgeye de baykuşun adı veriliyor.
Bulgaristan’da bir çift baykuşu korumak için yuvanın olduğu 189 dekar alanı koruma alanı ilan ediliyor. Doku Derneği arazi ekibinin tür ve habitat koruma çalışmaları kapsamında yapılan çalışmalarda ekibimiz Çağlayık Köyünde bir puhu yuvası tespit etti.
Ekibimiz yuvayı canlıları rahatsız etmeden takip etti. Sonra neler olmadı ki. Baraj projesi için hazırlanan ÇED raporunda yuvanın olduğu kayalık “Patlatmalı kaya ocağı” raporu hazırlayanlar masa başında haritalar üzerinde çalışınca, görücü usulü hazırladıkları raporlarla gözümüz gibi baktığımız canlıların, gözünü çıkarıyorlar. Puhu ve Akbaba için ilgili tüm kurumları uyardık. Takip ediyoruz. Uluslararası sözleşmelerle mutlak koruma altında ve kırmızı listede bulunan türleri korumak için her türlü yasal mücadeleyi ulusal ve uluslararası platformlarda gereken girişimlerde bulunacağız. Koruma alanı ilan ettikleri hektarlara bakınca, bizim tarafta ise bu kadar hektar alanlar korumak için değil, kullanmak için belirleniyor. Bu alanlara taş, kalker, kil ruhsatları geliyor, gelmeye devam ediyor. 
Sınırın iki yakasına bakınca yaşananlar bunlar. Aynı bulutta ıslanan, aynı kuşun sesini duyan, aynı havayı teneffüs eden, aynı suyu içen dağın iki yakasında ki insanların doğaya bakış açıları.
Ülkemizdeki Istrancaların durumu ise tam bir yıkım. Karşıda ‘Dikkat hayvan çıkar’ yazarken, Türkiye tarafında ise ‘Dikkat kamyon çıkar’ yazıyor. Aynı ormanın bir tarafında hayvan, bir tarafında kamyon çıkıyor. Bir tarafta festivaller var. İnsanların eğlenirken duydukları Balkan ezgileri, gayda ve davul sesi, bizim tarafta ise dinamit sesleri, kamyon ve iş makineleri sesleri. Deyim yerindeyse taş devrini yaşıyoruz.
Bir an önce taş devrini bırakıp, komşumuz gibi baykuşu, akbabayı, ağacı, Kaplumbağaları, kurt, karaca, karınca, çalıları, kısacası Istrancalarda yaşayan tüm canlıları bir bütün olarak koruma için acilen adım atılmalı.
Aslında bununla ilgili tüm plan ve projeler zaten hazır. 2010 yılında AB projesi kapsamında tamamlanan Biyosfer Rezerv Alan çalışması UNESCO ya sunulmak üzere 13 yıldır bekliyor. Neden beklediğine gelince. Bilgi edinme yasası gereği verilen cevapta; “Bizim yasalarımız korumak için yeterli yetkinliğe sahiptir” deniliyor. O zaman sormak gerekmez mi. AB Projesi için yerli ve yabancı onlarca uzman neden 2 yıl dağda çalıştı?
Ne yazık ki, Karadeniz’in en doğusu Artvin’den, en batısında ki Kırklareli’ne kadar tahribatın her çeşidi yaşanıyor.
Avrupa’nın en önemli alanından biri olan Istrancalar’ın daha fazla tahrip edilmeden, yaban hayatı yok olmadan, doğal varlıkların gelecek nesillerin yaşam kaynağı olarak kayıtsız şartsız koruma alanı ilan edilmesi, geleceğe yapılacak en önemli yatırım ve bırakılacak en değerli mirastır. (H.Murat Taner)

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol