BİR ZAMANLAR

Çocukluğumda komşu ailenin bir kızı bir de oğlan çocukları vardı, kız daha büyük oğlan benimle akrandı.
Komşu olduğumuz için devamlı beraber oynuyor ve anaokuluna da birlikte gidip geliyorduk.
Bazen babam, bazen de arkadaşımın annesi bizi okuldan alıyorlardı.
Bir 15 eylül sabahı arkadaşımın ablası bizi ellerimizden tutarak okula götürdü artık birinci sınıfa başlıyorduk. Korku mu heyecan mı yoksa her ikisi de birarada mı hala bilmiyorum ama, o günü asla unutamam.
Güler yüzlü bir erkek öğretmen geldi hepimizi sıraya dizerek sınıfa götürdü, teker teker isimlerimizi sordu saçlarımızı okşadı.
Her sözünü söylerken sanki dudaklarından dökülen gülleri bizi sunuyordu gözleriyle.
Onun yüzünde gördüğüm sıcaklığı sanki bir daha hiç kimsede gördüğümü hatırlamıyorum. Öyle bir sevgi ile kucakladı bizleri ki daha ilk günde içimizdeki korkuları silip attı yüreklerimizden.
Titreyen ellerimizden tutarak  okuma yazma öğretti bir kere olsun bizlerden yakınmadı öyle sabır ve sevgi yüklüydü ki bunu dile getirmek mümkün değil ancak onun öğrencisi olanlar bilir.
Bir sınıfta 30 öğrenciydik ama sınıfımız büyük ve geniş olduğu için sıkıntı yoktu, kış günleri çok soğuk havalarda içerde beben eğitimi dersi bile görüyorduk. O benim komşum olan oğlan arkadaşımın da daima biz kızların yanında oynaması öğretmenimin dikkatini çekmiş ve bir gün onu alıp oğlanların yanına götürdü ama kısa bir süre sonra yüzü asık bir şekilde oğlan geri geldi yanımıza.
Bir gün biz onlarda ders çalışıyorduk baktım öğretmenim onlara geldi, bizim öğrencilik yıllarımızda belli saatlerde öğrencilere dışarı çıkma yasağı vardı ve bu saatler evde ders çalışma saatleriydi.
Öğretmenim yanaklarımızdan makas alarak bizi ders çalışırken bulma memnuniyetini gizlemeden sergiledi önümüze ve arkadaşımın annesi ile konuşmaya geldiğini söyledi.
İstemeden de olsa konuştukları duyuluyordu. Konu, diğer çocukların bu erkek çocuğunu yanlarına almamalarından ibaretti.
Devamlı kırmızı giysileri olduğu için yanlarında istememeleri.
Arkadaşımın annesinin öğretmenimize verdiği cevabı halâ duyar gibiyim. Bağışlayın öğretmenim, ben oğluma kızımdan kalan giysileri giydiriyorum bilerek kız renklerini seçmiyorum, her ikisine aynı zamanda giyim kuşam alama imkanım yok, böylece abladan kalanları yıkayıp ütüleyip daima küçük kardeşe saklarım demişti.
İlk defa öğretmenimin suratını asık ve gözlerini dolu gördüm oradan çıkarken.
Benim de durumum o arkadaşın durumundan farklı değildi ama ailenin tek evladı olmam biraz daha farklı kılıyordu.
Aylar yıllara bıraka bıraka yerini bu günlere geliverdik, bazen şöyle bir gözatıyorum okul bahçelerindeki çocuklara mavi önlükleri ve beyaz yakalarıyla biribirinden ayrılmıyorlar insan kendi evladını bile bulmakta güçlük çekebiliyor. Torunumu almaya her gittiğimde öğrenciliğim ve o arkadaşım geliyor aklıma. Şimdiki çocuklar çok şanslı ne başkalarından kalmış yırtık kitaplardan ders çalışmanın ne olduğunu, ne de kardeşlerden kalan giysilerin kullanmasının ezikliğini yaşıyorlar.
Onlar bizim çiçeklerimiz, yarınlarımız, umutlarımız  onlar bizim gözbebeklerimiz. Yolları güllerden gülleri hiç dikensiz olsun.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol