Bu önemli sporun Kırklareli’nde yeniden canlanmasını istiyoruz

Tozlu rafların uzak yerlerinde kalmış ve şu aralar pek adı geçmeyen ata sporu Güreşin Kırklareli’nde tekrardan canlanması için, Güreş İl Spor Dalı Temsilcisi Aydın Tara, “Güreşin kalkınması için Kırklarelispor’un altyapısında bir takım oluşturulmalıdır” dedi.

Bu spor, tarihten beri Türkler'in ata sporudur ve Türkler'in kuvvetini dünyaya ispatlayan bir önem taşır diyen Tara, “Kırklareli’nde özellikle son zamanlarda Güreş biraz arka planda kalmış durumda. Çünkü Güreş sporunun en iyi şekilde ihya edilmesi için öncelikle Güreş Takımları oluşturulmalıdır. Oluşan bu takımlar da şehrini Güreş Liglerinde temsil eder” dedi.
Kırklarelispor’un alt yapısında bir Güreş Takımı oluşturulsun
Tara, Kırklareli bilindiği üzere son zamanlarda her branşta önemli başarılara imza atan bir il olarak çoğu spor dalında öncü görevi görüyor diyerek, “İlimizde spora olan ilgi oldukça fazla diyebilirim. 7 den 70’e herkes ilimizde spor ile iç içe yaşıyor. Bizim de bunları avantaja çevirerek, hangi spor dalına olursa olsun gençlerimizi spor dünyasının içine almalıyız. Kırklareli’nde bu spor potansiyeli var iken, İnanıyorum ki Güreşte bunların en güzel bölümünde yerini alır. Sadece biraz özveri ve imkan gerekiyor” dedi.
Tarihte güreşle ilgilenen milletler arasında en eskisi Türkler olmuştur
Güreş sporu hakkında bilgiler veren Tara; “İki kişinin, belli kurallara uyarak, bir minder üzerinde birbirinin sırtını yere değdirmeye çalışmasıyla yapılan spordur.
Bu spor, tarihten beri Türkler'in ata sporudur ve Türkler'in kuvvetini dünyaya ispatlayan bir önem taşır. Güreş, en eski zamanlarda Türkler, Yunanlılar ve Romalılar arasında rastlanan bir spordu. M.Ö. 648'de yapılan Olimpiyat Oyunları'nda güreş karşılaşmalarına da yer verilmişti. O sıralar güreş, bugünkü güreştekine az benzeyen değişik kurallarla oynanıyordu. Boks da güreşin içindeydi ve «pankreas» diye adlandırılan bu güreş çeşidi bugünkü güreşten çok sert bir oyundu. Tarihte güreşle ilgilenen milletler arasında en eskisi Türkler olmuştur. Bu bakımdan dünya milletlerinin dillerinde "Türk gibi kuvvetli!" sözü, atasözü halini almıştır. Tarihi kayıtlar, güreşin, Yunan ve Romalılardan önce Türkler tarafından yapıldığını tespit etmektedir. Türk tarihinde güreş, Orta Asya’da başlamış, han, hakan ve padişahlardan erlere, köylerdeki çobanlara kadar sevilerek yapılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Savaşta Türk ordusunun güçlenmesi için yapılmaya başlanılan güreşlere, bayram, düğün ve şölenlerde de yer verilmiş, zamanla töre haline gelmiştir.
Türk Halk Kültüründe Güreş
19. yüzyılda Osmanlı güreşçileri V&A Galerisi, Londra
Güreşçi veya Güreşmen (Pehlivan) adı verilen kişiler Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Kahraman, evleneceği kızın babasıyla güreşir ve yener. Yiğitler altı yaşındayken güreşmeye ve büyüklerini yenmeye başlarlar. Manas destanında yer alan Koşay Han gelmiş geçmiş pehlivanların en iyisi olarak kabul edilir. Hanname’de ise Uluğ Arslan Han pehlivanların atası olarak yad edilir. Bu pehlivan tam 1200 yaşındadır. Güreş sözcüğünün efsanevi Türk Hakanı Gür Han’ın ismi ile benzeşmesi de dikkat çekicidir. Türkler güreşe özel önem vermiş, bütün sporlardan üstün tutmuşlardır. Binicilik ve atıcılığın yanında “Pujila” da (Yakut Türklerinin buluşu bir tür boks) ve atlı cirit oyunlarında son derece usta olan Türkler, güreşi de bütün sporların temeli, terbiye verici, adeta bir ibadet şeklinde kabul etmişlerdir. Orta Asya’daki Türklerde güreş, binicilik ve okçuluk sporlarıyla birlikte yapılmaktadır. Eski Türklerin kendi aralarında harp etmek istemedikleri, aralarında çıkan anlaşmazlıkları, karşılıklı çıkardıkları iki pehlivanın kıyasıya güreşinin sonucuna bağladıkları, yenen pehlivanın tarafı galip, yenilen pehlivanın tarafının da mağlup sayıldığı ifade edilmektedir.
Güreşin Yararları
Güreş, vücudun tüm kaslarını geliştirir, harcanan gücün düzensizliği kalp-damar sisteminin uyumunu güçleştirir. Müsabaka esnasında solunumda yapılan bloklarda güreşin yanı sıra dayanıklılığı artırıcı başka bir spor yapılmasını gerektirir.