ÇİNGENE

"Roman, 'koca' anlamına geliyormuş. Tabi, koca: büyük demektir burada.
Türkçede Roman halkını tanımlamak için kullanılan Çingene kelimesi ise Yunanca tsinganos sözcüğünden alınmış. Sözcüğün kökeni Eski Yunanca'da "Mısırlı" anlamında. Eski Yunanlılar Roman halkının Mısır kökenli olduğuna inandığından bu tanımı kullanmaktaymışlar. Kıpti, aynı zamanda Osmanlı ve Anadolu Türkçesi'nde Çingeneleri tanımlamak için kullanılan diğer bir terim. Mısır halklarından birisinin adıdır Kıpti.
Anadolu Türkçesi ve yayıldıkları bölgelerde Çingenelere çeşitli isim ve sıfatlar verilmiştir aynı zamanda. Yapılan işlerle ilgili olup özellikle  Balkan Yarımadasında demirci, kalaycı, nalbant, müzisyen edimlerinin sıfatlanmasıyla lakaplanmış, isimlendirilmiştirler.
Ayrıca Anadolu'nun bazı yerlerinde Elekçi ve Sepetçi de denilmektedir. Özellikle bu tabirler Çankırı, Tokat ve Yozgat'ta kullanılmaktadır. Kadınlar falcılık yapar, dilenir ya da dans ederdi. Erkekler ise çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlardı.
Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingenedirler.
Ve de bununla birlikte, dünyada spor ve sanat için yaratılmış üç kesim vardır: 1.Zenciler, 2.Çingeneler, 3.Aleviler. Romanlar (Çingeneler) zaman zaman bu ülkenin ve dünyanın en yararlı, en namuslu, en ezilmiş, en masum, en çalışkan ve tüm bu handikaplarına karşın azmayan, kızmayan, insanlığını bozmayan, eline silah alıp dağlara çıkmayan, ekmeğini yediği, suyunu içtiği ülkesini yıkmaya kalkışmayan, tüm çaresizliklerine karşın toplumsal dayanışmasından bıkmayan, sonuçta iyi insan'lardır.
Romanlar kendilerine Çingene denilmesinden pek hoşnut değillerdir. Bunu bir tür aşağılama olarak görürler. Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir. Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir. İlk kez 1505'te İrlanda'da, 1514'te de İngiltere'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa'nın birçok ülkesinde gezgin, çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa'nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Amerika'ya da göç etmişlerdir.
Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarındandır.
Türkiye'de yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında özellikle Adana (Cono aşireti) olmak üzere, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, İstanbul ve İzmir gelir.
Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yüzyılda Avrupa'da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı. Nisan 1971'de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplanmış olup bu kongreye atfen, 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda da Rumeli topraklarında yaşayan Çingeneler ayrı yönetim sayılmışlardı. Kırklareli merkez var sayılarak, Vize sancak beyinden bağımsız ve ancak gene Vize'de oturmakta olan Yörük ve Tatarlardan sorumlu bir paşaya bağlanıp "Çingene Sancağı" olarak adlandırılan bu yönetim biriminde, Romanların yönetsel, mali ve askeri işleri düzenlenirdi. Çingenecenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur.
8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak değerlendirildiğine göre…
Gönülleri her ne isimle anılmayı dilerse…
Selam olsun...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol