ÇARŞAMBA PAZARI

GEÇEN HAFTA!..

1. Uzun Bayram Haftasında;
* Trafik kazaları konusunda 'Değişen bir şey yok'. Eski tas, eski hamam. Özgüven ve 'gözünü budaktan esirgemeyen bir toplum' olarak, yine 'dünya birinciliği'ni kimseye bırakmak niyetinde olmadığımızı kanıtladık.
* Toplum olarak, 'ekonomik öz denetimde beyaz bayrak çekmişiz' ki, 'bir öpücük/bir gülücük' ile olamayacağımız yerlerin kapasitelerini 5'e, hatta 10'na katladık. Sakın ola ki, 'bütün insanların eğlenme ve dinlenme haklarını' çok görüyoruz sanmayın. Ülkemin insanı, bunu herkesten çok hak ettiğini biliyorum. Ancak; bu doğal ihtiyacın onur, gurur ve geleceğin ipotek edilerek 'modern köle' karşılığında giderilmesi vicdan sızlatıyor, o kadar.
2. Avrupa Futbol Şampiyonasını, oyuncularının üstün teknik ve yetenek sahibi olan ülkeler değil de, yüreğiyle mücadele eden bir ülkenin milli takımı olan Portekiz kazandı. Çokta adil olduğu söylenemez ama, tebrik ediyorum. Hele, bu başarıda önemli pay sahibi olan ve ülkemiz futbol ligindeki takımlardan Beşiktaş oyuncusu Quaresma ile Fenerbahçe oyuncusu Nani'nin olması, sempatimizi biraz daha arttırdı.
3. Çok önemli değil ama, son hafta içinde dikkatimi bir şey çekti. Beni tanıyanlar bilir, yaklaşık 22 yıldan bu yana her sabah ortalama 1 saat yürüyorum. Bu bir saatte, radyo destekli müzik ve haber eşliğinde özellikle kendime ait geçmişi kritik eder ve bu güne dair yapacaklarım ile ilgili taslak plan yaparım. Dikkatimi çeken konu şu; ilk defa bir günün sabah haberlerinde, birinci haber olarak sayın Cumhurbaşkanı yoktu ve beş haberin üçünde yer verilmemişti. Bu durum benim, 'sayın R.T. Erdoğan artık gözden mi düşüyor'? Kaygısına düşmeme neden oldu. Eğer, onunla birileri uğraşıyorsa ayıptır, günahtır. Yazık değil mi? Daha, halife donanımlı başkan olacaktı!..
SİYASAL YÖNELİMLERİMİZ DNA'LARIMIZDA YAZILI OLABİLİR Mİ?
"SOL" GENİ, "SAĞ" GENİ!
Bugün sizlerle, Mustafa Tunçgenç'in Haziran 2016'da derlediği ve uzak batı bilim insanlarının gerçekleştirdiği bir araştırmayı paylaşmak istiyorum.
Gerek bilim insanları gerekse sıradan insanlar, her zaman, kişilerin siyasal inançlarının yetişmeleri ve çevreleri ile ilişkili olduğunu belirtirler. Oysa, yakınlarda yapılan araştırmalar siyasal eğilimlerimizin belirlenmesinde sanılandan büyük bir genetik bileşenin de olduğunu gösteriyor.
"Behaviour Genetics" dergisinde 2014 yılında yayınlanan ve siyasal inançları ele alan ve yakın zamanlardaki en büyük çalışmada; aralarında ABD'nin de bulunduğu beş ülkeden 12 000 çift ikiz incelendi. İncelenen kişilerin kimi tek yumurta, kimi ise ayrı yumurta ikizleri ve hepsi de birlikte yetiştirilen ikizlerden oluşuyor. Çalışma, siyasal yönelimlerin ortalama yüzde 60 oranında içinde yetiştiğimiz ve yaşamakta olduğumuz çevreye, yüzde 40 oranında da genlerimize bağlı olduğu sonucunu veriyor.
Sydney Üniversitesi'nde genetik epidemiyoloji uzmanı olan çalışmanın başyazarı Peter Hatemi "Bilgiyi nasıl değerlendirdiğimizi, dünyayı nasıl gördüğümüzü ve tehditleri nasıl algıladığımızı (ki modern toplumlarda bunları politik yönelimler olarak ifade ediliyoruz) belirlemede kalıtsal unsurlar da bir ölçüde etkilidir" diyor. Böylesine karmaşık insan özelliklerinde genlerin etkisini nokta atışlarla belirlemek zordur. Çünkü genler, politik tutumlarımızın belirlenmesinde her biri küçük küçük roller oynayan çok sayıda bedensel ve bilişsel proseste rol oynuyorlar.
Fakat, 2015 yılında Proceedings of the Royal Society dergisinde yayınlanan bir çalışma ile tam da bu yapıldı ve dopamin adlı nörotransmittere (yani sinirsel iletici maddeye) yönelik belirli reseptörleri kodlayan genlerin özgürlükçü-tutucu eksenindeki yerimizle ilişkili olduğunu gösterildi. Yüksek düzeyde özgürlükçü olan kadınların arasında, daha önce "dışadönüklük" ve "yenilik arayışı" ile ilişkilendirilmiş olan bazı reseptör türlerinin yüzde 62 oranında bulunduğu görüldü. Buna karşın, ileri düzeyde tutucu olan kadınlar arasında, bu oran sadece yüzde 37,5'ta kaldı.
Çalışmanın başyazarı olan Singapur Ulusal Üniversitesi'nden moleküler genetikçi Richard Ebstein "Olasıdır ki, ileri düzeyde yenilik arayışı içinde olan kişilerin değişim düşüncesinden daha fazla hoşlanma eğilimleri siyasal alanda da geçerlidir" diyor. Ancak, Ebstein, diğer yandan da, siyasal yönelimlerimizi edinmemizde benzer oranlarda etkili olan yüzlerce diğer genin yanında dopamin genlerinin etkisinin sadece küçük bir kısmı oluşturduğundan da kuşku duymuyor. Bu genetik bulgular, siyasal yönelimlerin kişilik özellikleriyle bağlantılı olduğu çıkarımını yapan çok sayıdaki psikoloji çalışmasıyla da uyum gösteriyor. Örneğin, "denemeye açık olmak" özgürlükçü ideolojiye yakın olmaya işaret eder; buna karşın "vicdanlı olmak" genellikle tutucu duruşla birlikte görülüyor. Öte yandan, bulgular, siyasal yönelimlerin kişilik özelliklerine göre belirlendiği konusunda da soru işaretlerini gündeme getiriyor.
Hatemi ve Pensilvanya Devlet Üniversitesi'ndeki çalışma arkadaşı siyasal bilimci Brad Verhulst, 2015 yılında PLOS ONE dergisinde yayınladıkları bir çalışmada, 10 yıldan uzun bir döneme yayılarak gerçekleşen kişilik değişikliklerinin, kişilerin siyasal yönelimlerini değiştirmediğini gördüler.
Çalışmacılar, kişilik özelliklerinin siyasal yönelimi belirlemesi durumunda, bu kişilik değişimlerinin siyasal yönelimleri de etkilemesinin bekleneceğini ifade ettiler. Hatemi ve Verhulst, kişisel özelliklerle siyasal eğilimlerin, kişide birbirinden bağımsız olarak gelişen, ama temellerinde aynı genetik etkenlerin belirleyici olduğu özellikler olduklarını belirtiyorlar. Ve bu ikisinin, birbirlerinden bağımsız olarak, Hatemi'nin deyişiyle, kişinin "ortak psikolojik yapı"sının temellerini oluşturduğunu öne sürüyorlar.
Sonuç olarak; bu erken genetik sonuçlar, siyasal inançların, büyük ölçüde, son derece temel beyinsel süreçlere (korku ve iğrenme ile ifade ettiğimiz tehlike ve pislikten sakınma içgüdülerimize) bağlı olduğu hipotezine ağırlık kazandırıyorlar. İngiltere'deki Warwick Üniversitesi'nden psikologlar, Topics in Cognitive Science dergisinin Ocak ayı sayısında yayınladıkları bir makalede, bu doğrultuda bir teori öne sürdüler. Bilgisayar simülasyonu (benzeştirmesi) kullanarak, atalarımızın, yabancı gruplarla karşılaştıklarında, ya yeni eşler bulmak ve ticaret yapmak gibi potansiyel olanaklarla, yeni hastalık yapıcılara maruz kalmak gibi riskler arasında seçim yapmak zorunda kaldıklarını gösterdiler. Kullandıkları bilgisayar modeli, enfeksiyonların çok olduğu bölgelerde, evrimleşmenin sürücü kuvvetinin yabancılardan korkmak, mevcudu sürdürmek ve grup içine odaklanmak gibi, modern dünyada sosyal tutuculuk diyebileceğimiz tutumlardan oluştuğunu gösterdi.
KAYNAKLAR
Zaraska M, The Genes of Left and Right, Scientific American Mind, May 1, 2016.
Hatemi PK, Genetic Influences on Political Ideologies: Twin Analyses of 19 Measures of Political Ideologies from Five Democracies and Genome-Wide Findings from Three Populations, Behavior Genetics, May 2014, Volume 44, Issue 3, pp 282-294
Ebstein, Richard P., et al. "Association between the dopamine D4 receptor gene exon III variable number of tandem repeats and political attitudes in female Han Chinese." Proc. R. Soc. B. Vol. 282. No. 1813. The Royal Society, 2015.
Hatemi PK, Verhulst B (2015) Political Attitudes Develop Independently of Personality Traits. PLoS ONE 10(3): e0118106.
Brown, G. D. A., Fincher, C. L. and Walasek, L. (2016), Personality, Parasites, Political Attitudes, and Cooperation: A Model of How Infection Prevalence Influences Openness and Social Group Formation. Topics in Cognitive Science, 8: 98-117.
(Not: Oğlumun Cumartesi günü İstanbul'da yapılacak 'evliliğe yönelik final adımı' olan 'Nikah Töreni'ne katılma özverisini gösterecek tüm arkadaş, dost ve akrabalarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.)
Sorunsuz ve sağlıklı
bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol