BİR İMZA PEŞİNDE BİR ÖMÜR

Evlilik böyle bir şey işte.
Aklı fikri cinsellikte olan iki insanı, bilinçlerinin, iradelerinin en zayıf sırasında yakala, ikisine de attır imzayı ve "Hadi bakalım, siz artık bu imzalar gereği, bir ömür birbirinize mahkûm ve mecbursunuz!" de.
Cinsel isterik üç beş gün.
Doymak, onbeş, yirmi gün.
Bıkmak biraz ötesi…
Sonrası kavga, gürültü, bir sürü olumsuzluklar.
Şimdiki insanlar, evlilikleri ekonomik veya geçim kapısı gibi de görüyor tabi.
Birileri yağlıcaysa, ne pahasına olursa olsun onu elden kaçırmamak.
Bir zaman karşılıklı çıkar ilişkisi sürüyor da…
En kısa zamanda karşılıklı uyumsuzluklar, beğenmemezlikler, kınamalar, aşağılamalar, horlamalar, alaya alışlar, gırgıra, ti'ye alışlar başlıyor.
İki taraf, karşılıklı olarak birbirini taşıyamaz duruma geliyor.
Ondan sonrası külfet.
Dişini damağını sıka sıka…
Sabır teraneleri dize düze…
Aldatmalar, kaçamaklar, bir şeyleri dışarıda aramalar…
Başkalarında bir şeyleri tatmin hırsları…
Bırakıp gidemiyor insanlar.
Çünkü…
Yıllar önce okuduğum bir bilgiydi:
Alman sosyolog, evliliklerin dört yılla sınırlı olmasını, çiftlerin, dört yılın bitiminde evliliklerini gözden geçirmesini, hoşnutsalar sürdürmek, değilseler bitirmek kararı almalarının en akıllı biçim olacağını savunmuştu.
Bizim sistemimiz, tüm dünyada da görebildiğimiz kadarıyla, kaos yaratıyor.
Evlilikte çiftler, birbirlerine özlem, sevgi, olumlu ilgi ve aşk  duymak yerine, nefret ve bıkkınlık hezeyanlarıyla ömür tüketmeye yöneliyor ve bir çoğu da bunu yürütemeyince, en masumu ayrılık olmak üzere çeşitli yöntemlere başvuruyor.
 "Bir seminerde, konuşmacının biri öylesine şaşırtmıştı ki bizleri. 'Bir kere' dedi, "insanlar, doğanın kurallarına, koşullarına aykırı davranıyor. Evlilik kurumu diye bir şey atmışlar ortaya, aslında insanın hayvan sınıfından olduğunu unutarak, görmezden gelerek, evlilik diye bir kurum icat etmişler.
İki insanı bir imzaya bağlayarak, 'bir ömür bu imzaya bağlı kalacaksınız' demiş. Mümkün mü hocam, iki insanı, kazara attıkları bir imzaya bir ömür mahkûm etmek?"
Yani.
Duruyorum.
Düşünüyorum.
Katılıyorum.
Susuyorum.
Ve günümüzde evliliklerin yürümediği, ayrılıkların çocuk oyuncağına dönüştüğü, sıradanlaştığı bir gerçek.
Ama…
Bazen, ne pahasına olursa olsun, bırakıp gidemiyor insanlar.
Çünkü…
Bir imza var ortada, boyunlarında muska gibi, madalya gibi, kilise çanı gibi asılı.
Pek çoğunun zincirin de kavi mi kavi.
Koparıp atamıyorlar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol