ÇOK ÇALIŞMAK DEĞİL VERİMLİ ÇALIŞMAK ÖNEMLİ

Önümüzdeki günlerde yazı yazmaya nokta koymaya hazırlanırken bazı konularla ilgili yazılarımı bitirmeye çalışıyorum. Bunun için çok çalışıyorum. Ancak verimli çalışamıyorum. Hayatın birçok dalından, eyleminden kopmuş gibiyim. YAŞLILIK HAFTASI'nda yaşlı bir yazarın gerçekleri söylemesi doğal karşılanmalıdır. Benim şuandaki durumum Türkiye ekonomisine benziyor. Verimli çalışmak çalışamamak sorununa biraz değinmek istiyorum. Biliyorsunuz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de bu konu üzerinde durmuş, ulusuna Çok Çalışmayı önermiştir. Çok çalışmak üretimi arttırmak için gereklidir. Ancak ekonomistler ÇOK ÇALIŞAMAKTAN ziyade VERİMLİ ÇALIŞMAK şeklinin üretimi arttırdığını, arttıracağını söylemektedirler.
Bizim insanımızın verimli çalıştığını söylemek zordur. Çünkü üretimi, üretime bağlı olan enflasyonu bir türlü tek haneli bir rakama indiremiyoruz. Yani üretim açığını kapatamıyoruz. Ekonomistler enflasyonun sebep olduğunu söylüyorlar. Şu anlamda Türkiye'nin günlük geliri günlük harcamalarını karşılamıyor, bu yüzden borçlanıyoruz. Pekiyi ne yapmak lazım? Uzmanlar ne öneriyor, ne söylüyorlar? Bir bakalım.
Uzmanlara göre Türkiye'de çok çalışmaktan ziyade verimli çalışmak için birtakım çalışmaların yapılması, önlemlerin alınması gerekir. O çalışma ve önlemler şöyle sıralanmaktadır:
"Eğitim sistemimiz gelişen teknolojileri kullanacak beyinleri yetiştirmiyor. Bu nedenle eğitim sistemini değiştirmek ya da gözden geçirip düzenlemeler yapmak gerekir. Teknolojik değişime ayak uyduracak insanları yetiştirmek lazımdır. Eğitimde insanlarımıza öğrenmeyi öğreten yolu bulmalıyız.
"İşçiyi çalıştırma şeklinde değişiklik yapılması, çok çalıştırmak yerine verimli çalıştırma bilgi ve yönetimini kullanmak lazım. Verimli çalışmayan işçiye iş vermemek gerekir. Her işçi öngörülen değeri yaratacak, verimliliği ortaya koyacak şekilde çalışmak zorundadır. Bu noktada gerekli görülen düzenlemelerin yapılması lazımdır. Türkiye'yi birkaç alanda değil, birçok alanda üretim yapacak şekilde düzenlemek gerekiyor. Kaliteli ürünler üretilmesi lazım. Verimliliğin grafiğini yükseltmek, kaliteli mal üretmek mümkün olmuyorsa enflasyonu düşürmek mümkün değildir. Bu bağlamda bir şeyin daha yapılması lazımdır. O da adaletli dağıtımdır. Gelirde, milli hâsılada yani nimette ve külfette eşitlik sağlanamazsa Zengin- Fakir arasındaki uçurumu kapatmak mümkün olmaz."
Görülüyor ki bütün bu söylenenler, öngörülenler akılcı ve gerçekçi, üretime katkısı arttırılmış kaliteli insan yetiştirmeyi amaçlamış bir Eğitim Sistemi şart görülmektedir. Tabii Kaliteli Eğitim demek KALİTELİ ÖĞRETMEN- İYİLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM- ÖĞRETİM ORTAMLARI DEMEKTİR. Öğrenciyi sınıfa tıkmak, öğretmenin sınıfa girip çıkması eğitim değildir. Öğretmeyi bilen, Bilgi Kaynaklarına ulaşmaktan kaçınmayan, bilgiyi kullanan, tartışan yorumlayan, kendi bilgi ve düşüncelerini de ekleyen, öğrenciyi hayatın içine götüren öğretmene gerek vardır. Öğretmen öğrencinin ailesinin içinden, okula nasıl bir tarife ile geldiğini, eğitim ve öğretime hazır olup olmadığını bilmek, ona göre öğretim yapmak zorundadır. Bilmiş olalım ki öğretmenin de HİZMET İÇİ EĞİTİM'e ihtiyacı vardır.
Çocuk oyun, hareket demektir. Bu demektir ki sınıfların kalabalık, okul bahçesinin yetersiz olması çocuğu etkiler. Biz bunları unuttuk galiba. Modern Eğitim kaliteli insan yetiştirmeyi öngörür unutmayalım. Avrupalı işçi ne yapıyor da verimliliği arttırıyor? Bunu sorgulamamız lazım.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol